40. Mü'min ( Ğâfîr ) Sûresi ( سُورَةُ الْمُؤْمِنِ ) Surah Ghafir
Kur’ân sayfa no : 466 - 475   Cüz : 24   Âyet sayısı : 85
Okuyan : Mishary bin Rashid Alafasy

  • 40. Mü'min ( Ğâfîr ) Sûresi ( سُورَةُ الْمُؤْمِنِ ) Surah Ghafir

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Hâ mîm. ( 1 )   Ha, Mim. ( 2 ) Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil alîm. ( 2 )   Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve bilgin olan Allah katındandır. ( 3 ) Gâfiriz zenbi ve kâbilit tevbi şedîdil ikâbi zît tavl, lâ ilâhe illâ huv, ileyhil masîr. ( 3 )   O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lütfu bol olandır. O'ndan başka tanrı yoktur, dönüş O'nadır. ( 4 ) Mâ yucâdilu fî âyâtillâhi illâllezîne keferû fe lâ yagrurke tekallubuhum fîl bilâde. ( 4 )   Allah'ın ayetleri üzerinde, inkar edenlerden başkası tartışmaya girişmez. İnkarcıların memlekette gezip dolaşması seni aldatmasın. ( 5 ) Kezzebet kabelehum kavmu nûhin vel ahzâbu min ba’dihim ve hemmet kullu ummetin bi resûlihim li ye’huzûhu ve câdelû bil bâtili li yudehidû bihil hakka fe ehaztuhum, fe keyfe kâne ikâbe. ( 5 )   Onlardan önce, Nuh milleti, ardından, peygamberlere karşı gelen topluluklar da peygamberlerini yalanlamış; her ümmet, peygamberini cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı batılla gidermek için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine Ben onları yakaladım. Cezalandırmam nasılmış? ( 6 ) Ve kezâlike hakkat kelimetu rabbike alâllezîne keferû ennehum ashâbun nâr. ( 6 )   İnkar edenlerin cehennemlik olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti. ( 7 ) Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yuk’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke ve kihim azâbel cahîm. ( 7 )   Arşı yüklenen ve çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler; O'na inanırlar. Müminler için: "Rabbimiz! İlmin ve rahmetin herşeyi içine almıştır. Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla; onları cehennemin azabından koru" diye bağışlanma dilerler.
  • ( 8 ) Rabbenâ ve edehilhum cennâti adeninilletî vaadtehum ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim inneke entel azîzul hakîm. ( 8 )   "Rabbimiz! Müminleri ve babalarından, eşlerinden, soylarından iyi olanları, kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine koy; şüphesiz güçlü olan, Hakim olan ancak Sensin" ( 9 ) Ve kihimus seyyiât, ve men tekis seyyiâti yevme izin fe kade rahimteh ve zâlike huvel fevzul azîm. ( 9 )   "Onları kötülüklerden koru! O gün kötülüklerden kimi korursan, ona şüphesiz rahmet etmiş olursun. Bu büyük kurtuluştur." ( 10 ) İnnellezîne keferû yunâdevne le makatullâhi ekberu min makatikum enfusekum iz tud’avne ilâl îmâni fe tekfurûn. ( 10 )   Ama inkar edenlere, "Allah'ın gazabı, sizin birbirinize olan öfkenizden daha büyüktür; imana çağrıldığınızda inkar ederdiniz" diye seslenilir. ( 11 ) Kâlû rabbenâ emettenâsneteyni ve ahyeytenâsneteyni fa’terafnâ bi zunûbinâ fe hel ilâ hurûcin min sebîl. ( 11 )   Onlar: "Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de suçlarımızı itiraf ettik, bir daha çıkmağa yol var mıdır?" derler. ( 12 ) Zâlikum bi ennehû izâ duiyallâhu vahdehu kefertum, ve in yuşrak bihî tu’minû, fel hukmu lillâhil aliyyil kebîr. ( 12 )   Onlara: "Yalnız Allah çağrıldığı zaman inkar ederdiniz de, O'na eş koşulunca inanırdınız. Bugün hüküm, yüce Allah'ındır" denir. ( 13 ) Huvellezî yurîkum âyâtihî ve yunezzilu lekum mines semâi rizkâ, ve mâ yetezekkeru illâ mey yunîbe. ( 13 )   Size mucizelerini gösteren, size gökten rızık indiren O'dur. Allah'a yönelenden başkası ibret almaz. ( 14 ) Fede’ûllâhe muhlisîne lehud dîne ve lev kerihel kâfirûn. ( 14 )   Ey inananlar! İnkarcılar istemese de, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın. ( 15 ) Rafîud deracâti zûl arşi, yulkir rûha min emrihî alâ mey yeşâu min ibâdihî li yunzira yevmet telâk. ( 15 )   Arş sahibi, varlıkların en yücesi olan Allah, kavuşma gününü ihtar etmek için kullarından dilediğine emriyle vahyi indirir. ( 16 ) Yevme hum bârizûn lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’, li menil mulkul yevm, lillâhil vâhidil kahhâr. ( 16 )   O gün onlar meydana çıkarlar; onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. "Bugün hükümranlık kimindir?" denir; hepsi: "Gücü herşeye yeten tek Allah'ındır" derler.
