-
37. Sâffât Sûresi ( سُورَةُ الصَّاۤفَّاتِ ) Surah As-Saaffaat
Bismillâhir rahmânir rahîm
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
( 1 ) Ves sâffati saffâ.
( 1 ) Ve saf bağlayarak (huşû ile Allah’ın huzurunda) saf halinde bulunanlara andolsun.
( 2 ) Fez zâcirâti zecerâ.
( 2 ) Toplayıp sevkedenlere (sağ ve sol kanat velîlerine).
( 3 ) Fet tâliyâti zikrâ.
( 3 ) Zikrederek (Kur’ân) tilâvet edenlere (okuyanlara) (andolsun).
( 4 ) İnne ilâhekum le vâhide.
( 4 ) Muhakkak ki sizin İlâhınız, mutlaka Tek’tir.
( 5 ) Rabbus semâvâti vel ardi ve mâ beynehumâ ve rabbul meşârika.
( 5 ) Göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. Ve doğuların (da) Rabbidir.
( 6 ) İnnâ zeyyennâs semâed dunyâ bi zîynetinil kevâkibe.
( 6 ) Şüphesiz Biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik.
( 7 ) Ve hifzan min kulli şeytânin mâride.
( 7 ) Onu, inatçı her türlü şeytandan koruduk.
( 8 ) Lâ yessemmeûne ilâl meleil a’lâ ve yukazefûne min kulli cânibe.
( 8 ) Melei A’lâ’ya kulak verip dinleyemezler ve her taraftan atılırlar (kovulurlar).
( 9 ) Duhûra ve lehum azâbun vâsibe
( 9 ) Kovulmuş olarak, onlar için kesilmeyen sürekli azap vardır.
( 10 ) İllâ men hatifel hatafete fe etbeahu şihâbun sâkibe.
( 10 ) Hele bir tek söz kapan olsun; delici bir alev onun peşine düşüverir.
( 11 ) Festeftihim e hum eşeddu halkan em men halakanâ, innâ halakanâhum min tînin lâzibe.
( 11 ) Allah'a eş koşanlara sor: Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa Bizim yarattığımız gökleri yaratmak mı? Aslında Biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yaratmışızdır.
( 12 ) Bel acibete ve yesharûn.
( 12 ) Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seni alaya alıyorlar.
( 13 ) Ve izâ zukkirû lâ yezkurûn.
( 13 ) Onlara öğüt verildiğinde öğüt dinlemezler.
( 14 ) Ve izâ raev âyetey yesteshirûn.
( 14 ) Bir mucize gördüklerinde onu eğlenceye alırlar.
( 15 ) Ve kâlû in hâzâ illâ sihrun mubîn.
( 15 ) Ve: "Bu sadece apaçık bir sihirdir." dediler (derler).
( 16 ) E izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le mebe’ûsûn.
( 16 ) Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Gerçekten biz, mutlaka beas edilenler (diriltilenler) mi olacağız?
( 17 ) E ve âbâunel evvelûn.
( 17 ) Ve evvelki babalarımız (atalarımız) da mı?
( 18 ) Kul neam ve entum dâhirûn.
( 18 ) De ki: "Evet hem de zelil ve hakir olarak."
( 19 ) Fe innemâ hiye zeceratun vâhidetun fe izâ hum yenzurûn.
( 19 ) Tek bir çığlık. Hemen bakıp kalırlar.
( 20 ) Ve kâlû yâ veylenâ hâzâ yevmud dîn
( 20 ) Şöyle derler: "Vay bize! İşte bu ceza günüdür."
( 21 ) Hâzâ yevmul faslillezî kuntum bihî tukezzibûn.
( 21 ) Onlara: "İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür" denir.
( 22 ) Uhşurûllezîne zalemû ve ezvâcehum ve mâ kânû ya’budûn.
( 22 ) Zulmedenleri ve onların eşlerini (zevcelerini) haşredin (biraraya toplayın)! Ve onların tapmış oldukları şeyleri (de).
( 23 ) Min dûnillâhi fehdûhum ilâ sirâtil cahîm.
( 23 ) Allah’tan başka (taptıkları). Artık onları cahîm (cehennem) yoluna hidayet edin (ulaştırın).
