39. Zümer Sûresi ( سُورَةُ الزُّمَرِ ) Surah Az-Zumar
Kur’ân sayfa no : 457 - 466   Cüz : 23 - 24   Âyet sayısı : 75
Okuyan : Mishary bin Rashid Alafasy

  • 39. Zümer Sûresi ( سُورَةُ الزُّمَرِ ) Surah Az-Zumar

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil hakîm. ( 1 )   Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve Hakim olan Allah katındandır. ( 2 ) İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil hakki fa’budillâhe muhlisan lehud dîn. ( 2 )   Biz sana Kitap'ı gerçekle indirdik. Öyle ise dini Allah için halis kılarak O'na kulluk et. ( 3 ) E lâ lillâhid dînulhâlis, vellezînettehazû min dûnihî evliyâ e, mâ na’buduhum illâ li yukarribûnâ ilâllâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûn, innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun keffâr. ( 3 )   Dikkat edin, halis din Allah'ındır; O'nu bırakıp da putlardan dostlar edinenler: "Onlara, bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz" derler. Doğrusu Allah ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola eriştirmez. ( 4 ) Lev erâdallâhu ey yettehize veledenlestafâ mimmâ yahluku mâ yeşâ subehâneh, huvallâhul vâhidul kahhâr. ( 4 )   Allah çocuk edinmek isteseydi, yaratıklarından dilediğini seçerdi. O münezzehtir, O; gücü her şeye yeten tek Allah'tır. ( 5 ) Halakas semâvâti vel arda bilhakk, yukevvirul leyle alân nehâri ve yukevvirun nehâre alâl leyl ve sahharaş şemse vel kamer, kulluy yecerî li ecelin musemmâ, e lâ huvel azîzul gaffâr. ( 5 )   Gökleri ve yeri gerçekten yaratan O'dur. Geceyi gündüze dolar, gündüzü geceye dolar. Her biri belirli bir süreye kadar yörüngelerinde yürüyen güneş ve ayı buyruk altında tutar. Dikkat edin, güçlü olan, çok bağışlayan O'dur.
  • ( 6 ) Halakakum min nefsin vâhidetin summe ceale minhâ zevcehâ ve enzele lekum minel en’âmi semâniyete ezvâce, yahlukukum fî butûni ummehâtikum halkan min ba’di halkin fî zulumâtin selâs, zâlikumullâhu rabbukum lehul mulk, lâ ilâhe illâ huv, fe ennâ tusrafûn. ( 6 )   Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah'tır. Hükümranlık O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O'nu bırakıp başkasına yönelirsiniz? ( 7 ) İn tekfurû fe innallâhe ganiyyun ankum, ve lâ yerdâ li ibâdihil kufr, ve in teşkurû yerdahu lekum, ve lâ teziru vâziratun vizra uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn, innehû alîmun bi zâtis sudûr. ( 7 )   Eğer inkar ederseniz bilin ki Allah sizden müstağnidir. Kullarının inkarından hoşnut olmaz. Eğer şükrederseniz sizden hoşnut olur. Hiçbir günahkar diğerinin günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir; yaptıklarınızı o zaman size haber verir; çünkü O, kalblerde olanı bilir. ( 8 ) Ve izâ messel insâne durrun deâ rabbehu munîben ileyhi summe izâ havvelehu ni’meten minhu nesiye mâ kâne yede’û ileyhi min kabelu ve ceale lillâhi endâden li yudille an sebîlih, kul temetta’ bi kufrika kalîle inneke min ashâbin nâr. ( 8 )   İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah, katından bir nimet verince önceden kime yalvarmış olduğunu unutuverir; Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. De ki: "İnkarınla az bir müddet zevklen, şüphesiz sen cehennemliksin." ( 9 ) Em men huve kânitun ânâel leyli sâciden ve kâimey yahzerul âhirate ve yercû rahmete rabbih, kul hel yestevîllezîne ya’lemûne vellezîne lâ ya’lemûn, innemâ yetezekkeru ulûl elbâbe. ( 9 )   Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen kimse inkar eden kimse gibi olur mu? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alırlar." ( 10 ) Kul yâ ibâdillezîne âmenûttekû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ haseneh, ve ardullâhi vâsiah, innemâ yuveffes sâbirûne ecerahum bi gayri hisâbe. ( 10 )   Şöyle de: "Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının; bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, ecirleri sonsuz olarak ödenecektir."