  • ( 17 ) El yevme tucezâ kullu nefsin bimâ kesebet, lâ zulmel yevm, innallâhe serîul hisâbe. ( 17 )   Bugün herkese, kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Doğrusu Allah, hesabı çabuk görendir. ( 18 ) Ve enzirhum yevmel âzifeti izil kulûbu ledâl hanâciri kâzimîn, mâ liz zâlimîne min hamîmin ve lâ şefîin yutâ. ( 18 )   Onları, yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları, yaklaşan kıyamet günü ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenecek şefaatçisi olur. ( 19 ) Ya’lemu hâinetel a’yuni ve mâ tuhfîs sudûr. ( 19 )   Allah gözlerin hainliğini ve gönüllerin gizlediğini bilir. ( 20 ) Vallâhu yakadî bil hakk, vellezîne yede’ûne min dûnihî lâ yakadûne bi şey’, innallâhe huves semîul basîr. ( 20 )   Allah, gerçekle hükmeder. O'nu bırakıp da yalvardıkları putlar bir şeye hüküm veremez. Şüphesiz Allah işitir ve görür. ( 21 ) E ve lem yesîrû fîl ardi fe yanzurû keyfe kâne âkibetullezîne kânû min kabelihim, kânû hum eşedde min hum kuvveten ve âsâran fîl ardi fe ehazehumullâhu bi zunûbihim ve mâ kâne lehum minallâhi min vâk. ( 21 )   Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce ve kendilerinden daha kuvvetli olan ve yeryüzünde daha çok eser bırakan kimselerin sonuçlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları suçlarıyla yakalamıştır. Allah'a karşı onları koruyan yoktur. ( 22 ) Zâlike bi ennehum kânet te’tîhim rusuluhum bil beyyinâti fe keferû fe ehazehumullâh, innehu kaviyyun şedîdul ikâbe. ( 22 )   Bu, kendilerine açık belgelerle gelen peygamberlerini inkar etmelerinden ötürüdür. Allah da onları bunun için yakalamıştır. Doğrusu O, kuvvetlidir, cezalandırması da şiddetlidir. ( 23 ) Ve lekade erselnâ mûsâ bi âyâtinâ ve sultânin mubîn. ( 23 )   And olsun ki Musa'yı, mucizelerimiz ve apaçık delillerle Firavun, Haman ve Karun'a göndermişizdir. Onlar: "Bu, yalancı sihirbazın biridir" demişlerdi. ( 24 ) İlâ fir’avne ve hâmâne ve kârûne fe kâlû sâhirun kezzâbe. ( 24 )   And olsun ki Musa'yı, mucizelerimiz ve apaçık delillerle Firavun, Haman ve Karun'a göndermişizdir. Onlar: "Bu, yalancı sihirbazın biridir" demişlerdi. ( 25 ) Fe lemmâ câehum bil hakki min indinâ kâlûktulû ebenâellezîne âmenû meahu vestahyû nisâehum, ve mâ keydul kâfirîne illâ fî dalâl. ( 25 )   Musa katımızdan onlara gerçeği getirince: "Onunla beraber iman etmiş kimselerin oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın" dediler. Ama inkarcıların hilesi elbette boşa gider.
