Cüz   28
Kur’ân sayfa no : 541 - 560  
Okuyan : Şeyh Abdul Rahman Al-Ussi   ( Kâbe İmamı )

  • Eûzu billahi mine’ş-şeytani’r-racim
    Kovulmuş Olan Şeytanın Şerrinden Allah’a Sığınırım

    58. Mücâdele Sûresi ( سُورَةُ الْمُجَادَلَةِ ) Surah Al-Mujaadila

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Kade semiallâhu kavlelletî tucâdiluke fî zevcihâ ve teştekî ilâllâhi, vallâhu yesmeu tehâvurakumâ, innallâhe semîun basîr. ( 1 ) Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir; esasen Allah konuşmanızı işitir. Doğrusu Allah işitendir, görendir. ( 2 ) Ellezîne yuzâhirûne minkum min nisâihim mâ hunne ummehâtihim, in ummehâtuhum illâllâî veledenehum, ve innehum le yekûlûne munkeran minel kavli ve zûrâ, ve innallâhe le afuvvun gafûr. ( 2 ) İçinizde karılarını "zıhar" yapanlar bilsinler ki, karıları anneleri değildir; anneleri ancak, onları doğuranlardır. Doğrusu söyledikleri kötü ve asılsız bir sözdür. Allah şüphesiz affedendir, bağışlayandır. ( 3 ) Vellezîne yuzâhirûne min nisâihim summe yeûdûne li mâ kâlû fe tahrîru rakabetin min kabeli ey yetemâssâ, zâlikum tûazûne bih, vallâhu bi mâ ta’melûne habîr. ( 3 ) Karılarını zıhar yoluyla boşamak isteyip, sonra sözlerinden dönenlerin, ailesiyle temas etmeden bir köle azad etmeleri gerekir. Size bu hususta böylece öğüt verilmektedir. Allah, işlediklerinizden haberdardır. ( 4 ) Fe mel lem yecide fe siyâmu şehreyni mutetâbiayni min kabeli en yetemâssâ, fe mel lem yestetı’ fe ıt’âmu sittîne miskînâ(miskînen), zâlike li tu’minû billâhi ve resûlih, ve tilke hudûdullâh, ve lil kâfirîne azâbun elîm. ( 4 ) Azad edecek köle bulamayanın, ailesiyle temastan önce iki ay birbiri peşinden oruç tutması gerekir. Buna gücü yetmeyen, altmış düşkünü doyurur. Bu kolaylık, Allah'a ve Peygamberine inanmış olmanızdan ötürüdür; bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır; inkar edenler için can yakıcı azap vardır. ( 5 ) İnnellezîne yuhâddûnallâhe ve resûlehu kubitû kemâ kubitellezîne min kabelihim ve kade enzelnâ âyâtin beyyinât, ve lil kâfirîne azâbun muhîn. ( 5 ) Allah'a ve Peygamberine karşı gelenler, kendilerinden öncekiler nasıl alçaltıldı ise öyle alçaltılacaklardır. Biz, apaçık ayetler indirmişizdir, bunları inkar edene alçaltıcı azap vardır. ( 6 ) Yevme yebe’asuhumullâhu cemîan fe yunebbiuhum bi mâ amilû, ahsâhullâhu ve nesûh, vallâhu alâ kulli şey’in şehîde. ( 6 ) Allah onların hepsini dirilttiği gün, kendilerine işlediklerini haber verir; Allah onları bir bir saymıştır, fakat kendileri unutmuşlardır. Allah her şeye şahiddir.
  • ( 7 ) E lem tera ennallâhe ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), mâ yekûnu min necevâ selâsetin illâ huve râbiuhum ve lâ hamsetin illâ huve sâdisuhum ve lâ edenâ min zâlike ve lâ eksera illâ huve meahum eyne mâ kânû, summe yunebbiuhum bi mâ amilû yevmel kıyâmeh, innallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun). ( 7 ) Göklerde olanları da, yerde olanları da Allah'ın bildiğini bilmez misin? Üç kişinin gizli bulunduğu yerde dördüncü mutlaka O'dur; beş kişinin gizli bulunduğu yerde altıncıları mutlaka O'dur; bunlardan az veya çok, ne olursa olsunlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, mutlak onlarla beraberdir. Sonra, kıyamet günü, işlediklerini onlara haber verir. Doğrusu Allah her şeyi bilendir. ( 8 ) E lem tera ilâllezîne nuhû anin necevâ summe yeûdûne li mâ nuhû anhu ve yetenâcevne bil ismi vel udevâni ve ma’siyetir resûli, ve izâ câûke hayyeveke bi mâ lem yuhayyike bihillâhu, ve yekûlûne fî enfusihim lev lâ yuazzibunâllâhu bi mâ nekûl, hasbuhum cehennem(cehennemu), yaslevnehâ, fe bi’sel masîr(masîru). ( 8 ) Gizli toplantıdan menedilen, sonra menolundukları şeyi yapmaya kalkışarak günah işlemek, düşmanlık etmek ve Peygambere karşı gelmek konusunda gizli gizli konuşanları görmedin mi? Sana geldiklerinde, Allah'ın seni selamlamadığı bir şekilde seni selamlarlar; içlerinden, "Gerçekten peygamber olsaydı Allah'ın bizi, söylediklerimizden ötürü, cezalandırması gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter. Oraya girerler, ne kötü dönüştür! ( 9 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû iza tenâceytum fe lâ tetenâcev bil ismi vel udvâni ve ma’siyetir resûli ve tenâcev bil birri vet takvâ, vettekûllâhellezî ileyhi tuhşerûn. ( 9 ) Ey inananlar! Gizli konuştuğunuz zaman, günah işlemeyi, düşmanlık etmeyi ve Peygambere karşı gelmeyi fısıldaşmayın; iyilik yapmak ve Allah'a karşı gelmekten sakınmayı konuşun; kıyamet günü huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının. ( 10 ) İnnemân necevâ mineş şeytâni li yahzunellezîne âmenû ve leyse bi dârrihim şey’en illâ bi iznillâh, ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn. ( 10 ) Gizli toplantılar inananları üzmek için şeytanın istediği şeydir; Allah'ın izni olmadıkça şeytan onlara bir zarar veremez; inananlar yalnız Allah'a güvensinler. ( 11 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ kîle lekum tefessehû fîl mecâlisi fefsehû yefsehıllâhu lekum, ve izâ kîlenşuzû fenşuzû yerfeillâhullezîne âmenû minkum vellezîne ûtûl ilme deracât(deracâtin), vallâhu bi mâ ta’melûne habîr. ( 11 ) Ey inananlar! Toplantılarda, size, "Yer açın" denince yer açın ki Allah da size genişlik versin; "Kalkın" denildiği zaman da hemen kalkın ki, Allah, içinizden inanmış olanları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah işlediklerinizden haberdardır.
  • ( 12 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ nâceytumur resûle fe kaddimû beyne yedey necevâkum sadaka, zâlike hayrun lekum ve atahar, fe in lem tecidû fe innellâhe gafûrun rahîm. ( 12 ) Ey inananlar! Peygamberle hususi olarak konuşacağınızda, bu konuşmanızdan önce fakirlere sadaka veriniz; bu, sizin daha iyi ve daha temiz olmanız içindir. Eğer sadaka verecek bir şey bulamazsanız üzülmeyiniz. Allah şüphesiz bağışlayandır, acıyandır. ( 13 ) E eşfaktum en tukaddimû beyne yedey necevâkum sadakâ, fe iz lem tef’alû ve tâballâhu aleykum, fe ekîmûs salâte ve âtûz zekâte ve etîûllâhe ve resûleh, vallâhu habîrun bi mâ ta’melûn. ( 13 ) Hususi konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü ki bunu yerine getirmediniz? Ama Allah, tevbenizi kabul etmiştir. Öyleyse namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Allah, işlediklerinizden haberdardır. ( 14 ) E lem tera ilâllezîne tevellev kavmen gadıballâhu aleyhim, mâ hum minkum ve lâ minhum ve yahlifûne alâl kezibi ve hum ya’lemûn. ( 14 ) Allah'ın gazabettiği milleti dost edinen münafıkları görmedin mi? Onlar ne sizdendir ne de onlardan, bile bile, yalan yere yemin etmektedirler. ( 15 ) Eaddallâhu lehum azâben şedîdâ(şedîden), innehum sâe mâ kânû ya’melûn. ( 15 ) Allah, onlara çetin bir azap hazırlamıştır. İşledikleri şey ne kötüdür! ( 16 ) İttehazû eymânehum cunneten fe saddû an sebîlillâhi fe lehum azâbun muhîn. ( 16 ) Yeminlerini kalkan edindiler de, Allah yolundan alıkoydular; onlara alçaltıcı bir azap vardır. ( 17 ) Len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum min allâhi şey’â, ulâike ashâbun nâr, hum fîhâ hâlidûn. ( 17 ) Malları ve çocukları, onlara, Allah katında bir fayda sağlamaz. Onlar cehennemliklerdir, orada temelli kalacaklardır. ( 18 ) Yevme yebe’asuhumullâhu cemîan fe yahlifûne lehu kemâ yahlifûne lekum ve yahsebûne ennehum alâ şey’, e lâ innehum humul kâzibûn. ( 18 ) Allah, onların hepsini tekrar dirilttiği gün, size yemin ettikleri gibi O'na yemin ederler; kendilerine bir yarar sağlayacağını sanırlar. Dikkat edin; onlar şüphesiz yalancıdırlar. ( 19 ) İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh, ulâike hizbuş şeytân, e lâ inne hizbeş şeytâni humul hâsirûn. ( 19 ) Şeytan onların başlarına dikilip Allah'ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın taraftarlarıdır. İyi bilin; şeytanın taraftarları elbette hüsrandadırlar. ( 20 ) İnnellezîne yuhâddûnallâhe ve resûlehû ulâike fîl ezellîn. ( 20 ) Allah'a ve Peygamberine karşı gelenler; işte onlar, en alçak kimselerle beraberdirler. ( 21 ) Keteballâhu le aglibenne ene ve rusulî, innallâhe kaviyyun azîz. ( 21 ) Allah, "And olsun ki Ben ve peygamberlerim üstün geleceğiz" diye yazmıştır. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür.
  • ( 22 ) Lâ tecidu kavmey yuk’minûne billâhi vel yevmil âhiri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebenâehum ve ihvânehum ev aşîratehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minh, ve yudhıluhum cennâtin tecerî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anh, ulâike hizbullâh, e lâ inne hizballâhi humul muflihûn. ( 22 ) Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile Allah'a ve Peygamberine karşı gelenlere, sevgi beslediklerini görmezsin. İşte Allah, imanı bunların kalblerine yazmış, katından bir nur ile onları desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyar. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnut olmuştur. İşte bunlar, Allah'tan yana olanlardır. İyi bilin ki, saadete erecek olanlar, Allah'tan yana olanlardır.