  • ( 11 ) Kul innî umirtu en a’budallâhe muhlisan lehud dîn. ( 11 )   De ki: "Dini Allah'a halis kılarak O'na kulluk etmekle emrolundum." ( 12 ) Ve umirtu li en ekûne evvelel muslimîn. ( 12 )   "Ve Müslümanların ilki olmakla emrolundum." ( 13 ) Kul innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm. ( 13 )   De ki: "Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım." ( 14 ) Kulillâhe a’budu muhlisan lehu dînî. ( 14 )   De ki: "Ben, dinimi Allah'a halis kılarak O'na kulluk ederim; ( 15 ) Fa’budû mâ şi’tum min dûnih, kul innel hâsirîne ellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kiyâmeh, e lâ zâlike huvel husrânul mubîn. ( 15 )   Ey Allah'a eş koşanlar! Siz de O'ndan başka dilediğinize kulluk edin." De ki: Hüsrana uğrayanlar kıyamet günü kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. Dikkat edin, işte apaçık hüsran budur. ( 16 ) Lehum min fevkihim zulelun minen nâri ve min tahtihim zulel, zâlike yuhavvifullâhu bihî ibâdeh, yâ ibâdi fettekûn. ( 16 )   Onlara üstlerinden kat kat ateş vardır. Allah kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, Benden sakının. ( 17 ) Vellezînecetenebût tâgûte ey ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâde. ( 17 )   Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele! ( 18 ) Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh, ulâikellezîne hedâhumullâh ve ulâike hum ulûl elbâbe. ( 18 )   Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah’ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleri). ( 19 ) E fe men hakka aleyhi kelimetul azâbi, e fe ente tunkizu men fîn nâr. ( 19 )   Hakkında azap sözü gerçekleşmiş kimseyi, ateşte olanı sen mi kurtaracaksın? ( 20 ) Lâkinillezînettekav rabbehum lehum gurafun min fevkihâ gurafun mebeniyyetun tecerî min tahtihâl enhâr, va’dallâh, lâ yuhlifullâhul mîâde. ( 20 )   Fakat, Rablerinden sakınanlara, üst üste bina edilmiş köşkler vardır; altlarından ırmaklar akar. Bu, Allah'ın verdiği sözdür, Allah verdiği sözden caymaz. ( 21 ) E lem tera ennallâhe enzele mines semâi mâen fe selekehu yenâbîa fîl ardi summe yuhricu bihî zer’an muhtelifen elvânuhu summe yehîcu fe terâhu musferran summe yece’aluhu hutâmâ, inne fî zâlike le zikrâ li ulîl elbâbe. ( 21 )   Allah'ın gökten bir su indirip, onu yerdeki kaynaklara yerleştiren, sonra onunla çeşitli renklerde ekinler yetiştiren olduğunu görmez misin? Sonra onları kurutur ki sen de onları sapsarı görürsün, sonra da çer çöpe çevirir. Şüphesiz bunlarda, akıl sahipleri için öğüt vardır.