  • ( 26 ) Ve kâle fir’avnu zerûnî akutul mûsâ velyed’u velyed’u rabbeh, innî ehâfu ey yubeddile dînekum ev en yuzhire fîl ardil fesâde. ( 26 )   Firavun: "Beni bırakın da Musa'yı öldüreyim, o, Rabbine yalvaradursun. Onun, sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde bozgun çıkaracağından korkuyorum" dedi. ( 27 ) Ve kâle mûsâ innî uztu bi rabbî ve rabbikum min kulli mutekebbirin lâ yuk’minu bi yevmil hisâbe. ( 27 )   Musa: "Doğrusu ben, hesap görülecek güne inanmayan böbürlenenlerin hepsinden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım" dedi. ( 28 ) Ve kâle raculun muk’minun min âli fir’avne yektumu îmânehû e takatulûne raculen ey yekûle rabbiyallâhu ve kade câekum bil beyyinâti mir rabbikum, ve in yeku kâziben fe aleyhi kezibuh, ve iy yeku sâdikan yusibekum ba’dullezî yeidukum, innallâhe lâ yehdî men huve musrifun kezzâbe. ( 28 )   Firavun ailesinden olup da, inandığını gizleyen bir adam dedi ki: "Rabbim Allah'tır diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Oysa size Rabbinizden belgelerle gelmiştir. Eğer yalancıysa, yalanı kendisinedir; eğer doğru sözlü ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Doğrusu Allah, aşırı yalancıyı doğru yola eriştirmez." ( 29 ) Yâ kavmi lekumul mulkul yevme zâhirîne fîl ardi fe mey yansurunâ min be’sillâhi in câenâ, kâle fir’avnu mâ urîkum illâ mâ erâ ve mâ ehdîkum illâ sebîler reşâde. ( 29 )   "Ey milletim; Bugün memlekette hükümranlık sizindir, galip olanlar sizsiniz. Ama Allah'ın baskını bize çatınca, O'na karşı bize kim yardım eder?" Firavun: "Ben size kendi görüşümden başkasını söylemiyorum. Ben size ancak doğru yolu gösteriyorum" dedi. ( 30 ) Ve kâlellezî âmene yâ kavmi innî ehâfu aleykum misle yevmil ahzâbe. ( 30 )   Ve âmenû olan adam şöyle dedi: "Ey kavmim, muhakkak ki ben, ahzab günü (fırkalara ayrılmışların günü) gibi bir günün, size (gelmesinden) korkuyorum!" ( 31 ) Misle de’bi kavmi nûhin ve âdin ve semûde vellezîne min ba’dihim, ve mâllâhu yurîdu zulmen lil ibâde. ( 31 )   Nuh, Adin ve Semud kavimlerinin ve onlardan sonraki kavimlerin durumu gibi. Ve Allah, kulları için zulüm dilemez. ( 32 ) Ve yâ kavmi innî ehâfu aleykum yevmet tenâde. ( 32 )   "Ey milletim! Ahu figan gününden sizin hesabınıza korkuyorum." ( 33 ) Yevme tuvellûne mudebirîne, mâ lekum minallâhi min âsim ve mey yudlilillâhu fe mâ lehu min hâde. ( 33 )   "Arkanıza dönüp kaçacağınız gün Allah'a karşı sizi koruyan bulunmaz. Allah'ın saptırdığını doğru yola getirecek yoktur."