    59. Haşr Sûresi ( سُورَةُ الْحَشْرِ ) Surah Al-Hashr

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Sebbeha lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard, ve huvel azîzul hakîm. ( 1 ) Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ı tesbih ederler. O güçlüdür, Hakim'dir. ( 2 ) Huvellezî ahracellezîne keferû min ehlil kitâbi min diyârihim li evvelil haşr, mâ zanentum ey yahrucû ve zannû ennehum mâniatuhum husûnuhum minallâhi fe etâhumullâhu min haysu lem yahtesibû ve kazefe fî kulûbihimur ru’b yuhribûne buyûtehum bi eydîhim ve eydîl mu’minîne fa’tabirû yâ ulîl ebsâr. ( 2 ) Kitap ehlinden inkarcı olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Oysa ey inananlar! Çıkacaklarını sanmamıştınız, onlar da, kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı onlara beklemedikleri yerden geldi, kalblerine korku saldı; evlerini kendi elleriyle ve inananların elleriyle yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri! Ders alın. ( 3 ) Ve lev lâ en keteballâhu aleyhimul celâe le azzebehum fîd dunyâ, ve lehum fîl âhırati azâbun nâr. ( 3 ) Allah onlara sürülmeyi yazmamış olsaydı, dünyada başka şekilde azap verecekti. Ahirette onlara ateş azabı vardır.
  • ( 4 ) Zâlike bi ennehum şâkkûllâhe ve resûleh, ve mey yuşâkkıllâhe fe innallâhe şedîdul ikâbe. ( 4 ) Bu, Allah'a ve Peygamberine karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah'a karşı gelirse bilsin ki Allah'ın cezalandırması şüphesiz çetindir. ( 5 ) Mâ kata’tum min lînetin ev teraktumûhâ kâimeten alâ usûlihâ fe bi iznillâhi ve li yuhziyel fâsikîn. ( 5 ) İnkarcı kitap ehlinin yurtlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kesmeyip gövdeleri üzerinde ayakta bırakmanız Allah'ın izniyledir. Allah yoldan çıkanları böylece rezilliğe uğratır. ( 6 ) Ve mâ efâ allâhu alâ resûlihî minhum fe mâ evceftum aleyhi min haylin ve lâ rikâbin ve lâkinnallâhe yusallitu rusulehu alâ mey yeşâ, vallâhu alâ kulli şey’in kadîr. ( 6 ) Ey inananlar! Onların mallarından, Allah'ın Peygamberine verdiği şeyler için siz ne at ve ne de deve sürdünüz; fakat Allah peygamberlerine, dilediği kimselere karşı üstünlük verir. Allah herşeye Kadir'dir. ( 7 ) Mâ efâ allâhu alâ resûlihî min ehlil kurâ fe lillâhi ve lir resûli ve li zîl kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vebenis sebîli key lâ yekûne dûleten beynel agniyâi minkum, ve mâ âtâkumur resûlu fe huzûhu ve mâ nehâkum anhu fentehû, vettekûllâh, innallâhe şedîdul ikâbe. ( 7 ) Allah'ın, fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamberine verdikleri; Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir; ta ki içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir. ( 8 ) Lil fukarâil muhâcirînellezîne uhricû min diyârihim ve emvâlihim yebetegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen ve yansurûnallâhe ve resûleh, ulâike humus sâdikûn. ( 8 ) Allah'ın verdiği bu ganimet malları bilhassa; yurtlarından ve mallarından edilmiş olan, Allah'tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah'ın dinine ve Peygamberine yardım eden muhacir fakirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır. ( 9 ) Vellezîne tebevveud dâre vel îmâne min kabelihim yuhıbbûne men hâcera ileyhim ve lâ yecidûne fî sudûrihim hâceten mimmâ ûtû ve yu’sirûne alâ enfusihim ve lev kâne bihim hasâsah, ve mey yûka şuhha nefsihî fe ulâike humul muflihûn. ( 9 ) Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler; kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar. Nefsinin tamahkarlığından korunabilmiş kimseler, işte onlar saadete erenlerdir.
  • ( 10 ) Vellezîne câû min ba’dihim yekûlûne rabbenâgfir lenâ ve li ihvâninâllezîne sebekûnâ bil îmâni ve lâ tece’al fî kulûbinâ gıllen lillezîne âmenû rabbenâ inneke raûfun rahîm. ( 10 ) Onlardan sonra gelenler: "Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin" derler. ( 11 ) E lem tera ilâllezîne nâfekû yekûlûne li ihvânihimullezîne keferû min ehlil kitâbi le in uhricetum le nahrucenne meakum ve lâ nutîu fî kum ehaden ebeden ve in kûtiltum le nensurannekum, vallâhu yeşhedu innehum le kâzibûn. ( 11 ) Münafıkların, kitap ehlinin inkarcılarından olan kardeşlerine: "Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız and olsun ki, biz de sizinle beraber çıkarız; sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız; eğer savaşa tutuşursanız mutlaka size yardım ederiz" dediklerini görmedin mi? Allah onların yalancı olduklarına şahidlik eder. ( 12 ) Le in uhricû lâ yahrucûne meahum ve le in kûtılû lâ yansurûnehum ve le in nasarûhum le yuvellunnel edebâra(edbâre), summe lâ yunsarûn(yunsarûne). ( 12 ) Onlar çıkarılmış olsalar, and olsun ki, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, and olsun ki, onlara yardıma koşmazlar; onlara yardıma gitseler, mutlaka geri dönüp kaçarlar, sonra yardım da görmezler. ( 13 ) Le entum eşeddu rahbeten fî sudûrihim minallâh, zâlike bi ennehum kavmun lâ yefkahûn(yefkahûne). ( 13 ) Ey inananlar! Onların yüreklerine korku salan, Allah'tan çok sizlersiniz; çünkü onlar, anlamayan kimselerdir. ( 14 ) Lâ yukâtilûnekum cemîan illâ fî kuran muhassanetin ev min verâi cudur(cudurin), be’suhum beynehum şedîde(şedîdun), tahsebuhum cemîan ve kulûbuhum şettâ, zâlike bi ennehum kavmun lâ ya’kılûn(ya’kılûne). ( 14 ) Onlar sizinle toplu olarak, ancak surla çevrilmiş kasabalar içinde veya duvarlar arkasından savaşı kabul edebilirler. Kendi aralarındaki çekişmeleri ise serttir; onları birlik sanırsın, oysa kalbleri birbirinden ayrıdır. Bu, akletmeyen bir topluluk olmalarındandır. ( 15 ) Ke meselillezîne min kabelihim karîbe zâkû vebâle emrihim ve lehum azâbun elîm. ( 15 ) Onların durumu, kendilerinden az zaman önce geçmiş ve işlerinin karşılığını tatmış olanların durumu gibidir. Onlara can yakıcı azap vardır. ( 16 ) Ke meseliş şeytâni iz kâle lil insânikfur, fe lemmâ kefera kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbel âlemîn. ( 16 ) İkiyüzlülerin durumu insana: "İnkar et!" deyip, insan da inkar edince: "Doğrusu ben senden uzağım; Alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" diyen şeytanın durumu gibidir.
  • ( 17 ) Fe kâne âkıbetehumâ ennehumâ fîn nâri hâlideyni fîhâ, ve zâlike cezâuz zâlimîn. ( 17 ) İkisinin sonucu da, içinde temelli kalacakları ateş olacaktır. Zalimlerin cezası budur. ( 18 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe veltenzur nefsun mâ kaddemet li gade, vettekûllah, innallâhe habîrun bi mâ ta’melûn. ( 18 ) Ey inananlar! Allah'tan sakının; herkes yarına ne hazırladığına baksın; Allah'tan sakının, çünkü Allah işlediklerinizden haberdardır. ( 19 ) Ve lâ tekûnû kellezîne nesûllâhe fe ensâhum enfusehum, ulâike humul fâsikûn. ( 19 ) Allah'ı unutup da, Allah'ın da kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın; onlar, yoldan çıkmış kimselerdir. ( 20 ) Lâ yestevî ashâbun nâri ve ashâbul cenneti, ashâbul cenneti humul fâizûn. ( 20 ) Cehennemliklerle cennetlikler bir değildir. Kurtuluşa ermiş kimseler cennetliklerdir. ( 21 ) Lev enzelnâ hâzâl kur’âne alâ cebelin le raeytehu hâşian mutesaddian min haşyetillâh, ve tilkel emsâlu nadribuhâ lin nâsi leallehum yetefekkerûn. ( 21 ) Eğer Biz Kuran'ı bir dağa indirmiş olsaydık, sen, onun, Allah korkusuyla başeğerek parça parça olduğunu görürdün. Bu misalleri, insanlar düşünsünler diye veriyoruz. ( 22 ) Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huv, âlimul gaybi veş şehâdeh, huver rahmânur rahîm. ( 22 ) O, görüleni de görülmeyeni de bilen, kendisinden başka tanrı olmayan Allah'tır. O, acıyıcı olandır, acıyandır. ( 23 ) Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, el melikul kuddûsus selâmul muk’minul muheyminul azîzul cebbârul mutekebbir(mutekebbiru), subhânallâhi ammâ yuşrikûn. ( 23 ) O, kendisinden başka tanrı olmayan, hükümran, çok kutsal; esenlik veren, güvenlik veren, görüp gözeten, güçlü, buyruğunu herşeye geçiren, ulu olan, Allah'tır. Allah onların koştukları eşlerden (ortaklardan) münezzehtir. ( 24 ) Huvallâhul hâlikul bâriul musavvir lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm. ( 24 ) O, vareden, güzel yaratan, yarattıklarına şekil veren, en güzel adlar kendisinin olan Allah'tır. Göklerde ve yerde olanlar O'nu tesbih ederler. O güçlüdür, Hakim'dir.
  • 60. Mümtehine Sûresi ( سُورَةُ الْمُمْتَحِنَةِ ) Surah Al-Mumtahana

