65. Talâk Sûresi ( سُورَةُ الطَّلَاقِ ) Surah At-Talaq
Kur’ân sayfa no : 557 - 558   Cüz : 28   Âyet sayısı : 12
Okuyan : Mishary bin Rashid Alafasy
( Kur'ân Kârî’si, Hâfız, Vaiz, İmam ve Kıraât Alimi )

  • 65. Talâk Sûresi ( سُورَةُ الطَّلَاقِ ) Surah At-Talaq

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Yâ eyyuhân nebiyyu izâ tallaktumun nisâe fe tallikûhunne li iddetihinne ve ahsûl iddeh, vettekûllâhe rabbekum, lâ tuhricûhunne min buyûtihinne ve lâ yahrucne illâ ey ye’tîne bi fâhişetin mubeyyineh, ve tilke hudûdullâh, ve mey yeteadde hudûdallâhi fe kade zaleme nefsehu, lâ tederî leallallâhe yuhdısu ba’de zâlike emrâ. ( 1 )   Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda, onları, iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti sayın; Rabbiniz olan Allah'tan sakının; onları, apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Allah'ın sınırlarını kim aşarsa, şüphesiz, kendine yazık etmiş olur. Bilmezsin, olur ki, Allah bunun ardından bir hal meydana getirir. ( 2 ) Fe izâ belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin ev fârikûhunne bi ma’rûfin ve eşhidû zevey adelin minkum ve ekîmûş şehâdete lillâh(lillâhi), zâlikum yûazu bihî men kâne yuk’minu billâhi vel yevmil âhir(âhiri), ve mey yettekıllâhe yece’al lehu mahracâ(mahracen). ( 2 )   Böylece onların (boşadığınız hanımlarınızın) bekleme süreleri tamamlandığı (iddetleri sona erdiği) zaman artık onları marufla (örfe uygun olarak güzellikle ve iyilikle) tutun (barındırın) veya marufla onlardan ayrılın (onları iyilikle serbest bırakın). Ve sizden adalet sahibi iki kişi şahitlik etsin (şahit olsun). Şahitliği Allah için yapın. Allah’a ve ahir güne (Allah’a ulaşma gününe) inanan kimseye işte bununla vaazedilir (böyle yapması istenir). Ve kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, (Allah) ona bir çıkış yeri nasip kılar. ( 3 ) Ve yerzukhu min haysu lâ yahtesibe(yahtesibu), ve men yetevekkel alâllâhi fe huve hasbuh, innallâhe bâligu emrih, kade cealallâhu li kulli şey’in kaderâ(kadren). ( 3 )   Ve hesap etmediği (aklına gelmeyen) bir yerden onu rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, artık ona O (Allah) kâfidir. Muhakkak ki Allah, emrini (işini) yerine getirendir. Allah herşey için bir kader tayin etmiştir. ( 4 ) Vellâî yeisne minel mahîdı min nisâikum inirtebetum fe iddetuhunne selâsetu eşhurin vellâî lem yahıd, ve ulâtul ahmâli eceluhunne en yada’ne hamlehunn(hamlehunne), ve mey yettekıllâhe yece’al lehu min emrihî yusrâ(yusran). ( 4 )   Kadınlarınızdan ay hali görmekten kesilenler ile henüz ay hali görmemiş olanların iddetleri hususunda şüpheye düşerseniz, bilin ki, onların iddet beklemesi üç aydır; gebe olanların iddeti, doğurmaları ile tamamlanır. Allah, buyruğuna karşı gelmekten sakınan kimseye işinde kolaylık verir. ( 5 ) Zâlike emrullâhi enzelehû ileykum, ve mey yettekıllâhe yukeffir anhu seyyiâtihî ve yu’zım lehû ecerâ(ecran). ( 5 )   Bu, Allah'ın size indirmiş olduğu buyruğudur. Kim Allah'ın buyruğuna karşı gelmekten sakınırsa, O, onun kötülüklerini örter, ecrini büyültür.
  • ( 6 ) Eskinûhunne min haysu sekentum min vucedikum ve lâ tudârrûhunne li tudayyikû aleyhinn, ve in kunne ulâti hamlin fe enfikû aleyhinne hattâ yada’ne hamlehunn, fe in erda’ne lekum fe âtûhunne ucûrahunn, ve’temirû beynekum bi ma’rûf(ma’rûfin), ve in teâsertum fe se turdıu lehû uhrâ. ( 6 )   Boşadığınız, fakat iddeti dolmamış kadınları gücünüz nispetinde, kendi oturduğunuz yerde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğurmalarına kadar nafakalarını verin. Çocuğu sizin için emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin; aranızda uygun bir şekilde anlaşın; eğer güçlükle karşılaşırsanız çocuğu başka bir kadın emzirebilir. ( 7 ) Li yunfıka zû seatin min seatih, ve men kudira aleyhi rızkuhu felyunfika mimmâ âtâhullâh, lâ yukellifullâhu nefsen illâ mâ âtâhâ, se yece’alullâhu ba’de usrin yusrâ( yusran). ( 7 )   Varlıklı olan kimse, nafakayı varlığına göre versin; rızkı ancak kendisine yetecek kadar verilmiş olan kimse, Allah'ın kendisine verdiğinden versin; Allah kimseye, verdiği rızkı aşan bir yük yüklemez. Allah, güçlükten sonra kolaylık verir. ( 8 ) Ve keeyyin min karyetin atet an emri rabbihâ ve rusulihî fe hâsebenâhâ hisâben şedîden ve azzebenâhâ azâben nukrâ(nukran). ( 8 )   Rablerinin ve O'nun peygamberlerinin buyruğundan çıkan nice kasabalar halkını Biz, çetin bir hesaba çekmiş, onları, görülmedik bir azaba uğratmışızdır. ( 9 ) Fe zâkat vebâle emrihâ ve kâne âkıbetu emrihâ husrâ(husran). ( 9 )   Onlar, işlerinin karşılığını tattılar; işlerinin sonu hüsran oldu. ( 10 ) Eaddallâhu lehum azâben şedîde fettekûllâhe yâ ulîl elbâb(elbâbi), ellezîne âmenû, kade enzelallâhu ileykum zikrâ(zikran). ( 10 )   Allah onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Ey inanmış olan akıl sahipleri! Allah'tan sakının; Allah size Kuran'ı indirmiştir. ( 11 ) Resûley yetlû aleykum âyâtillâhi mubeyyinâtin li yuhricellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minez zulumâti ilân nûr(nûri), ve mey yuk'min billâhi ve ya'mel sâlihan yudehilhu cennâtin tecerî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), kade ahsenallâhu lehu rızkâ(rızkan). ( 11 )   İnanıp yararlı işler işleyenleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak üzere, size Allah'ın apaçık ayetlerini okuyan bir Peygamber göndermiştir. Kim Allah'a inanır ve yararlı iş işlerse, Allah onu, içinde temelli ve sonsuz kalınacak, içlerinden ırmaklarakan cennetlere koyar. Allah ona gerçekten güzel rızık vermiştir. ( 12 ) Allâhullezî halaka sebe'a semâvâtin ve minel ardı mislehunn(mislehunne), yetenezzelul emru beynehunne li ta'lemû ennallâhe alâ kulli şey'in kadîrun ve ennallâhe kade ehâta bi kulli şey'in ilmâ(ilmen). ( 12 )   Yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratan Allah'tır, Allah'ın herşeye Kadir olduğunu ve Allah'ın ilminin herşeyi kuşattığını bilmeniz için Allah'ın buyruğu bunlar arasında iner durur.