  • ( 34 ) Ve lekade câekum yûsufu min kabelu bil beyyinâti fe mâ ziltum fî şekkin mimmâ câekum bih, hattâ izâ heleke kultum ley yebe’asallâhu min ba’dihî resûlâ, kezâlike yudillullâhu men huve musrifun murtâbe. ( 34 )   "And olsun ki, Yusuf da, daha önce, size belgelerle gelmişti. Size getirdiği şeylerden şüphelenip durmuştunuz. Sonunda Yusuf ölünce, Allah onun ardından hiçbir peygamber göndermeyecek demiştiniz. Allah, aşırı şüpheciyi işte böylece saptırır." ( 35 ) Ellezîne yucâdilûne fî âyâtillâhi bi gayri sultânin etâhum, kebura makaten indallâhi ve indellezîne âmenû, kezâlike yatabaullâhu alâ kulli kalbi mutekebbirin cebbâr. ( 35 )   "Bunlar, Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelmiş bir delil bulunmadan tartışırlar. Bu, Allah katında da, inananların yanında da öfkeyi arttırır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini bundan dolayı mühürler." ( 36 ) Ve kâle fir’avnu yâ hâmânubeni lî sarhan leallî ebelugul esbâbe. ( 36 )   Ve firavun şöyle dedi: "Ey Haman! Benim için yüksek bir kule inşa et. Umulur ki böylece sebeplere (hedeflere) ulaşırım." ( 37 ) Esbâbes semâvâti fe attalia ilâ ilâhi mûsâ ve innî le ezunnuhu kâzibâ, ve kezâlike zuyyine li fir’avne sûu amelihî ve sudde anis sebîl, ve mâ keydu fir’avne illâ fî tebâbe. ( 37 )   "Göklerin sebeplerine (yollarına) (ulaşırım), böylece Musa’nın İlâhı’na muttali olurum. Muhakkak ki ben, onun yalancı olduğunu zannediyorum." Ve işte böylece firavuna kötü ameli süslendi. Ve böylece yoldan saptırıldı. Ve firavunun hilesi hüsrandan başka birşey olmadı. ( 38 ) Ve kâlellezî âmene yâ kavmittebiûni ehdikum sebîler reşâde. ( 38 )   O inanan kimse dedi ki: "Ey milletim! Bana uyun, sizi doğru yola eriştireyim." ( 39 ) Yâ kavmi innemâ hâzihil hayâtud dunyâ metâun ve innel âhirata hiye dârul karâr. ( 39 )   "Ey milletim! Şüphesiz bu dünya hayatı geçicidir, ama ahiret, doğrusu işte o, kalınacak yurttur." ( 40 ) Men amile seyyieten fe lâ yucezâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve muk'minun fe ulâike yedehulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâbe. ( 40 )   "Kim bir kötülük işlerse ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, inanarak yararlı iş işlerse, işte onlar cennete girerler; orada hesapsız şekilde rızıklanırlar."
  • ( 41 ) Ve yâ kavmi mâ lî ede’ûkum ilân necâti ve tede’ûnenî ilân nâr. ( 41 )   "Ey milletim! Nedir başıma gelen? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz." ( 42 ) Tede’ûnenî li ekfure billâhi ve uşrike bihî mâ leyse lî bihî ilmun ve ene ede’ûkum ilâl azîzil gaffâr. ( 42 )   "Siz beni Allah'ı inkar etmeye, bilmediğim bir şeyi O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz; ben ise sizi, güçlü olan, çok bağışlayan Allah'a çağırıyorum." ( 43 ) Lâ cereme ennemâ tede’ûnenî ileyhi leyse lehu da’vetun fîd dunyâ ve lâ fîl âhirati ve enne meraddenâ ilâllâhi ve ennel musrifîne hum ashâbun nâr. ( 43 )   "Beni kendisine çağırdığınızın, bu dünyada da ahirette de çağırabilecek kabiliyette olmadığında, hepimizin Allah'a döneceğinde, aşırı gidenlerin ateşlikler olduklarında şüphe yoktur." ( 44 ) Fe se tezkurûne mâ ekûlu lekum, ve ufevvidu emrî ilâllâh, innallâhe basîrun bil ibâde. ( 44 )   "Size söylediğimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Doğrusu Allah, kulları görür." ( 45 ) Fe vekâhullâhu seyyiâti mâ mekerû ve hâka bi âli fir’avne sûul azâbe. ( 45 )   Allah o adamı, kurmak istedikleri tuzaktan korudu. Kötü azap Firavun'un adamlarını sardı. ( 46 ) En nâru yu’radûne aleyhâ guduvven ve aşiyye ve yevme tekûmus sâatu, edehilû âle firavne eşeddel azâbe. ( 46 )   Onlar, sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün, "Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun"denir. ( 47 ) Ve iz yetehâccûne fîn nâri fe yekûlud duafâu lillezînestekberû innâ kunnâ lekum tebean fe hel entum mugnûne annâ nasîben minen nâr. ( 47 )   Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, güçsüzler, büyüklük taslayanlara: "Doğrusu biz size uymuştuk, şimdi ateşin bir parçasını olsun bizden savabilir misiniz?" derler. ( 48 ) Kâlellezînestekberû innâ kullun fîhâ innallâhe kade hakeme beynel ibâde. ( 48 )   Büyüklük taslayanlar: "Doğrusu hepimiz onun içindeyiz. Allah kullar arasında şüphesiz hüküm vermiştir" derler. ( 49 ) Ve kâlellezîne fîn nâri li hazeneti cehennemed’û rabbekum yuhaffif annâ yevmen minel azâbe. ( 49 )   Ateşte olanlar, cehennemin bekçilerine: "Rabbinize yalvarın da hiç değilse bir gün, azabımızı hafifletsin" derler.