  • ( 22 ) E fe men şerahallâhu sadarahu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih, fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh, ulâike fî dalâlin mubîn. ( 22 )   Allah kimin gönlünü İslam'a açmışsa, o, Rabbi katından bir nur üzere olmaz mı? Kalbleri Allah'ı anmak hususunda katılaşmış olanlara yazıklar olsun; işte bunlar apaçık sapıklıktadırlar. ( 23 ) Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takaşairru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh, zâlike hudallâhi yehdî bihî mey yeşâ, ve mey yudlilillâhu fe mâ lehu min hâde. ( 23 )   Allah, ayetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden Kitap'ı sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların, bu Kitap'tan tüyleri ürperir, sonra hem derileri ve hem de kalbleri Allah'ın zikrine yumuşar ve yatışır. İşte bu Kitap, Allah'ın doğruluk rehberidir, onunla istediğini doğru yola eriştirir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren bulunmaz. ( 24 ) E fe mey yettekî bi vecehihî sûel azâbi yevmel kiyâmeh, ve kiyle liz zâlimîne zûkû mâ kuntum teksibûn. ( 24 )   Kıyamet günü kötü azaptan yüzünü korumaya çalışan kimse, güven içinde olan kimse gibi midir? Zalimlere: "Kazandıklarınızın karşılığını tadın" denir. ( 25 ) Kezzebellezîne min kabelihim fe etâhumul azâbu min haysu lâ yeş’urûn. ( 25 )   Onlardan öncekiler de peygamberleri yalanlamışlardı da farkına varmadıkları yerden onlara bir azap çatmıştı. ( 26 ) Fe ezâkahumullâhul hizye fîl hayâtid dunyâ, ve le azâbul âhirati ekber, lev kânû ya’lemûn. ( 26 )   Allah onlara, dünya hayatında rezilliği tattırdı; ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bilseler! ( 27 ) Ve lekade darabenâ lin nâsi fî hâzâl kur’âni min kulli meselin leallehum yetezekkerûn. ( 27 )   Biz bu Kuran'da insanlara her türlü misali, belki öğüt alırlar diye, and olsun ki verdik. ( 28 ) Kur’ânen arabiyyen gayra zî ivecin leallehum yettekûn. ( 28 )   O, eğriliği olmayan, Arapça bir Kuran'dır. Belki sakınırlar. ( 29 ) Daraballâhu meselen raculen fîhi şurakâu muteşâkisûne ve raculen selemen li raculin, hel yesteviyâni mesele, el hamdulillâh bel ekseruhum lâ ya’lemûn. ( 29 )   Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler. ( 30 ) İnneke meyyitun ve innehum meyyitûn. ( 30 )   Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler. ( 31 ) Summe innekum yevmel kiyâmeti inde rabbikum tahtasimûn. ( 31 )   Ey insanlar! Sonra siz, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda duruşmaya çıkacaksınız.
  • ( 32 ) Fe men azlemu mimmen kezzebe alâllâhi ve kezzebe bis sidiki iz câeh, e leyse fî cehenneme mesven lil kâfirîn. ( 32 )   Allah'a karşı yalan uydurandan, kendisine gelmiş gerçeği yalan sayandan daha zalim olan kimdir? İnkarcılar için cehennemde dur durak olmaz olur mu? ( 33 ) Vellezî câ e bis sidiki ve saddeka bihî ulâike humul muttakûn. ( 33 )   Gerçeği getiren ve onu doğrulayanlar, işte onlar, Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlardır. ( 34 ) Lehum mâ yeşâûne inde rabbihim, zâlike cezâul muhsinîn. ( 34 )   Onlara, Rablerinin katında diledikleri şeyler vardır, bu, iyilerin mükafatıdır. ( 35 ) Li yukeffirallâhu anhum esveellezî amilû ve yeceziyehum ecerahum bi ahsenillezî kânû ya’melûn. ( 35 )   Zira Allah, onların yaptıkları kötülükleri örter, onlara, işledikleri şeylerin en güzel karşılıklarını verir. ( 36 ) E leysallâhu bi kâfin abedeh, ve yuhavvifûneke billezîne min dûnih, ve mey yudlilillâhu fe mâ lehu min hâde. ( 36 )   Allah, kuluna yetmez mi? Seni O'ndan başka şeylerle korkutuyorlar. Allah'ın, saptırdığını doğru yola koyacak yoktur. ( 37 ) Ve mey yehdillâhu fe mâ lehu min mudill, e leysallâhu bi azîzin zîntikâm. ( 37 )   Allah'ın doğru yola eriştirdiğini de saptıracak yoktur. Allah, güçlü olan, öç alabilen değil midir? ( 38 ) Ve le in seeltehum men halakas semâvâti vel arda le yekûlunnallâh, kul e fe raeytum mâ tede’ûne min dûnillâhi in erâdeniyallâhu bi durrin hel hunne kâşifâtu durrihi ev erâdenî bi rahmetin hel hunne mumsikâtu rahmetih, kul hasbiyallâh, aleyhi yetevekkelul mutevekkilûn. ( 38 )   And olsun ki, onlara, "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?" diye sorsan: "Allah'tır" derler. De ki: "Öyleyse bana bildirin, Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut bana bir rahmetdilerse, O'nun rahmetini önleyebilir mi?" De ki: "Allah bana yeter; güvenenler O'na güvenir." ( 39 ) Kul yâ kavmi’melû alâ mekânetikum innî âmil, fe sevfe ta’lemûn. ( 39 )   De ki: "Ey kavmim! Bulunduğunuz mekânda (elinizden geleni) yapın! Muhakkak ki ben de yapacağım. Öyleyse yakında bileceksiniz." ( 40 ) Mey ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve yahillu aleyhi azâbun mukîm. ( 40 )   Kendisini rezil edecek azap, kime gelecekse (ona ulaşır) ve mukim (sürekli) azap onun üstüne iner.