( 24 ) Vakifûhum innehum mes’ûlûn.
( 24 ) "Onları durdurun; çünkü kendilerinden daha da sorulacaktır."
-
( 25 ) Mâ lekum lâ tenâsarûn.
( 25 ) Şöyle sorulur: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?"
( 26 ) Bel humul yevme musteslimûn.
( 26 ) Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.
( 27 ) Ve akabele ba’duhum alâ ba’din yetesâelûn.
( 27 ) Birbirlerine dönüp soruşurlar.
( 28 ) Kâlû innekum kuntum te’tûnenâ anil yemîn.
( 28 ) İleri gelenlerine: "Doğrusu siz bize sureti hakdan görünürdünüz" derler.
( 29 ) Kâlû bel lem tekûnû muk’minîn.
( 29 ) Onlar da şöyle derler: "Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz."
( 30 ) Ve mâ kâne lenâ aleykum min sultân, bel kuntum kavmen tâgîn.
( 30 ) "Bizim sizin üstünüzde bir nüfuzumuz yoktu. Bilakis, azmış bir millettiniz."
( 31 ) Fe hakka aleynâ kavlu rabbinâ innâ le zâikûn.
( 31 ) "Bu sebeple, Rabbimizin sözü aleyhimizde gerçekleşti. şüphesiz azabı tadacağız."
( 32 ) Fe agveynâkum innâ kunnâ gâvîn.
( 32 ) "Sizi biz azdırmıştık, çünkü kendimiz azgındık".
( 33 ) Fe innehum yevme izin fîl azâbi muşterikûn.
( 33 ) O gün hepsi azabda birleşirler.
( 34 ) İnnâ kezâlike nef’alu bil mucerimîn.
( 34 ) Doğrusu suçlulara böyle yaparız.
( 35 ) İnnehum kânû izâ kîle lehum lâ ilâhe illâllâhu yestekbirûn.
( 35 ) Onlara: "Allah'tan başka tanrı yoktur" denildiği zaman şüphesiz büyüklenirler.
( 36 ) Ve yekûlûne e innâ le târikû âlihetinâ li şâirin mecenûn.
( 36 ) "Deli bir şair yüzünden tanrılarımızı mı bırakalım?" derlerdi.
( 37 ) Bel câe bil hakki ve saddakal murselîn.
( 37 ) Hayır; o, gerçeği getirmiş ve peygamberleri doğrulamıştı.
( 38 ) İnnekum le zâikûl azâbil elîm.
( 38 ) Şüphesiz siz can yakıcı azabı tadacaksınız.
( 39 ) Ve mâ tucezevne illâ mâ kuntum ta’melûn.
( 39 ) Yaptığınızdan başka birşeyle cezalanmayacaksınız.
( 40 ) İllâ ibâdallâhil muhlasîn.
( 40 ) Ancak Allah'a içten bağlı kullar bunun dışındadır.
( 41 ) Ulâike lehum rizkun ma’lûm.
( 41 ) İşte onlar; onlar için malûm (bilinen) bir rızık vardır.
( 42 ) Fevâkih, ve hum mukramûn.
( 42 ) Ve meyveler, onlar ikram olunanlardır.
( 43 ) Fî cennâtin naîm.
( 43 ) Naîm cennetlerinde.
( 44 ) Alâ sururin mutekâbilîn.
( 44 ) Karşılıklı tahtlar üzerinde.
( 45 ) Yutâfu aleyhim bi ke’sin min maîn.
( 45 ) Onların etrafında akan sudan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.
( 46 ) Beydâe lezzetin liş şâribîn.
( 46 ) Berrak, içenler için lezzetli.
( 47 ) Lâ fîhâ gavlun ve lâ hum anhâ yunzefûn.
( 47 ) Onun içinde aklı gideren bir şey yoktur. Ve onlar, ondan (o maiden) sarhoş olmazlar.
( 48 ) Ve indehum kâsirâtut tarfi în.
( 48 ) Ve onların yanında, bakışlarını saklayan (sadece onlara çeviren) güzel gözlü kadınlar vardır.
( 49 ) Ke enne hunne beydun meknûn.
( 49 ) Onlar muhafaza edilmiş (el değmemiş) yumurta gibidir.