  • ( 50 ) Kâlû e ve lem teku te’tîkum rusulukum bil beyyinât, kâlû belâ, kâlû fede’û, ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl. ( 50 )   Bekçiler: "Size, belgelerle peygamberleriniz gelmiş miydi?" derler. Onlar da: "Evet, gelmişti" derler. Bekçiler: "O halde kendiniz yalvarın" derler. İnkarcıların yalvarışı şüphesiz boşunadır. ( 51 ) İnnâ le nensuru rusulenâ vellezîne âmenû fîl hayâtid dunyâ ve yevme yekûmul eşhâde. ( 51 )   Doğrusu Biz, peygamberlerimize ve inananlara dünya hayatında ve şahidlerin şahidlik edecekleri günde yardım ederiz. ( 52 ) Yevme lâ yenfeuz zâlimîne ma’ziratuhum ve lehumullâ’netu ve lehum sûud dâr. ( 52 )   O gün zalimlere, özür beyan etmeleri fayda vermez. Lanet onlaradır. Yurdun kötüsü de onlaradır. ( 53 ) Ve lekade âteynâ mûsâl hudâ ve evresnâ benî isrâîlel kitâbe. ( 53 )   Ve andolsun ki Musa’ya hidayet verdik. Ve Benî İsrail’i, kitaba varis kıldık. ( 54 ) Huden ve zikrâ li ulîl elbâbe. ( 54 )   Ulûl’elbab için hidayet ve zikir olarak. ( 55 ) Fasbir inne va’dallâhi hakkun vestagfir li zenbike ve sebbih bi hamdi rabbike bil aşiyyi vel ibekâr. ( 55 )   Sabret, Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Suçunun bağışlanmasını dile; Rabbini akşam, sabah, överek tesbih et. ( 56 ) İnnellezîne yucâdilûne fî âyâtillâhi bi gayri sultânin etâhum in fî sudûrihim illâ kiberun mâ hum bi bâligîh, festeiz billâh, innehu huves semîul basîr. ( 56 )   Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelen bir delil olmadan tartışanların gönüllerinde, ulaşamayacakları bir büyüklenme vardır. Sen Allah'a sığın. O şüphesiz işitendir, görendir. ( 57 ) Le halkus semâvâti vel ardi ekberu min halkin nâsi ve lâkinne ekseran nâsi lâ ya’lemûn. ( 57 )   Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler. ( 58 ) Ve mâ yestevîl a’mâ vel basîru vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve lâl musî , kalîlen mâ tetezekkerûn. ( 58 )   Körle gören, inanıp yararlı iş işleyenlerle kötülük yapan bir değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz?
