37. Sâffât Sûresi ( سُورَةُ الصَّاۤفَّاتِ ) Surah As-Saaffaat
Kur’ân sayfa no : 445 - 451   Cüz : 23   Âyet sayısı : 182
Okuyan : Mishary bin Rashid Alafasy

  • 37. Sâffât Sûresi ( سُورَةُ الصَّاۤفَّاتِ ) Surah As-Saaffaat

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Ves sâffati saffâ. ( 1 )   Ve saf bağlayarak (huşû ile Allah’ın huzurunda) saf halinde bulunanlara andolsun. ( 2 ) Fez zâcirâti zecerâ. ( 2 )   Toplayıp sevkedenlere (sağ ve sol kanat velîlerine). ( 3 ) Fet tâliyâti zikrâ. ( 3 )   Zikrederek (Kur’ân) tilâvet edenlere (okuyanlara) (andolsun). ( 4 ) İnne ilâhekum le vâhide. ( 4 )   Muhakkak ki sizin İlâhınız, mutlaka Tek’tir. ( 5 ) Rabbus semâvâti vel ardi ve mâ beynehumâ ve rabbul meşârika. ( 5 )   Göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. Ve doğuların (da) Rabbidir. ( 6 ) İnnâ zeyyennâs semâed dunyâ bi zîynetinil kevâkibe. ( 6 )   Şüphesiz Biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik. ( 7 ) Ve hifzan min kulli şeytânin mâride. ( 7 )   Onu, inatçı her türlü şeytandan koruduk. ( 8 ) Lâ yessemmeûne ilâl meleil a’lâ ve yukazefûne min kulli cânibe. ( 8 )   Melei A’lâ’ya kulak verip dinleyemezler ve her taraftan atılırlar (kovulurlar). ( 9 ) Duhûra ve lehum azâbun vâsibe ( 9 )   Kovulmuş olarak, onlar için kesilmeyen sürekli azap vardır. ( 10 ) İllâ men hatifel hatafete fe etbeahu şihâbun sâkibe. ( 10 )   Hele bir tek söz kapan olsun; delici bir alev onun peşine düşüverir. ( 11 ) Festeftihim e hum eşeddu halkan em men halakanâ, innâ halakanâhum min tînin lâzibe. ( 11 )   Allah'a eş koşanlara sor: Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa Bizim yarattığımız gökleri yaratmak mı? Aslında Biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yaratmışızdır. ( 12 ) Bel acibete ve yesharûn. ( 12 )   Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seni alaya alıyorlar. ( 13 ) Ve izâ zukkirû lâ yezkurûn. ( 13 )   Onlara öğüt verildiğinde öğüt dinlemezler. ( 14 ) Ve izâ raev âyetey yesteshirûn. ( 14 )   Bir mucize gördüklerinde onu eğlenceye alırlar. ( 15 ) Ve kâlû in hâzâ illâ sihrun mubîn. ( 15 )   Ve: "Bu sadece apaçık bir sihirdir." dediler (derler). ( 16 ) E izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le mebe’ûsûn. ( 16 )   Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Gerçekten biz, mutlaka beas edilenler (diriltilenler) mi olacağız? ( 17 ) E ve âbâunel evvelûn. ( 17 )   Ve evvelki babalarımız (atalarımız) da mı? ( 18 ) Kul neam ve entum dâhirûn. ( 18 )   De ki: "Evet hem de zelil ve hakir olarak." ( 19 ) Fe innemâ hiye zeceratun vâhidetun fe izâ hum yenzurûn. ( 19 )   Tek bir çığlık. Hemen bakıp kalırlar. ( 20 ) Ve kâlû yâ veylenâ hâzâ yevmud dîn ( 20 )   Şöyle derler: "Vay bize! İşte bu ceza günüdür." ( 21 ) Hâzâ yevmul faslillezî kuntum bihî tukezzibûn. ( 21 )   Onlara: "İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür" denir. ( 22 ) Uhşurûllezîne zalemû ve ezvâcehum ve mâ kânû ya’budûn. ( 22 )   Zulmedenleri ve onların eşlerini (zevcelerini) haşredin (biraraya toplayın)! Ve onların tapmış oldukları şeyleri (de). ( 23 ) Min dûnillâhi fehdûhum ilâ sirâtil cahîm. ( 23 )   Allah’tan başka (taptıkları). Artık onları cahîm (cehennem) yoluna hidayet edin (ulaştırın). ( 24 ) Vakifûhum innehum mes’ûlûn. ( 24 )   "Onları durdurun; çünkü kendilerinden daha da sorulacaktır."