( 50 ) Fe akabele ba’duhum alâ ba’din yetesâelûn.
( 50 ) Birbirlerine dönüp sorarlar:
( 51 ) Kâle kâilun minhum innî kâne lî karîn.
( 51 ) Onlardan konuşan birisi: "Gerçekten benim bir yakınım vardı." dedi (der).
-
( 52 ) Yekûlu e inneke le minel musaddikîn.
( 52 ) "Sen gerçekten (tekrar dirilmeyi) tasdik edenlerden misin?" dedi.
( 53 ) E izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le medînûn.
( 53 ) Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Gerçekten biz mutlaka cezalandırılacak olanlar mıyız?
( 54 ) Kâle hel entum muttaliûn.
( 54 ) Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der.
( 55 ) Fettalea fe raâhu fî sevâil cahîm.
( 55 ) Bir bakar onu cehennemin ortasında görür.
( 56 ) Kâle tallâhi in kidte le turdîn.
( 56 ) Ona der ki: "Allah'a and olsun ki, az kalsın beni de mahvedecektin."
( 57 ) Ve lev lâ ni’metu rabbî le kuntu minel muhdarîn.
( 57 ) "Eğer Rabbimin lütfu olmasaydı ben de oraya götürülenlerden olurdum."
( 58 ) E fe mâ nahnu bi meyyitîn.
( 58 ) Artık biz (bir daha) ölecek değiliz, öyle değil mi?
( 59 ) İllâ mevtetenâl ûlâ ve mâ nahnu bi muazzebîn.
( 59 ) Bizim ilk ölümümüz hariç. Ve biz azap görecek olanlar (da) değiliz.
( 60 ) İnne hâzâ le huvel fevzul azîm.
( 60 ) İşte büyük kurtuluş şüphesiz budur.
( 61 ) Li misli hâzâ felya’melil âmilûn.
( 61 ) Çalışanlar bunun için çalışsın.
( 62 ) E zâlike hayrun nuzulen em şeceratuz zakkûm.
( 62 ) Konukluk olarak bu mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı?
( 63 ) İnnâ cealnâhâ fitneten liz zâlimîn.
( 63 ) Biz o ağacı, zalimler için bir dert yaptık.
( 64 ) İnnehâ şeceratun tahrucu fî aslil cahîm.
( 64 ) O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.
( 65 ) Tal’uhâ ke ennehu ruûsuş şeyâtîn.
( 65 ) Tomurcukları şeytan başı gibidir.
( 66 ) Fe innehum le âkilûne minhâ fe mâliûne minhâl butûn.
( 66 ) İşte cehennemlikler bundan yerler, karınlarını onunla doldururlar.
( 67 ) Summe inne lehum aleyhâ le şevben min hamîm.
( 67 ) Sonra, üzerine kaynar su katılmış içki şüphesiz onlar içindir.
( 68 ) Summe inne merciahum le ilâl cahîm.
( 68 ) Doğrusu sonra dönecekleri yer yine cehennemdir.
( 69 ) İnnehum elfev âbâehum dâllîn.
( 69 ) Onlar babalarını şüphesiz sapık kimseler olarak bulmuşlardı.
( 70 ) Fe hum alâ âsârihim yuhraûn.
( 70 ) Öyleyken yine de onların izlerinden kovalanırcasına koşturuyorlardı.
( 71 ) Ve lekade dalle kabelehum ekserul evvelîn.
( 71 ) Onlardan önce, evvelki ümmetlerin çoğu, and olsun ki sapıtmıştı.
( 72 ) Ve lekade erselnâ fî him munzirîn.
( 72 ) And olsun ki, içlerine uyarıcılar göndermiştik.
( 73 ) Fanzur keyfe kâne âkibetul munzerîn.
( 73 ) Uyarıldığı halde yola gelmeyenlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
( 74 ) İllâ ibâdallâhil muhlasîn.
( 74 ) Allah'ın, O'na içten bağlanan kulları bunun dışındadır.
( 75 ) Ve lekade nâdânâ nûhun fe le ni’mel mucîbûn.
( 75 ) And olsun ki, Nuh Bize seslenmişti de duasına ne güzel icabet etmiştik.