  • ( 41 ) İnnâ enzelnâ aleykel kitâbe lin nâsi bil hakk, fe men ihtedâ fe li nefsih, ve men dalle fe innemâ yadillu aleyhâ, ve mâ ente aleyhim bi vekîl. ( 41 )   Doğrusu Biz, insanlar için Kitap'ı gerçekle sana indirdik; kim doğru yolda ise bu kendi lehinedir; sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Sen onlara vekil değilsin. ( 42 ) Allâhu yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ, fe yumsikulletî kadâ aleyhâl mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelin musemmâ, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn. ( 42 )   Allah, öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerin de uykuları esnasında ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini bir süreye kadar salıverir. Doğrusu bunda düşünen kimseler için dersler vardır. ( 43 ) Emittehazû min dûnillâhi şufeâ , kul e ve lev kânû lâ yemlikûne şey’en ve lâ ya’kilûn. ( 43 )   Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar bir şeye sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi şefaat edecekler?" ( 44 ) Kul lillâhiş şefâatu cemîa, lehu mulkus semâvâti vel ard, summe ileyhi turceûn. ( 44 )   De ki: "Bütün şefaat Allah'ın iznine bağlıdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döneceksiniz." ( 45 ) Ve izâ zukirallâhu vahdehuşmeezzet kulûbullezîne lâ yuk’minûne bil âhirah, ve izâ zukirellezîne min dûnihi izâ hum yestebeşirûn. ( 45 )   Allah tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbleri nefretle çarpar, ama Allah'tan başka putlar anıldığı zaman hemen yüzleri güler. ( 46 ) Kulillâhumme fâtiras semâvâti vel ardi âlimel gaybi veş şehâdeti ente tahkumu beyne ibâdike fî mâ kânû fîhi yahtelifûn. ( 46 )   De ki: "Ey göklerin, yerin yaratanı, görülmeyeni ve görüleni bilen Allah'ım! Kullarının ayrılığa düştükleri şeyler hakkında aralarında Sen hükmedeceksin." ( 47 ) Ve lev enne lillezîne zalemû mâ fîl ardi cemîan ve mislehu meahu leftedev bihî min sûil azâbi yevmel kiyâmeh, ve bedâ lehum minallâhi mâ lem yekûnû yahtesibûn. ( 47 )   Yeryüzünde olanların hepsi ve bir misli daha zalimlerin olmuş olsa, kıyamet günündeki kötü azap için fidye verseler kabul edilmez. Allah katından onlara, hiç hesaplamadıkları şeyler beliriverir.