  • ( 59 ) İnnes sâate le âtiyetun lâ raybe fîhâ ve lâkinne ekseran nâsi lâ yuk’minûn. ( 59 )   Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Bunda şüphe yoktur, fakat, insanların çoğu inanmıyor. ( 60 ) Ve kâle rabbukumud’ûnî estecibe lekum, innellezîne yestekbirûne an ibâdetî se yedehulûne cehenneme dâhirîn. ( 60 )   Rabbiniz: "Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuştur. ( 61 ) Allâhullezî ceale lekumul leyle li teskunû fîhi ven nehâra mubesirâ, innallâhe le zû fadlin alân nâsi ve lâkinne ekseran nâsi lâ yeşkurûn. ( 61 )   Size, geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü aydınlık olarak yaratan Allah'tır. Doğrusu Allah insanlara karşı lütufkardır, ama insanların çoğu şükretmezler. ( 62 ) Zâlikumullâhu rabbukum hâliku kulli şey’in lâ ilâhe illâ huv fe ennâ tu’fekûn. ( 62 )   İşte herşeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah budur. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl aldatılıp döndürülürsünüz? ( 63 ) Kezâlike yu’fekullezîne kânû bi âyâtillâhi yecehadûn. ( 63 )   Allah'ın ayetlerini bile bile inkar edenler böylece döndürülüyorlardı. ( 64 ) Allâhullezî ceale lekumul arda karâren ves semâe binâen ve savverakum fe ahsene suverakum ve razakakum minet tayyibât, zâlikumullâhu rabbukum, fe tebârakallâhu rabbul âlemîn. ( 64 )   Sizin için yeri durak, göğü bina eden, size şekil verip de, şeklinizi güzel yapan, sizi temiz şeylerle rızıklandıran Allah'tır. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir! ( 65 ) Huvel hayyu lâ ilâhe illâ huve fede’ûhu muhlisîne lehud dîn, el hamdu lillâhi rabbil âlemîn. ( 65 )   O diridir, O'ndan başka tanrı yoktur. Dini yalnız O'na has kılarak O'na yalvarın. Övgü, Alemlerin Rabbi Allah içindir. ( 66 ) Kul innî nuhîtu en a’budellezîne tede’ûne min dûnillâhi lemmâ câeniyel beyyinâtu mir rabbî ve umirtu en uslime li rabbil âlemîn. ( 66 )   De ki: "Sizin, Allah'ı bırakıp da kulluk ettiklerinize kulluk etmek bana yasak kılınmıştır. Zira bana Rabbimden belgeler gelmiştir. Ben, kendimi Alemlerin Rabbine vermekle emrolundum."
  • ( 67 ) Huvellezî halakakum min turâbin summe min nutufetin summe min alakatin summe yuhricukum tiflen summe li tebelugû eşuddekum summe li tekûnû şuyûhâ, ve minkum mey yuteveffâ min kabl ve li tebelugû ecelen musemmen ve leallekum ta’kilûn. ( 67 )   Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra kan pıhtısından yaratan; sonra erginlik çağına ulaşmanız, sonra da yaşlanmanız için sizi bebek olarak dünyaya çıkaran O'dur. Kiminiz daha önce öldürülür, kiminiz de, belirtilmiş bir süreye ulaşırsınız. Belki artık düşünürsünüz. ( 68 ) Huvellezî yuhyî ve yumît, fe izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn. ( 68 )   Dirilten, öldüren O'dur. Bir şeye karar verirse "Ol" der, o da oluverir. ( 69 ) E lem tera ilâllezîne yucâdilûne fî âyâtillâhi, ennâ yusrafûn. ( 69 )   Allah'ın ayetleri üzerinde tartışanları görmez misin? Nasıl da döndürülüyorlar? ( 70 ) Ellezîne kezzebû bil kitâbi ve bimâ erselnâ bihî rusulenâ, fe sevfe ya’lemûn. ( 70 )   Kitap'ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlar elbette bileceklerdir. ( 71 ) İzil aglâlu fî a’nâkihim ves selâsilu, yushabûn. ( 71 )   Onlar, boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde sürüklenecekler. ( 72 ) Fîl hamîmi summe fîn nâri yuscerûn. ( 72 )   Onlar kaynar suya sokulacaklar, sonra da ateşte tutuşturulacaklar (yakılacaklar). ( 73 ) Summe kîle lehum eyne mâ kuntum tuşrikûn. ( 73 )   Sonra onlara: "Sizin şirk koşmuş olduğunuz şeyler nerede?" denir. ( 74 ) Min dûnillâh, Kâlû dallû annâ bel lem nekun nede’û min kabelu şey’â, kezâlike yudillullâhul kâfirîn. ( 74 )   Allah’tan başka. (Cehennemdekiler de) derler ki: "Onlar bizden saptılar (uzaklaştılar). Hayır, (meğer) biz daha önce (hiç) bir şeye tapmamışız. Allah, kâfirleri işte böyle dalâlette bırakır." ( 75 ) Zâlikum bimâ kuntum tefrahûne fîl ardi bi gayril hakki ve bimâ kuntum temrahûn. ( 75 )   İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve azmanız sebebiyledir. ( 76 ) Udehulû ebevâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvâl mutekebbirîn. ( 76 )   Ebediyyen orada kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Artık kibirlenenlerin kalacakları yer ne kötü. ( 77 ) Fasbir inne va’dallâhi hakk, fe immâ nuriyenneke ba’dallezî neiduhum ev neteveffeyenneke fe ileynâ yurceûn. ( 77 )   Sabret; şüphesiz Allah'ın verdiği söz gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya seni öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü Bizedir.