( 76 ) Ve necceynâhu ve ehlehu minel kerbil azîm.
( 76 ) Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
-
( 77 ) Ve cealnâ zurriyyetehu humul bâkîn.
( 77 ) Ancak onun soyunu sürekli kıldık.
( 78 ) Ve teraknâ aleyhi fîl âhirîn.
( 78 ) Ve sonrakiler arasında ona (şerefli bir anı) bıraktık.
( 79 ) Selâmun alâ nûhin fîl âlemîn.
( 79 ) Âlemler içinde Nuh (A.S)’a selâm olsun.
( 80 ) İnnâ kezâlike necezîl muhsinîn.
( 80 ) İşte Biz iyi davrananları böyle mükafatlandırırız.
( 81 ) İnnehu min ibâdinâl muk’minîn.
( 81 ) Doğrusu o, bizim inanmış kullarımızdandı.
( 82 ) Summe agrakanâl âharîn.
( 82 ) Sonra, diğerlerini suda boğduk.
( 83 ) Ve inne min şîatihî le ibrâhîm.
( 83 ) İbrahim de şüphesiz O'nun yolunda olanlardandı.
( 84 ) İz câe rabbehu bi kalbin selîm.
( 84 ) Nitekim Rabbine temiz bir kalple geldi.
( 85 ) İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâzâ ta’budûn.
( 85 ) İbrahim babasına ve milletine şöyle demişti: "Nelere kulluk ediyorsunuz?"
( 86 ) E ifken âliheten dûnallâhi turîdûn.
( 86 ) "Allah'ı bırakıp uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?"
( 87 ) Fe mâ zannukum bi rabbil âlemîn.
( 87 ) "Alemlerin Rabbi hakkındaki sanınız nedir?"
( 88 ) Fe nazara nazraten fîn nucûm.
( 88 ) İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.
( 89 ) Fe kâle innî sakîm.
( 89 ) İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.
( 90 ) Fe tevellev anhu mudebirîn.
( 90 ) Onu bırakıp gittiler.
( 91 ) Ferâga ilâ âlihetihim fe kâle e lâ te’kulûn.
( 91 ) Onların ilâhları ile ilgilendi ve: "Yani (siz yemek) yemiyor musunuz?" dedi.
( 92 ) Mâ lekum lâ tentikûn.
( 92 ) Yoksa siz konuşmuyor musunuz?
( 93 ) Ferâga aleyhim darben bil yemîn.
( 93 ) Sonunda, üzerlerine yürüyüp kuvvetle vurdu.
( 94 ) Fe akabelû ileyhi yeziffûn.
( 94 ) Bunun üzerine putperestler koşarak ona geldiler.
( 95 ) Kâle e ta’budûne mâ tenhitûn.
( 95 ) (İbrâhîm A.S): "Siz yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" dedi.
( 96 ) Vallâhu halakakum ve mâ ta’melûn.
( 96 ) Ve (oysaki) sizi de, yaptığınız şeyleri de Allah yarattı.
( 97 ) Kâlûbenû lehu bunyânen fe elkûhu fîl cahîm.
( 97 ) Putperestler: "Onun için bir yapı yapın da onu oradan ateşin içine atın" dediler.
( 98 ) Fe erâdû bihî keyden fe cealnâ humul esfelîn.
( 98 ) Ona düzen kurmak istediler, ama Biz onları altettik.
( 99 ) Ve kâle innî zâhibun ilâ rabbî se yehdîn.
( 99 ) İbrahim: "Doğrusu ben Rabbim uğrunda sizi bırakıp gidiyorum; O beni doğru yola eriştirir" dedi.
( 100 ) Rabbi hebe lî mines sâlihîn.
( 100 ) "Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver" diye yalvardı.
( 101 ) Fe beşşernâhu bi gulâmin halîm.
( 101 ) Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.
( 102 ) Fe lemmâ belega meahus sa’ye kâle yâ buneyye innî erâ fîl menâmi ennî ezbehuke fanzur mâzâ terâ, kâle yâ ebetif’al mâ tu’mer se tecidunî inşâallâhu mines sâbirîn.
( 102 ) Çocuk kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca: "Ey oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?" dedi. "Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin" dedi.