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızû aduvvî ve aduvvekum evliyâe, tulkûne ileyhim bil meveddeti ve kade keferû bi mâ câekum minel hakkı, yuhricûner resûle ve iyyâkum en tu’minû billâhi rabbikum, in kuntum haracetum cihâden fî sebîlî vebtigâe merdâtî tusirrûne ileyhim bil meveddeti ve ene a’lemu bi mâ ahfeytum ve mâ a’lentum, ve mey yef’alhu minkum fe kad dalle sevâes sebîl. ( 1 ) Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar, size gelen gerçeği inkar etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz; oysa onlar, Rabbiniz olan Allah'a inandığınızdan ötürü sizi ve Peygamberi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer sizler Benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Ben, sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. İçinizden onlara sevgi gösteren kimse, şüphesiz doğru yoldan sapmıştır. ( 2 ) İn yeskafûkum yekûnû lekum a’dâen ve yebesutû ileykum eydiyehum ve elsinetehum bis sûi ve veddû lev tekfurûn. ( 2 ) Eğer sizi elegeçirirlerse sizin onlara gösterdiğiniz sevgiyi göstermezler, size düşman olurlar, ellerini ve dillerini fenalık etmek için uzatırlar, keşke inkar etseniz isterler. ( 3 ) Len tenfeakum erhâmukum ve lâ evlâdukum, yevmel kıyâmeti yefsılu beynekum, vallâhu bi mâ ta’melûne basîr. ( 3 ) Yakınlarınız ve çocuklarınız size kıyamet gününde bir fayda veremezler. Allah onlarla sizi ayırır. Allah işlediklerinizi görendir. ( 4 ) Kad kânet lekum usvetun hasenetun fî ibrâhîme vellezîne meahu, iz kâlû li kavmihim innâ buraâu minkum ve mimmâ ta’budûne min dûnillâhi kefernâ bikum, ve bedâ beynenâ ve beynekumul adâvetu vel bagdâu ebeden hattâ tuk’minû billâhi vahdehû, illâ kavle ibrâhîme li ebîhi le estagfiranne leke ve mâ emliku leke minallâhi min şey’, rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebenâ ve ileykel masîr. ( 4 ) İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için uyulacak güzel bir örnek vardır. Onlar milletlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız; sizin dininizi inkar ediyoruz; bizimle sizin aranızda yalnız Allah'a inanmanıza kadar ebedi düşmanlık ve öfke başgöstermiştir." -Yalnız, İbrahim'in, babasına: "And olsun ki, senin için mağfiret dileyeceğim, fakat sana Allah'tan gelecek herhangi bir şeyi savmaya gücüm yetmez" sözü bu örneğin dışındadır- "Rabbimiz! Sana güvendik, Sana yöneldik; dönüş Sanadır." ( 5 ) Rabbenâ lâ tece’alnâ fitneten lillezîne keferû, vagfir lenâ rabbenâ, inneke entel azîzul hakîm(hakîmu). ( 5 ) "Rabbimiz! Bizi, inkar edenlerle deneme; bizi bağışla, doğrusu Sen, güçlü olan, Hakim olansın."
  • ( 6 ) Lekade kâne lekum fîhim usvetun hasenetun li men kâne yercûllâhe vel yevmel âhir ve mey yetevelle fe innallâhe huvel ganiyyul hamîde(hamîdu). ( 6 ) And olsun ki, sizlerden, Allah'ı ve ahiret gününü uman kimse için, bunlarda güzel örnekler vardır. Kim yüz çevirirse kendi aleyhine olur, doğrusu Allah müstağnidir, övülmeğe layıktır. ( 7 ) Asâllâhu en yece’ale beynekum ve beynellezîne âdeytum minhum meveddeh, vallâhu kadîr, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun). ( 7 ) Allah'ın sizinle, düşmanlık gösterdiğiniz kimseler arasında bir sevgi yaratması umulur; Allah Kadir'dir, Allah bağışlayandır, acıyandır. ( 8 ) Lâ yenhâkumullâhu anillezîne lem yukâtilûkum fîd dîni ve lem yuhricûkum min diyârikum en teberrûhum ve tukasitû ileyhim, innallâhe yuhıbbul mukasitîn(muksitîne). ( 8 ) Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil davranmanızı yasak kılmaz; doğrusu Allah adil olanları sever. ( 9 ) İnnemâ yenhâkumullâhu anillezîne kâtelûkum fîd dîni ve ahracûkum min diyârikum ve zâherû alâ ıhrâcikum en tevellevhum, ve mey yetevellehum fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne). ( 9 ) Allah, ancak sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasak eder; kim onları dost edinirse, işte onlar zalimdir. ( 10 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ câekumul mu’minâtu muhâcirâtin femtehınûhunn(femtehınûhunne), allâhu a’lemu bi îmânihinn(îmânihinne), fe in alimtimûhunne mu’minâtin fe lâ terciûhunne ilâl kuffâr(kuffâri), lâ hunne hıllun lehum ve lâ hum yehıllûne lehunn(lehunne), ve âtûhum mâ enfekû, ve lâ cunâha aleykum en tenkıhûhunne izâ âteytumûhunne ucûrahunn(ucûrahunne), ve lâ tumsikû bi isamil kevâfiri ves’elû mâ enfakatum velyes’elû mâ enfekû, zâlikum hukmullâh(hukmullâhi), yahkumu beynekum, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun). ( 10 ) Ey inananlar! İnanmış kadınlar hicret ederek size gelirlerse onları deneyin, hicretlerinin sebebini inceleyin. Allah onların imanlarını çok iyi bilir. Onların mümin kadınlar olduklarını öğrenirseniz, inkarcılara geri çevirmeyin. Bu kadınlar, o inkarcılara helal değildir Onlar da bunlara helal olmazlar. İnkarcıların bu kadınlara verdikleri mehirleri iade edin: Bu kadınların mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman, onlarla evlenmenizde bir engel yoktur. İnkarcı kadınları nikahınızda tutmayın; onlara verdiğiniz mehri isteyin; inkarcı erkekler de hicret eden mümin kadınlara verdikleri mehirleri istesinler. Allah'ın hükmü budur; aranızda O hükmeder. Allah bilendir, Hakim'dir. ( 11 ) Ve in fâtekum şey’un min ezvâcikum ilâl kuffâri fe âkabetum fe âtûllezîne zehebet ezvâcuhum misle mâ enfekû, vettekûllâhellezî entum bihî mu’minûn(mu’minûne). ( 11 ) Ey mümin erkekler! Eğer inkar eden (kafir olan) eşlerinize sarfettiklerinizden inkarcılara bir şey geçecek olursa ganimetten, eşleri giden mümin erkeklere sarfettikleri miktar kadarını verin. İnandığınız Allah'a karşı gelmekten sakının.
  • ( 12 ) Yâ eyyuhân nebiyyu izâ câekel mu'minâtu yubâyi'neke alâ en lâ yuşrikne billâhi şey'en ve lâ yesrikne ve lâ yeznîne ve lâ yakatulne evlâdehunne ve lâ ye'tîne bi buhtânin yefterînehu beyne eydîhinne ve erculihinne ve lâ ya'sîneke fî ma'rûfin fe bâyı'hunne vestagfir lehunnallâh, innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun). ( 12 ) Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah'a hiçbir ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, başkasının çocuğunu sahiplenerek kocasına isnadda bulunmamak ve uygun olanı işlemekte sana karşı gelmemek şartıyla sana beyat etmek üzere geldikleri zaman, onları kabul et; onlara Allah'tan bağışlanma dile; doğrusu Allah, bağışlayandır, acıyandır. ( 13 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tetevellev kavmen gadıballâhu aleyhim kade yeisû minel âhirati kemâ yeisel kuffâru min ashâbil kubûr(kubûri). ( 13 ) Ey inananlar! Allah'ın gazabına uğramış milleti dost edinmeyin; inkarcıların kabirde bulunan kimselerden umutlarını kestikleri gibi, onlar da, ahiretten umutlarını kesmişlerdir.