  • ( 78 ) Ve lekade erselnâ rusulen min kabelike minhum men kasasnâ aleyke ve minhum mel lem naksus aleyk, ve mâ kâne li resûlin en ye’tiye bi âyetin illâ bi iznillâh, fe izâ câe emrullâhi kudiye bil hakki ve hasira hunâlikel mubatilûn. ( 78 )   And olsun ki, senden önce birçok peygamberler gönderdik; sana onların kimini anlattık, kimini anlatmadık; hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmadan bir mucize getiremez. Allah'ın buyruğu gelince iş gerçekten biter. İşte o zaman, boşa uğraşanlar hüsranda kalırlar. ( 79 ) Allâhullezî ceale lekumul en’âme li terkebû minhâ ve minhâ te’kulûn. ( 79 )   Binek olarak kullanmanız ve yemeniz için hayvanları sizin için yaratan Allah'tır. ( 80 ) Ve lekum fîhâ menâfiu ve li tebelugû aleyhâ hâceten fî sudûrikum ve aleyhâ ve alâl fulki tuhmelûn. ( 80 )   Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır; gönüllerinizdeki arzulara, onlara binerek ulaşırsınız. Onlarla ve gemilerle taşınırsınız. ( 81 ) Ve yurîkum âyâtihî fe eyye âyâtillâhi tunkirûn. ( 81 )   Allah size delillerini gösteriyor. Allah'ın delillerinden hangisini inkar edersiniz? ( 82 ) E fe lem yesîrû fîl ardi fe yanzurû keyfe kâne âkibetullezîne min kabelihim, kânû eksera minhum ve eşedde kuvveten ve âsâran fîl ardi femâ agnâ anhum mâ kânû yeksibûn. ( 82 )   Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden daha çok, daha kuvvetli, yeryüzünde bıraktıkları eserler daha sağlam olan öncekilerin sonuçlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Kazandıkları onlara bir fayda vermemiştir. ( 83 ) Fe lemmâ câethum rusuluhum bil beyyinâti ferihû bimâ indehum minel ilmi ve hâka bihim mâ kânû bihî yestehziûn. ( 83 )   Peygamberleri onlara belgelerle gelince, kendilerinde olan bilgiden gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi. ( 84 ) Fe lemmâ raev be’senâ kâlû âmennâ billâhi vahdehu ve kefernâ bimâ kunnâ bihî muşrikîn. ( 84 )   Şiddetli azabımızı gördüklerinde: "Yalnız Allah'a inandık; O'na koştuğumuz eşleri inkar ettik" dediler. ( 85 ) Fe lem yeku yenfeuhum îmânuhum lemmâ raev be’senâ, sunnetallâhilletî kade halet fî ibâdih, ve hasira hunâlikel kâfirûn. ( 85 )   Ama, Bizim şiddetli azabımızı görüp de öyle inanmaları kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah'ın kulları hakkında, öteden beri yürürlükte olan yasasıdır. İşte inkarcılar o zaman hüsranda kaldılar.

Âyetleri daha iyi anlamak için ehl-i sünnet hocalarımızın tefsirini okumanız tavsiye edilir.