-
( 103 ) Fe lemmâ eslemâ ve tellehu lil cebîn.
( 103 ) Böylece ikisi de (Allah’a) teslim olunca, (İbrâhîm A.S) onu alnı üzerine yatırdı.
( 104 ) Ve nâdeynâhu ey yâ ibrâhîm.
( 104 ) Ve ona "Ey İbrâhîm!" diye nida ettik (seslendik).
( 105 ) Kade saddakter ru’yâ, innâ kezâlike necezîl muhsinîn.
( 105 ) Sen rüyaya sadık kaldın (yerine getirdin). Muhakkak ki Biz, muhsinleri işte böyle mükâfatlandırırız.
( 106 ) İnne hâzâ le huvel belâul mubîn.
( 106 ) Doğrusu bu apaçık bir deneme idi.
( 107 ) Ve fedeynâhu bi zibehin azîm.
( 107 ) Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
( 108 ) Ve teraknâ aleyhi fîl âhirîn.
( 108 ) Sonrakiler arasında ona (şerefli bir anı) bıraktık.
( 109 ) Selâmun alâ ibrâhîm.
( 109 ) İbrâhîm (A.S)’a selâm olsun.
( 110 ) Kezâlike necezîl muhsinîn.
( 110 ) İşte iyileri böylece mükafatlandırırız.
( 111 ) İnnehu min ibâdinâl muk’minîn.
( 111 ) Doğrusu o, inanmış kullarımızdandı.
( 112 ) Ve beşşernâhu bi ishâka nebiyyen mines sâlihîn.
( 112 ) Ona, iyilerden olan İshak'ı peygamber olarak müjdeledik.
( 113 ) Ve bâraknâ aleyhi ve alâ ishâka, ve min zurriyyetihimâ muhsinun ve zâlimun li nefsihi mubîn.
( 113 ) Kendisini ve İshak'ı mübarek kıldık; ikisinin soyundan iyi olan da vardır, açıktan açığa kendisine yazık eden de vardır.
( 114 ) Ve lekade menennâ alâ mûsâ ve hârûn.
( 114 ) And olsun ki Musa ve Harun'a da iyilikte bulunmuştuk.
( 115 ) Ve necceynâ humâ ve kavme humâ minel kerbil azîm.
( 115 ) İkisini ve milletlerini büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.
( 116 ) Ve nasarnâhum fe kânû humul gâlibîn.
( 116 ) Onlara yardım etmiştik de üstün gelmişlerdi.
( 117 ) Ve âteynâ humâl kitâbel mustebîn.
( 117 ) Her ikisine de, apaçık anlaşılan bir Kitap vermiştik.
( 118 ) Ve hedeynâ humâs sirâtal mustakîm.
( 118 ) Her ikisini de doğru yola eriştirmiştik.
( 119 ) Ve teraknâ aleyhimâ fîl âhirîn.
( 119 ) Ve sonrakiler arasında ikisine (şerefli bir anı) bıraktık.
( 120 ) Selâmun alâ mûsâ ve hârûn.
( 120 ) Musa (A.S)’a ve Harun (A.S)’a selâm olsun.
( 121 ) İnnâ kezâlike necezîl muhsinîn.
( 121 ) Doğrusu Biz, iyileri böylece mükafatlandırırız.
( 122 ) İnne humâ min ibâdinâl muk’minîn.
( 122 ) İkisi de şüphesiz inanmış kullarımızdandı.
( 123 ) Ve inne ilyâse le minel murselîn.
( 123 ) Doğrusu İlyas da peygamberlerdendir.
( 124 ) İz kâle li kavmihî e lâ tettekûn.
( 124 ) (İlyas A.S) kavmine: "Siz takva sahibi olmayacak mısınız?" demişti.
( 125 ) E tede’ûne ba’len ve tezerûne ahsenel hâlikîn.
( 125 ) Siz (bir put olan) Ba’le mi tapıyorsunuz? Ve Yaratıcılar’ın En Güzeli’ni (Allah’ı) terk mi ediyorsunuz (vaz mı geçiyorsunuz)?
( 126 ) Allâhe rabbekum ve rabbe âbâikumul evvelîn.
( 126 ) Allah, sizin ve evvelki babalarınızın (atalarınızın) Rabbidir.