    61. Saf Sûresi ( سُورَةُ الصَّفِّ ) Surah As-Saff

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Sebbeha lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard, ve huvel âzîzul hakîm. ( 1 ) Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ı tesbih ederler. O, güçlüdür, Hakim'dir. ( 2 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû lime tekûlûne mâ lâ tef’alûn. ( 2 ) Ey inananlar! Yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz? ( 3 ) Kebure makaten indallâhi en tekûlû mâ lâ tef’alûn. ( 3 ) Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük gazaba sebep olur. ( 4 ) İnnallâhe yuhıbbullezîne yukâtilûne fî sebîlihî saffen ke ennehum bunyânun mersûs. ( 4 ) Doğrusu Allah, kendi uğrunda, kenetlenmiş bir duvar gibi, saf halinde çarpışanları sever. ( 5 ) Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmi lime tu'zûnenî ve kad ta'lemûne ennî resûlullâhi ileykum, fe lemmâ zâgû ezâgallâhu kulûbehum, vallâhu lâ yehdîl kavmel fâsikîn. ( 5 ) Musa milletine: "Ey milletim! Beni niçin incitirsiniz? Oysa, benim size gönderilmiş Allah'ın bir peygamberi olduğumu biliyorsunuz" demişti. Ama onlar yoldan sapınca, Allah da onların kalblerini saptırmıştı. Allah, yoldan çıkan milleti doğru yola eriştirmez.
  • ( 6 ) Ve iz kâle îsâbenu meryeme yâ benî isrâîle innî resûlullâhi ileykum musaddikan li mâ beyne yedeyye minet tevrâti ve mubeşşiran bi resûliy ye’tî min ba’dîsmuhû ahmede, fe lemmâ câehum bil beyyinâti kâlû hâzâ sihrun mubîn. ( 6 ) Meryem oğlu İsa: "Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat'ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmet olacak bir peygamberi müjdeleyen, Allah'ın size gönderilmiş bir peygamberiyim" demişti. Ama o elçi, kendilerine belgelerle geldiği zaman: "Bu, apaçık bir sihirdir" demişlerdi. ( 7 ) Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhil kezibe ve huve yud’â ilâl islâm, vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimîn. ( 7 ) Müslüman olmağa çağırılmışken gelmeyip Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Allah, zalim olan milleti doğru yola eriştirmez. ( 8 ) Yurîdûne li yutafiû nûrallâhi bi efvâhihim vallâhu mutimmu nûrihî ve lev kerihel kâfirûn. ( 8 ) Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek isterler. İnkarcılar ne kadar istemeseler de, Allah nurunu, dinini tamamlayacaktır. ( 9 ) Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirahu alâd dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn. ( 9 ) Ortak koşanlar istemese de, dinini bütün dinlerden üstün kılmak için, Peygamberini, doğruluk rehberi Kuran ve gerçek dinle gönderen O'dur. ( 10 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû hel edullukum alâ ticâretin tuncîkum min azâbin elîm. ( 10 ) Ey inananlar! Sizi can yakıcı bir azabdan kurtaracak, kazançlı bir yolu size göstereyim mi? ( 11 ) Tu’minûne billâhi ve resûlihî ve tucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlikum ve enfusikum, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta'lemûn. ( 11 ) Allah'a ve Peygamberine inanırsınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla cihat edersiniz; bilseniz, bu sizin için en iyi yoldur. ( 12 ) Yagfir lekum zunûbekum ve yudehılkum cennâtin tecerî min tahtihâl enhâru ve mesâkine tayyibeten fî cennâti adin, zâlikel fevzul azîm. ( 12 ) Böyle yaparsanız, Allah günahlarınızı size bağışlar, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. Büyük kurtuluş budur. ( 13 ) Ve uhrâ tuhıbbûnehâ, nasrun minallâhi ve fethun karîbe, ve beşşiril mu’minîn. ( 13 ) Bundan başka, sevdiğiniz bir şey daha: Allah katından bir yardım ve yakın bir zafer vardır. İnananlara müjde ver. ( 14 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû kûnû ensârallâhi kemâ kâle îsâbene meryeme lil havâriyyîne men ensârî ilâllâh, kâlel havâriyûne nahnu ensârullâh, fe âmenet tâifetun min benî isrâîle ve keferet tâifeh, fe eyyednâllezîne âmenû alâ aduvvihim fe asbehû zâhirîn. ( 14 ) Ey inananlar! Allah'ın dininin yardımcıları olun. Nitekim, Meryem oğlu İsa, Havarilere: "Allah'a giden yolda yardımcılarım kimlerdir?" deyince, Havariler: "Allah'ın dininin yardımcıları biziz" demişlerdi. İsrailoğullarının bir takımı böylece inanmış, bir takımı da inkar etmişti; ama Biz, inananları düşmanlarına karşı destekledik de üstün geldiler.
  • 62. Cuma Sûresi ( سُورَةُ الْجُمُعَةِ ) Surah Al-Jumu'a

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm. ( 1 ) Göklerde olanlar ve yerde bulunanlar, hükümran, çok kutsal, güçlü ve Hakim olan Allah'ı tesbih ederler. ( 2 ) Huvellezî bease fîl ummiyyîne resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete, ve in kânû min kabelu le fî dalâlin mubîn. ( 2 ) Kitapsız (okuma-yazma bilmeyen) kimseler arasından, kendilerine ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitabı ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderen O'dur. Onlar, daha önce, şüphesiz apaçık bir sapıklık içinde idiler. ( 3 ) Ve âharîne minhum lemmâ yelhakû bi him, ve huvel azîzul hakîm. ( 3 ) Onlardan başkalarına da -ki henüz onlara katılmamışlardır- Kitap ve hikmeti öğretmek üzere, Peygamberi gönderen Allah'tır. O, güçlüdür, Hakim'dir. ( 4 ) Zâlike fadlullâhi yu’tîhi mey yeşâu, vallâhu zûl fadlil azîm. ( 4 ) Bu, Allah'ın dilediğine verdiği lütfüdür. Allah, büyük lütuf sahibidir. ( 5 ) Meselullezîne hummilût tevrâte summe lem yahmilûhâ ke meselil hımâri yahmilu esfârâ, bi’se meselul kavmillezîne kezzebû bi âyâtillâh, vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimîn. ( 5 ) Kendilerine Tevrat öğretildiği halde, onun gereğini yapmayanların durumu, sırtına kitap yüklenmiş merkebin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlayan kimselerin durumu ne kötüdür! Allah zalimleri doğru yola eriştirmez. ( 6 ) Kul yâ eyyuhâllezîne hâdû in zeamtum ennekum evliyâu lillâhi min dûnin nâsi fe temennevûl mevte in kuntum sâdikîn. ( 6 ) De ki: "Ey Yahudiler! Bütün insanlar bir yana, yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız ve bunda samimi iseniz, ölümü dilesenize!" ( 7 ) Ve lâ yetemennevnehû ebeden bi mâ kaddemet eydîhim, vallâhu alîmun biz zâlimîn. ( 7 ) Yaptıklarından ötürü, ölümü asla dileyemezler. Allah, zalimleri bilendir. ( 8 ) Kul innel mevtellezî tefirrûne minhu fe innehu mulâkîkum summe turaddûne ilâ âlimil gaybi veş şehâdeti fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn. ( 8 ) De ki: "Doğrusu kendisinden kaçtığınız ölüm mutlaka karşınıza çıkacaktır; sonra; görüleni de görülmeyeni de bilen Allah'a döndürüleceksiniz, O size işlediklerinizi haber verecektir."
  • ( 9 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ nûdiye lis salâti min yevmil cumuati fes’av ilâ zikrillâhi ve zerûl bey’a, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta’lemûn. ( 9 ) Ey inananlar! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah'ı anmaya koşun; alım satımı bırakın; bilseniz, bu sizin için daha iyidir. ( 10 ) Fe izâ kudiyetıs salâtu fenteşirû fîl ardı vebetegû min fadlillâhi vezkurûllâhe kesîran leallekum tuflihûn. ( 10 ) Namaz bitince yeryüzüne yayılın; Allah'ın lütfundan rızık isteyin; Allah'ı çok anın ki saadete erişesiniz. ( 11 ) Ve izâ raev ticâraten ev lehveninfaddû ileyhâ ve terakûke kâimâ, kul mâ indallâhi hayrun minel lehvi ve minet ticârah, vallâhu hayrur râzıkîn. ( 11 ) Onlar bir kazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni ayakta bırakarak oraya yöneldiler. De ki: "Allah katında olan, eğlenceden de kazançtan da hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en iyisidir."