  • ( 48 ) Ve bedâ lehum seyyiâtu mâ kesebû ve hâka bihim mâ kânû bihî yestehziûn. ( 48 )   Onlara, işledikleri kötü şeyler belli olur; alaya aldıkları şeyler de kendilerini çepeçevre sarar. ( 49 ) Fe izâ messel insâne durrun deânâ, summe izâ havvelnâhu ni’meten minnâ kâle innemâ ûtîtuhu alâ ilm, bel hiye fitnetun ve lâkinne ekserahum lâ ya’lemûn. ( 49 )   İnsanın başına bir sıkıntı gelince Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman: "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır; o bir imtihandır, fakat çokları bilmezler. ( 50 ) Kade kâlehâllezîne min kabelihim fe mâ agnâ anhum mâ kânû yeksibûn. ( 50 )   Bunu onlardan öncekiler de söylemişti, ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi. ( 51 ) Fe esâbehum seyyiâtu mâ kesebû, vellezîne zalemû min hâulâi se yusîbuhum seyyiâtu mâ kesebû ve mâ hum bi mu’cizîn. ( 51 )   Bunun için, işledikleri kötülükler başlarına geldi. Bunlar içinde zulmedenlerin de kazandıkları kötülükler başlarına gelecektir. Bu hususta Allah'ı aciz bırakamazlar. ( 52 ) E ve lem ya’lemû ennallâhe yebesutur rizka li mey yeşâu ve yakadir, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yuk’minûn. ( 52 )   Allah'ın rızkı dilediğine yaydığını ve kısıp bir ölçüye göre verdiğini bilmezler mi? Doğrusu bunda, inanan kimseler için dersler vardır. ( 53 ) Kul yâ ibâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ takanetû min rahmetillâh, innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâ, innehu huvel gafûrur rahîm. ( 53 )   De ki: "Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir." ( 54 ) Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabeli ey ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn. ( 54 )   "Rabbinize yönelin. Azap size gelmeden önce O'na teslim olun; sonra yardım görmezsiniz." ( 55 ) Vettebiû ahsene mâ unzile ileykum mir rabbikum min kabeli ey ye’tiyekumul azâbu bagteten ve entum lâ teş’urûn. ( 55 )   "Size ansızın, farkına varmadan azap gelmeden önce Rabbinizden size indirilen en güzel söze, Kuran'a uyun." ( 56 ) En tekûle nefsun yâ hasratâ alâ mâ ferrattu fî cenbillâhi ve in kuntu le mines sâhirîn. ( 56 )   Kişinin: "Allah'a karşı aşırı gitmemden ötürü bana yazıklar olsun. Gerçekten ben alaya alanlardandım" diyeceği günden sakının.
  • ( 57 ) Ev tekûle lev ennallâhe hedânî le kuntu minel muttakîn. ( 57 )   Veya: "Muhakkak ki eğer Allah beni hidayete erdirseydi, ben mutlaka takva sahiplerinden olurdum." diyenlerden (olmayın). ( 58 ) Ev tekûle hîne terâl azâbe lev enne lî kerraten fe ekûne minel muhsinîn. ( 58 )   Veya azabı gördüğünüz an: "Keşke benim bir kere daha (fırsatım) olsaydı, o zaman muhsinlerden olurdum." diyenlerden (olmayın). ( 59 ) Belâ kade câetke âyâtî fe kezzebete bihâ vestekberte ve kunte minel kâfirîn. ( 59 )   Ey insanoğlu! Evet; ayetlerim sana gelmişti de onları yalanlamış, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştun. ( 60 ) Ve yevmel kiyâmeti terâllezîne kezebû alâllâhi vucûhuhum musveddeh, e leyse fî cehenneme mesven lil mutekebbirîn. ( 60 )   Allah'a karşı yalan uyduranların, kıyamet günü, yüzlerinin simsiyah olduğunu görürsün. Böbürlenenler için cehennemde bir durak olmaz olur mu? ( 61 ) Ve yuneccîllâhullezînettekav bi mefâzetihim lâ yemessuhumus sûu ve lâ hum yahzenûn. ( 61 )   Allah, sakınanları başarılarından ötürü kurtarır. Onlara hiçbir kötülük gelmez; onlar üzülmezler. ( 62 ) Allahu hâliku kulli şey’ ve huve alâ kulli şey’in vekîl. ( 62 )   Allah her şeyin yaratanıdır. O her şeye Vekil'dir. ( 63 ) Lehu makâlîdus semâvâti vel ard, vellezîne keferû bi âyâtillâhi ulâike humul hâsirûn. ( 63 )   Göklerin ve yerin kilitleri O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkar edenler, işte onlar hüsrandadırlar. ( 64 ) Kul e fe gayrallâhi te’murûnnî a’budu eyyuhâl câhilûn. ( 64 )   De ki: "Ey cahiller! Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emredersiniz?" ( 65 ) Ve lekade ûhiye ileyke ve ilâllezîne min kabelike, le in eşrakte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn. ( 65 )   And olsun ki sana da, senden önceki peygamberlere de vahyolunmuştur: "And olsun, eğer Allah'a ortak koşarsan işlerin şüphesiz boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun." ( 66 ) Belillâhe fa’bude ve kun mineş şâkirîn. ( 66 )   "Hayır; yalnız Allah'a kulluk et ve şukredenlerden ol." ( 67 ) Ve mâ kaderûllâhe hakka kaderihî vel ardu cemîan kabedatuhu yevmel kiyâmeti ves semâvâtu matviyyâtun bi yemînih, subehânehu ve teâlâ ammâ yuşrikûn. ( 67 )   Onlar Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. Bütün yeryüzü, kıyamet günü O'nun avucundadır; gökler O'nun kudretiyle dürülmüş olacaktır. O, putperestlerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.