-
( 127 ) Fe kezzebûhu fe inne hum le muhdarûn.
( 127 ) Fakat onu yalanladılar. Bu sebeple muhakkak ki onlar, gerçekten (cehennemde) hazır bulundurulacak olanlardır.
( 128 ) İllâ ibâdallâhil muhlasîn.
( 128 ) Allah’ın muhlis kulları hariç.
( 129 ) Ve teraknâ aleyhi fîl âhirîn.
( 129 ) Ve sonrakiler arasında ona (şerefli bir anı) bıraktık.
( 130 ) Selâmun alâ ilyâsîn.
( 130 ) İlyas (A.S)’a selâm olsun.
( 131 ) İnnâ kezâlike necezîl muhsinîn.
( 131 ) Doğrusu Biz iyileri böylece mükafatlandırırız.
( 132 ) İnnehu min ibâdinâl muk’minîn.
( 132 ) O, inanmış kullarımızdandı.
( 133 ) Ve inne lûtan le minel murselîn.
( 133 ) Şüphesiz Lut da peygamberlerdendir.
( 134 ) İz necceynâhu ve ehlehû ecemaîn.
( 134 ) Onu ve onun ailesini, hepsini kurtarmıştık.
( 135 ) İllâ acûzen fîl gâbirîn.
( 135 ) Geride kalanlar arasında acuze bir kadın hariç.
( 136 ) Summe demmernâl âharîn.
( 136 ) Sonra diğerlerini yok etmiştik.
( 137 ) Ve innekum le temurrûne aleyhim musbihîn.
( 137 ) Ve muhakkak ki siz, sabahları onlara mutlaka uğruyorsunuz.
( 138 ) Ve bil leyl e fe lâ ta’kilûn.
( 138 ) Ve geceleyin de. Hâlâ akıl etmez misiniz?
( 139 ) Ve inne yûnuse le minel murselîn.
( 139 ) Doğrusu Yunus da peygamberlerdendir.
( 140 ) İz ebeka ilâl fulkil meşhûn.
( 140 ) Dolu bir gemiye kaçmıştı.
( 141 ) Fe sâheme fe kâne minel mudehadîn.
( 141 ) Gemide olanlarla karşılıklı kura çekmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebeple denize atılmıştı.
( 142 ) Feltekamehul hûtu ve huve mulîm.
( 142 ) Kendini kınarken onu bir balık yutmuştu.
( 143 ) Fe lev lâ ennehu kâne minel musebbihîn.
( 143 ) Eğer o gerçekten tesbih edenlerden olmasaydı.
( 144 ) Le lebise fî batanihî ilâ yevmi yube’asûn.
( 144 ) Muhakkak ki o, beas gününe (kıyâmet gününe) kadar onun (balığın) karnında kalırdı.
( 145 ) Fe nebeznâhu bil arâi ve huve sakîm.
( 145 ) Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık.
( 146 ) Ve enbetnâ aleyhi şeceraten miy yakatîn.
( 146 ) Onun için, geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik.
( 147 ) Ve erselnâhu ilâ mieti elfin ev yezîdûn.
( 147 ) Onu, yüzbin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.
( 148 ) Fe âmenû fe metta’nâhum ilâ hîn.
( 148 ) Sonunda ona inandılar, bunun üzerine Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.
( 149 ) Festeftihim e li rabbikel benâtu ve lehumul benûn.
( 149 ) Putperestlere sor, kızlar senin Rabbinin de erkekler onların mı?
( 150 ) Em halakanâl melâikete inâsen ve hum şâhidûn.
( 150 ) Yoksa melekleri kız olarak yarattığımızda onlar hazır mı idiler?
( 151 ) E lâ innehum min ifkihim le yekûlûn.
( 151 ) Yalanlarından dolayı mutlaka (şöyle, şöyle) diyenler kesinlikle onlar değil mi?
( 152 ) Veledallâhu ve innehum le kâzibûn.
( 152 ) "Allah doğurdu." Muhakkak ki onlar, kesinlikle yalan söyleyenlerdir.
( 153 ) Astafel benâti alâl benîn.
( 153 ) Allah kızları, oğullara tercih mi etmiş?