    63. Münâfikûn Sûresi ( سُورَةُ الْمُنَافِقُونَ ) Surah Al-Munaafiqoon

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) İzâ câekel munâfikûne kâlû neşhedu inneke le resûlullâh, vallâhu ya’lemu inneke le resûluhu, vallâhu yeşhedu innel munâfikîne le kâzibûn. ( 1 ) İkiyüzlüler sana gelince: "Senin şüphesiz Allah'ın Peygamberi olduğuna şehadet ederiz" derler. Allah, senin kendisinin peygamberi olduğunu bilir; bunun yanında Allah, ikiyüzlülerin yalancı olduklarını da bilir. ( 2 ) İttehazû eymânehum cunneten fe saddû an sebîlillâh, innehum sâe mâ kânû ya’melûn. ( 2 ) Onlar, yeminlerini kalkan edinerek Allah'ın yolundan alıkoyarlar. İşledikleri işler gerçekten ne kötüdür! ( 3 ) Zâlike bi ennehum âmenû summe keferû fe tubia alâ kulûbihim fe hum lâ yefkahûn. ( 3 ) Bu, önce inanıp sonra inkar etmiş olmalarındandır. Bu yüzden kalbleri mühürlenmiştir; artık anlamazlar. ( 4 ) Ve izâ raeytehum tu’cibuke ecesâmuhum, ve in yekûlû tesma’ li kavlihim, ke ennehum huşubun musennedeh, yahsebûne kulle sayhatin aleyhim, humul aduvvu fahzerhum, kâtelehumullâh ennâ yu’fekûn. ( 4 ) Onlara baktığın zaman cüsseleri hoşuna gider; konuşurlarsa sözlerini dinlersin; tıpkı, sıralanmış kof kütük gibidirler; her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar; onlar düşmandır, onlardan çekin; Allah canlarını alsın, nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar.
  • ( 5 ) Ve izâ kîle lehum teâlev yestagfir lekum resûlullâhi levvev ruûsehum ve raeytehum yesuddûne ve hum mustekbirûn. ( 5 ) Onlara: "Gelin de Allah'ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin" dendiği zaman, başlarını çevirirler; büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün. ( 6 ) Sevâun aleyhim estagferte lehum em lem testagfir lehum, ley yagfirallâhu lehum, innallâhe lâ yehdîl kavmel fâsikîn. ( 6 ) Onlar için, bağışlanma dilesen de dilemesen de birdir; Allah onları bağışlamayacaktır. Doğrusu Allah, yoldan çıkmış milleti doğru yola eriştirmez. ( 7 ) Humullezîne yekûlûne lâ tunfikû alâ men inde resûlillâhi hattâ yenfaddû, ve lillâhi hazâinus semâvâti vel ardı ve lâkinnel munâfikîne lâ yefkahûn. ( 7 ) Bunlar: "Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler" diyen kimselerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, ama ikiyüzlüler bu gerçeği anlamazlar. ( 8 ) Yekûlûne le in raca’nâ ilâl medîneti le yuhricennel eazzu minhâl ezel, ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mu’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn. ( 8 ) "Eğer bu savaşdan Medine'ye dönersek, şerefli kimseler alçakları and olsun ki, oradan çıkaracaktır" diyorlardı. Oysa, şeref Allah'ın, Peygamberinin ve inananlarındır, ama ikiyüzlüler bu gerçeği bilmezler. ( 9 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tulhikum emvâlukum ve lâ evlâdukum an zikrillâh, ve mey yef'al zâlike fe ulâike humul hâsirûn. ( 9 ) Ey inananlar! Sizi, mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı anmaktan alıkoymasın; böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır. ( 10 ) 1Ve enfikû mimmâ razakanâkum min kabeli ey ye’tiye ehadekumul mevtu fe yekûle rabbi lev lâ ahhartenî ilâ ecelin karîbin fe assaddeka ve ekun mines sâlihîn. ( 10 ) Birine ölüm gelip de: "Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar ertelesen de, sadaka versem, iyilerden olsam" diyeceği zaman gelmezden önce, size verdiğimiz rızıklardan sarfedin. ( 11 ) Ve ley yuahhırallâhu nefsen izâ câe eceluhâ, vallâhu habîrun bi mâ ta’melûn. ( 11 ) Bir canın eceli gelip çatınca, Allah onu asla geri bırakmaz; Allah, işlediklerinizden haberdardır.
  • 64. Tegâbün Sûresi ( سُورَةُ التَّغَابُنِ ) Surah At-Taghaabun

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), lehul mulku ve lehul hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun). ( 1 ) Göklerde olanlar ve yerde bulunanlar Allah'ı tesbih ederler. Hükümranlık O'nundur, Övülmek O'na mahsustur. O herşeye Kadir'dir. ( 2 ) Huvellezî halakakum fe minkum kâfiru ve minkum mu'min(mu'minun), vallâhu bimâ ta’melûne basîr(basîrun). ( 2 ) Sizi yaratan O'dur; kiminiz inkarcı kiminiz mümindir. Allah yaptıklarınızı gören'dir. ( 3 ) Halakas semâvâti vel arda bil hakkı ve savverakum fe ahsene suverakum ve ileyhil masîr(masîru). ( 3 ) Gökleri ve yeri gerektiği gibi yaratmıştır. Size şekil vermiş ve şeklinizi güzel yapmıştır. Dönüş O'nadır. ( 4 ) Ya’lemu mâ fîs semâvâti vel ardı ve ya’lemu mâ tusirrûne ve mâ tu’linûn(tu’linûne), vallâhu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri). ( 4 ) Göklerde ve yerde olanları bilir; gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir; Allah, kalblerde olanı da bilendir. ( 5 ) E lem ye’tikum nebeullezîne keferû min kabelu fe zâkû ve bâle emrihim ve lehum azâbun elîm(elîmun). ( 5 ) Daha önce inkar edip de, inkarlarının karşılığını tadan kimselerin haberi size gelmedi mi? Onlara, can yakıcı azap vardır. ( 6 ) Zâlike bi ennehu kânet te'tîhim rusuluhum bil beyyinâti fe kâlû e beşeruy yehdûnenâ fe keferû ve tevellev vestagnallâh, vallâhu ganiyyun hamîde(hamîdun). ( 6 ) Bu, kendilerine peygamberleri belgelerle geldiğinde: "Bizi doğru yola bir insan mı eriştirecek?" diyerek inkar edip gerçeğe yüz çevirmelerinden ötürüdür. Allah hiçbir şeye muhtaç olmadığını ortaya koymuştur. Allah müstağnidir, övülmeğe layık olandır. ( 7 ) Zeamellezîne keferû en ley yub’asû, kul belâ ve rabbî le tube’asunne summe le tunebbeunne bimâ amiltum, ve zâlike alâllâhi yesîr(yesîrun). ( 7 ) İnkar edenler, tekrar dirilmeyeceklerini ileri sürerler. De ki: "Evet; Rabbime and olsun ki, şüphesiz diriltileceksiniz ve sonra, yaptıklarınız size bildirilecektir. Bu, Allah'a kolaydır." ( 8 ) Fe âminû billâhi ve resûlihî ven nûrillezî enzelnâ, vallâhu bimâ ta’melûne habîr(habîrun). ( 8 ) Öyleyse Allah'a, Peygamberine ve indirdiğimiz nura, Kuran'a inanın; Allah işlediklerinizden haberdardır. ( 9 ) Yevme yecemeukum li yevmil cem’ zâlike yevmut tegâbun, ve men yuk’min billâhi ve ya’mel sâlihan yukeffir anhu seyyiâtihî ve yudehılh cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu). ( 9 ) Toplanma günü için, sizi bir araya getirdiği zaman, işte o, kimin aldandığının ortaya çıkacağı gündür; Allah'a kim inanmış ve yararlı iş işlemişse, Allah onun kötülüklerini örter, onu içinde temelli ve sonsuz kalacağı, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar; büyük kurtuluş işte budur.
  • ( 10 ) Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâri hâlidîne fîhâ ve bi’sel masîr(masîru). ( 10 ) İnkar edip, ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar da ateşliklerdir, orada temellidirler. Ne kötü bir dönüştür! ( 11 ) Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâh, ve mey yuk'min billâhi yehdi kalbeh, vallâhu bikulli şey'in alîm(alîmun). ( 11 ) Başa gelen hiçbir musibet Allah'ın izni olmaksızın olamaz; Allah'a kim inanırsa onun gönlünü doğruya yöneltir. Allah herşeyi bilendir. ( 12 ) Ve etîûllâhe ve etîûr resûl, fe in tevelleytum fe innemâ alâ resûlinâl belâgul mubîn. ( 12 ) Allah'a itaat edin; eğer bundan yüz çevirirseniz bilin ki Peygamberimize düşen apaçık tebliğdir. ( 13 ) Allâhu lâ ilâhe illâ huv, ve alâllâhi felyetevekkelil muk’minûn(mu’minûne). ( 13 ) Allah vardır, O'ndan başka tanrı yoktur. İnananlar yalnız Allah 'a güvensinler. ( 14 ) Yâ eyhuhâllezîne âmenû inne min ezvâcikum ve evlâdikum aduvven lekum fahzerûhum, ve in ta’fû ve tasfehû ve tagfirû fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun). ( 14 ) Ey inananlar! Eşleriniz ve çocuklarınızdan size düşmanlık edenler olur, onlardan sakının; ama, siz affeder, suçlarını örter ve bağışlarsanız bilin ki Allah da bağışlar ve acır. ( 15 ) İnnemâ emvalukum ve evlâdukum fitneh, vallâhu indehû ecerun azîm(azîmun). ( 15 ) Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır. Büyük ecir ise Allah katındadır. ( 16 ) Fettekûllâhe mâsteta’tum vesmeû ve etîû ve enfikû hayran li enfusikum, ve mey yûka şuhha nefsihî fe ulâike humul muflihûn(muflihûne). ( 16 ) Allah'a karşı gelmekten gücünüzün yettiği kadar sakının, buyruklarını dinleyin, itaat edin; kendinizin iyiliğine olarak mallarınızdan sarfedin; nefsinin tamahkarlığından korunan kimseler, işte onlar saadete erenlerdir. ( 17 ) İn tukridûllâhe kardan haseney yudâıfhu lekum ve yagfir lekum, vallâhu şekûrun halîm(halîmun). ( 17 ) Eğer Allah'a güzel bir ödünç takdiminde bulunursanız, onu sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar; Allah, şükrün karşılığını verendir; Halim'dir. ( 18 ) Âlimul gaybi veş şehâdetil azîzul hakîm(hakîmu). ( 18 ) Görüleni görülmeyeni bilendir, güçlüdür. Hakim'dir.
  • 65. Talâk Sûresi ( سُورَةُ الطَّلَاقِ ) Surah At-Talaq