  • ( 68 ) Ve nufiha fîs sûri fe saika men fîs semâvâti ve men fîl ardi illâ men şâallâh, summe nufiha fîhi uhrâ fe izâhum kiyâmuy yanzurûn. ( 68 )   Sura üflenince, Allah'ın dilediği bir yana, göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi düşüp ölür. Sonra Sura bir daha üflenince hemen ayağa kalkıp bakışır dururlar. ( 69 ) Ve eşrakatil ardu bi nûri rabbihâ ve vudial kitâbu ve cîe bin nebiyyîne veş şuhedâi ve kudiye beynehum bil hakki ve hum lâ yuzlemûn. ( 69 )   Yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır, kitap açılır, peygamberler ve şahidler getirilir ve onlara haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle hüküm verilir. ( 70 ) Ve vuffiyet kullu nefsin mâ amilet ve huve a’lemu bimâ yef’alûn. ( 70 )   Her kişiye işlediği ödenir. Esasen Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir. ( 71 ) Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ, hattâ izâ câuhâ futihat ebevâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâ e yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alâl kâfirîn. ( 71 )   İnkar edenler, bölük bölük cehenneme sürülür. Oraya vardıklarında kapıları açılır; bekçileri onlara: "Size içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi" derler. "Evet geldi" derler. Lakin azap sözü inkarcıların aleyhine gerçekleşir. ( 72 ) Kîledehulû ebevâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvâl mutekebbirîn. ( 72 )   Onlara: "Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin; böbürlenenlerin durağı ne kötüdür!" denir. ( 73 ) Vesîkallezînettekav rabbehum ilâl cenneti zumerâ, hattâ izâ câuhâ ve futihat ebevâbuhâ ve kâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tibetum fedehulûhâ hâlidîn. ( 73 )   Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da kapıları açıldığında, bekçileri onlara: "Selam size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin" derler. ( 74 ) Ve kâlûl hamdu lillâhillezî sadakanâ va’dehu ve evresenâl arda netebevveu minel cenneti haysu neşâ, fe ni’me ecerul âmilîn. ( 74 )   Onlar: "Bize verdiği sözde duran ve bizi bu yere varis kılan Allah'a hamdolsun. Cennette istediğimiz yerde oturabiliriz. Yararlı iş işleyenlerin ecri ne güzelmiş!" derler.
  • ( 75 ) Ve terâl melâikete hâffîne min havlil arşi yusebbihûne bi hamdi rabbihim, ve kudiye beynehum bil hakki ve kiylel hamdu lillâhi rabbil âlemîn. ( 75 )   Melekleri, arşın etrafını çevirmiş oldukları halde, Rablerini hamd ile överken görürsün. Artık insanların aralarında adaletle hüküm olunmuştur. "Övgü, Alemlerin Rabbi olan Allah içindir" denir.

Âyetleri daha iyi anlamak için ehl-i sünnet hocalarımızın tefsirini okumanız tavsiye edilir.