-
( 154 ) Mâ lekum, keyfe tahkumûn.
( 154 ) Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz?
( 155 ) E fe lâ tezekkerûn.
( 155 ) Hiç düşünmez misiniz?
( 156 ) Em lekum sultânun mubîn.
( 156 ) Yoksa apaçık bir deliliniz mi var?
( 157 ) Fe’tû bi kitâbikum in kuntum sâdikîn.
( 157 ) Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin bakalım.
( 158 ) Ve cealû beynehu ve beynel cinneti nesebâ, ve lekade alimetil cinnetu innehum le muhdarûn.
( 158 ) Allah'la cinler (melekler) arasında da bir soy bağı icadettiler. And olsun ki, cinler de, kendilerinin (bunu söyleyenlerin) hesap yerine götürüleceklerini bilirler.
( 159 ) Subhânallâhi ammâ yasifûn.
( 159 ) Allah onların vasıflandırmalarından münezzehtir.
( 160 ) İllâ ibâdallâhil muhlasîn.
( 160 ) Allah'ın içten bağlı kulları bunların dışındadır.
( 161 ) Fe innekum ve mâ ta’budûn.
( 161 ) Bundan sonra muhakkak ki siz ve sizin taptıklarınız.
( 162 ) Mâ entum aleyhi bi fâtinîn.
( 162 ) Onun (Allah’ın) aleyhinde, kimseyi fitneye düşürecek değilsiniz (düşüremezsiniz).
( 163 ) İllâ men huve sâlil cahîm.
( 163 ) Ama cehenneme girecek olanlar hariç.
( 164 ) Ve mâ minnâ illâ lehu makâmun ma’lûm.
( 164 ) Ve bizden (hiç) kimse yoktur ki, onun bilinen bir makamı olmasın.
( 165 ) Ve innâ le nahnus sâffûn.
( 165 ) Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah’ın huzurunda) saf saf duranlarız.
( 166 ) Ve innâ le nahnul musebbihûn.
( 166 ) Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah’ı) tesbih edenleriz.
( 167 ) Ve in kânû le yekûlûn.
( 167 ) Ve onlar mutlaka, sadece (şöyle) diyorlardı.
( 168 ) Lev enne indenâ zikran minel evvelîn.
( 168 ) Keşke bizim yanımızda (elimizde) evvelkilere verilenlerden bir zikir (bir kitap) olsaydı.
( 169 ) Le kunnâ ibâdallâhil muhlasîn.
( 169 ) (O zaman) mutlaka biz, Allah’ın muhlis kullarından olurduk.
( 170 ) Fe keferû bih, fe sevfe ya’lemûn.
( 170 ) Böyleyken O'nu inkar ettiler. Ama bileceklerdir.
( 171 ) Ve lekade sebekat kelimetunâ li ibâdinâl murselîn.
( 171 ) And olsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir.
( 172 ) İnnehum le humul mensûrûn.
( 172 ) Onlar şüphesiz yardım göreceklerdir.
( 173 ) Ve inne cundenâ le humul gâlibûn.
( 173 ) Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.
( 174 ) Fe tevelle anhum hattâ hîn.
( 174 ) Bir süreye kadar onlara aldırış etme.
( 175 ) Ve ebesirhum fe sevfe yubesirûn.
( 175 ) Onlara inecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.
( 176 ) E fe bi azâbinâ yesta’cilûn.
( 176 ) Azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?
( 177 ) Fe izâ nezele bi sâhatihim fe sâe sabâhul munzerîn.
( 177 ) O azap, yurtlarına indiğinde, uyarılan fakat yola gelmeyenlerin sabahı ne kötü olur!
( 178 ) Ve tevelle anhum hattâ hîn.
( 178 ) Bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
( 179 ) Ve ebesir fe sevfe yubesirûn.
( 179 ) İnecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.
( 180 ) Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn.
( 180 ) Senin güçlü olan Rabbin, onların vasıflandırmalarından münezzehtir.
( 181 ) Ve selâmun alâl murselîn.
( 181 ) Ve selam, peygamberleredir.
( 182 ) Vel hamdu lillâhi rabbil âlemîn.
( 182 ) Hamd de Alemlerin Rabbi Allah'adır.