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Yâ eyyuhân nebiyyu izâ tallaktumun nisâe fe tallikûhunne li iddetihinne ve ahsûl iddeh, vettekûllâhe rabbekum, lâ tuhricûhunne min buyûtihinne ve lâ yahrucne illâ ey ye’tîne bi fâhişetin mubeyyineh, ve tilke hudûdullâh, ve mey yeteadde hudûdallâhi fe kade zaleme nefsehu, lâ tederî leallallâhe yuhdısu ba’de zâlike emrâ. ( 1 ) Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda, onları, iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti sayın; Rabbiniz olan Allah'tan sakının; onları, apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Allah'ın sınırlarını kim aşarsa, şüphesiz, kendine yazık etmiş olur. Bilmezsin, olur ki, Allah bunun ardından bir hal meydana getirir. ( 2 ) Fe izâ belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin ev fârikûhunne bi ma’rûfin ve eşhidû zevey adelin minkum ve ekîmûş şehâdete lillâh(lillâhi), zâlikum yûazu bihî men kâne yuk’minu billâhi vel yevmil âhir(âhiri), ve mey yettekıllâhe yece’al lehu mahracâ(mahracen). ( 2 ) Böylece onların (boşadığınız hanımlarınızın) bekleme süreleri tamamlandığı (iddetleri sona erdiği) zaman artık onları marufla (örfe uygun olarak güzellikle ve iyilikle) tutun (barındırın) veya marufla onlardan ayrılın (onları iyilikle serbest bırakın). Ve sizden adalet sahibi iki kişi şahitlik etsin (şahit olsun). Şahitliği Allah için yapın. Allah’a ve ahir güne (Allah’a ulaşma gününe) inanan kimseye işte bununla vaazedilir (böyle yapması istenir). Ve kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, (Allah) ona bir çıkış yeri nasip kılar. ( 3 ) Ve yerzukhu min haysu lâ yahtesibe(yahtesibu), ve men yetevekkel alâllâhi fe huve hasbuh, innallâhe bâligu emrih, kade cealallâhu li kulli şey’in kaderâ(kadren). ( 3 ) Ve hesap etmediği (aklına gelmeyen) bir yerden onu rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, artık ona O (Allah) kâfidir. Muhakkak ki Allah, emrini (işini) yerine getirendir. Allah herşey için bir kader tayin etmiştir. ( 4 ) Vellâî yeisne minel mahîdı min nisâikum inirtebetum fe iddetuhunne selâsetu eşhurin vellâî lem yahıd, ve ulâtul ahmâli eceluhunne en yada’ne hamlehunn(hamlehunne), ve mey yettekıllâhe yece’al lehu min emrihî yusrâ(yusran). ( 4 ) Kadınlarınızdan ay hali görmekten kesilenler ile henüz ay hali görmemiş olanların iddetleri hususunda şüpheye düşerseniz, bilin ki, onların iddet beklemesi üç aydır; gebe olanların iddeti, doğurmaları ile tamamlanır. Allah, buyruğuna karşı gelmekten sakınan kimseye işinde kolaylık verir. ( 5 ) Zâlike emrullâhi enzelehû ileykum, ve mey yettekıllâhe yukeffir anhu seyyiâtihî ve yu’zım lehû ecerâ(ecran). ( 5 ) Bu, Allah'ın size indirmiş olduğu buyruğudur. Kim Allah'ın buyruğuna karşı gelmekten sakınırsa, O, onun kötülüklerini örter, ecrini büyültür.
  • ( 6 ) Eskinûhunne min haysu sekentum min vucedikum ve lâ tudârrûhunne li tudayyikû aleyhinn, ve in kunne ulâti hamlin fe enfikû aleyhinne hattâ yada’ne hamlehunn, fe in erda’ne lekum fe âtûhunne ucûrahunn, ve’temirû beynekum bi ma’rûf(ma’rûfin), ve in teâsertum fe se turdıu lehû uhrâ. ( 6 ) Boşadığınız, fakat iddeti dolmamış kadınları gücünüz nispetinde, kendi oturduğunuz yerde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğurmalarına kadar nafakalarını verin. Çocuğu sizin için emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin; aranızda uygun bir şekilde anlaşın; eğer güçlükle karşılaşırsanız çocuğu başka bir kadın emzirebilir. ( 7 ) Li yunfıka zû seatin min seatih, ve men kudira aleyhi rızkuhu felyunfika mimmâ âtâhullâh, lâ yukellifullâhu nefsen illâ mâ âtâhâ, se yece’alullâhu ba’de usrin yusrâ( yusran). ( 7 ) Varlıklı olan kimse, nafakayı varlığına göre versin; rızkı ancak kendisine yetecek kadar verilmiş olan kimse, Allah'ın kendisine verdiğinden versin; Allah kimseye, verdiği rızkı aşan bir yük yüklemez. Allah, güçlükten sonra kolaylık verir. ( 8 ) Ve keeyyin min karyetin atet an emri rabbihâ ve rusulihî fe hâsebenâhâ hisâben şedîden ve azzebenâhâ azâben nukrâ(nukran). ( 8 ) Rablerinin ve O'nun peygamberlerinin buyruğundan çıkan nice kasabalar halkını Biz, çetin bir hesaba çekmiş, onları, görülmedik bir azaba uğratmışızdır. ( 9 ) Fe zâkat vebâle emrihâ ve kâne âkıbetu emrihâ husrâ(husran). ( 9 ) Onlar, işlerinin karşılığını tattılar; işlerinin sonu hüsran oldu. ( 10 ) Eaddallâhu lehum azâben şedîde fettekûllâhe yâ ulîl elbâb(elbâbi), ellezîne âmenû, kade enzelallâhu ileykum zikrâ(zikran). ( 10 ) Allah onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Ey inanmış olan akıl sahipleri! Allah'tan sakının; Allah size Kuran'ı indirmiştir. ( 11 ) Resûley yetlû aleykum âyâtillâhi mubeyyinâtin li yuhricellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minez zulumâti ilân nûr(nûri), ve mey yuk'min billâhi ve ya'mel sâlihan yudehilhu cennâtin tecerî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), kade ahsenallâhu lehu rızkâ(rızkan). ( 11 ) İnanıp yararlı işler işleyenleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak üzere, size Allah'ın apaçık ayetlerini okuyan bir Peygamber göndermiştir. Kim Allah'a inanır ve yararlı iş işlerse, Allah onu, içinde temelli ve sonsuz kalınacak, içlerinden ırmaklarakan cennetlere koyar. Allah ona gerçekten güzel rızık vermiştir. ( 12 ) Allâhullezî halaka sebe'a semâvâtin ve minel ardı mislehunn(mislehunne), yetenezzelul emru beynehunne li ta'lemû ennallâhe alâ kulli şey'in kadîrun ve ennallâhe kade ehâta bi kulli şey'in ilmâ(ilmen). ( 12 ) Yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratan Allah'tır, Allah'ın herşeye Kadir olduğunu ve Allah'ın ilminin herşeyi kuşattığını bilmeniz için Allah'ın buyruğu bunlar arasında iner durur.
  • 66. Tahrîm Sûresi ( سُورَةُ التَّحْر۪يمِ ) Surah At-Tahrim

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Yâ eyyuhân nebiyyu lime tuharrimu mâ ehallallâhu lek, tebetegî mardâte ezvâcike, vallâhu gafûrun rahîm. ( 1 ) Eşlerinin rızasını gözeterek, Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine yasak ediyorsun? Allah bağışlayandır, acıyandır. ( 2 ) Kade faradallâhu lekum tehillete eymânikum, vallâhu mevlâkum, ve huvel alîmul hakîm. ( 2 ) Allah şüphesiz size, yeminlerinizi keffaretle geri almanızı meşru kılmıştır. Allah sizin dostunuzdur. O, bilendir, Hakim'dir. ( 3 ) Ve iz eserran nebiyyu ilâ ba’dı ezvâcihî hadîsân, fe lemmâ nebbeet bihî ve azherahullâhu aleyhi arrafe ba’dahu ve a’rada an ba’dın, fe lemmâ nebbeehâ bihî kâlet men enbeeke hâzâ, kâle nebbeeniyel alîmul habîr. ( 3 ) Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. O, bunu Peygamberin diğer bir eşine haber verince, Allah da Peygambere durumu bildirmiş, o da bir kısmını yüzüne vurmuş bir kısmını yüzüne vurmaktan geri durmuştu. Eşine, gizlice söylediği şeyibaşkasına nakletmiş olduğunu bildirince, eşi: "Bunu sana kim haber verdi?" demiş, o da: "Bana, herşeyi bilen ve herşeyden haberdar olan Allah haber verdi" demişti. ( 4 ) İn tetûbâ ilâllâhi fe kade sagat kulûbukumâ, ve in tezâherâ aleyhi fe innallâhe huve mevlâhu ve ciberîlu ve sâlihul muk’minîn, vel melâiketu ba’de zâlike zahîr. ( 4 ) Ey Peygamber'in eşleri! Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz, kaymış olan kalpleriniz düzelmiş olur. Eğer eşinizin aleyhinde yardımlaşarak bir şey yapmağa kalkarsanız, bilin ki Allah onun dostu, bundan başka Cebrail, iyi müminler ve melekler de yardımcısıdır. ( 5 ) Asâ rabbuhû in tallakakunne ey yubedilehû ezvâcen hayran min kunne muslimâtin mu’minâtin kânitâtin tâibâtin âbidâtin sâihâtin seyyibâtin ve ebekârâ. ( 5 ) Ey Peygamber'in eşleri! Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona; sizden daha iyi olan, kendini Allah'a veren, inanan, boyun eğen, tevbe eden, kulluk eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir. ( 6 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû kû enfusekum ve ehlîkum nâran vakûduhân nâsu vel hicâratu aleyhâ melâiketun gılâzun şidâdun lâ ya’sûnallâhe mâ emerahum ve yef’alûne mâ yuk’merûne. ( 6 ) Ey inananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun; onun yakıtı, insanlar ve taşlardır; görevlileri, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, kendilerine buyrulanları yerine getiren pek haşin meleklerdir. ( 7 ) Yâ eyyuhâllezîne keferû lâ ta’tezirûl yevm, innemâ tucezevne mâ kuntum ta’melûn. ( 7 ) "Ey inkar edenler! Bugün özür beyan etmeyin, ancak işlediklerinizin karşılığını görmektesiniz" denir.
  • ( 8 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhan, asâ rabbukum ey yukeffira ankum seyyiâtikum ve yudehilekum cennâtin tecerî min tahtihâl enhâru, yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meah, nûruhum yes'â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûranâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr. ( 8 ) Ey inananlar! Yürekten tevbe ederek Allah'a dönün ki, Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koysun. Allah'ın Peygamberini ve onunla beraber olan müminleri utandırmayacağı o gün, ışıkları önlerinde ve defterleri sağlarından verilmiş olarak yürürler ve: "Rabbimiz! Işığımızı tamamla, bizi bağışla, doğrusu Sen herşeye Kadir'sin" derler. ( 9 ) Yâ eyyuhân nebiyyu câhidil kuffâra vel munâfikîne vagluz aleyhim, ve me’vâhum cehennem, ve bi’sel masîr. ( 9 ) Ey Peygamber! İnkarcılarla ve ikiyüzlülerle savaş; onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir, ne kötü dönüştür!... ( 10 ) Daraballâhu meselen lillezîne keferûmraete nûhın vemraete lût(lûtın), kânetâ tahte abedeyni min ibâdinâ sâlihayni fe hânetâhumâ fe lem yugniyâ anhumâ minallâhi şey’en ve kîledhulen nâra mead dâhılîn. ( 10 ) Allah, inkar edenlere, Nuh'un karısıyla Lut'un karısını misal gösterir: Onlar, kullarımızdan iki iyi kulun nikahı altında iken onlara karşı hainlik edip inkarlarını gizlemişlerdi de iki peygamber Allah'tan gelen azabı onlardan savamamışlardı. O iki kadına: "Cehenneme girenlerle beraber siz de girin" dendi. ( 11 ) Ve daraballâhu meselen lillezîne âmenûmraete fir’avne, iz kâlet rabbibni lî indeke beyten fîl cenneti ve neccinî min fir’avne ve amelihî ve neccinî minel kavmiz zâlimîn. ( 11 ) Allah, inanlara Firavun'un karısını misal gösterir: O: "Rabbim! Katından bana cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun işlediklerinden kurtar; beni zalim milletten kurtar" demişti. ( 12 ) Ve meryemebenete ımrânelletî ahsanet fercehâ fe nefahnâ fîhi min rûhınâ ve saddekat bi kelimâti rabbihâ ve kutubihî ve kânet minel kânitîn. ( 12 ) Mahrem yerini korumuş olan İmran kızı Meryem de bir misaldir. Ona ruhumuzdan üflemiştik; Rabbinin sözlerini ve kitablarını tasdik etmişti; o, Bize gönülden itaat edenlerdendi.


Âyetleri daha iyi anlamak için ehl-i sünnet hocalarımızın tefsirini okumanız tavsiye edilir.