  • ( 25 ) Mâ lekum lâ tenâsarûn. ( 25 )   Şöyle sorulur: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?" ( 26 ) Bel humul yevme musteslimûn. ( 26 )   Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır. ( 27 ) Ve akabele ba’duhum alâ ba’din yetesâelûn. ( 27 )   Birbirlerine dönüp soruşurlar. ( 28 ) Kâlû innekum kuntum te’tûnenâ anil yemîn. ( 28 )   İleri gelenlerine: "Doğrusu siz bize sureti hakdan görünürdünüz" derler. ( 29 ) Kâlû bel lem tekûnû muk’minîn. ( 29 )   Onlar da şöyle derler: "Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz." ( 30 ) Ve mâ kâne lenâ aleykum min sultân, bel kuntum kavmen tâgîn. ( 30 )   "Bizim sizin üstünüzde bir nüfuzumuz yoktu. Bilakis, azmış bir millettiniz." ( 31 ) Fe hakka aleynâ kavlu rabbinâ innâ le zâikûn. ( 31 )   "Bu sebeple, Rabbimizin sözü aleyhimizde gerçekleşti. şüphesiz azabı tadacağız." ( 32 ) Fe agveynâkum innâ kunnâ gâvîn. ( 32 )   "Sizi biz azdırmıştık, çünkü kendimiz azgındık". ( 33 ) Fe innehum yevme izin fîl azâbi muşterikûn. ( 33 )   O gün hepsi azabda birleşirler. ( 34 ) İnnâ kezâlike nef’alu bil mucerimîn. ( 34 )   Doğrusu suçlulara böyle yaparız. ( 35 ) İnnehum kânû izâ kîle lehum lâ ilâhe illâllâhu yestekbirûn. ( 35 )   Onlara: "Allah'tan başka tanrı yoktur" denildiği zaman şüphesiz büyüklenirler. ( 36 ) Ve yekûlûne e innâ le târikû âlihetinâ li şâirin mecenûn. ( 36 )   "Deli bir şair yüzünden tanrılarımızı mı bırakalım?" derlerdi. ( 37 ) Bel câe bil hakki ve saddakal murselîn. ( 37 )   Hayır; o, gerçeği getirmiş ve peygamberleri doğrulamıştı. ( 38 ) İnnekum le zâikûl azâbil elîm. ( 38 )   Şüphesiz siz can yakıcı azabı tadacaksınız. ( 39 ) Ve mâ tucezevne illâ mâ kuntum ta’melûn. ( 39 )   Yaptığınızdan başka birşeyle cezalanmayacaksınız. ( 40 ) İllâ ibâdallâhil muhlasîn. ( 40 )   Ancak Allah'a içten bağlı kullar bunun dışındadır. ( 41 ) Ulâike lehum rizkun ma’lûm. ( 41 )   İşte onlar; onlar için malûm (bilinen) bir rızık vardır. ( 42 ) Fevâkih, ve hum mukramûn. ( 42 )   Ve meyveler, onlar ikram olunanlardır. ( 43 ) Fî cennâtin naîm. ( 43 )   Naîm cennetlerinde. ( 44 ) Alâ sururin mutekâbilîn. ( 44 )   Karşılıklı tahtlar üzerinde. ( 45 ) Yutâfu aleyhim bi ke’sin min maîn. ( 45 )   Onların etrafında akan sudan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır. ( 46 ) Beydâe lezzetin liş şâribîn. ( 46 )   Berrak, içenler için lezzetli. ( 47 ) Lâ fîhâ gavlun ve lâ hum anhâ yunzefûn. ( 47 )   Onun içinde aklı gideren bir şey yoktur. Ve onlar, ondan (o maiden) sarhoş olmazlar. ( 48 ) Ve indehum kâsirâtut tarfi în. ( 48 )   Ve onların yanında, bakışlarını saklayan (sadece onlara çeviren) güzel gözlü kadınlar vardır. ( 49 ) Ke enne hunne beydun meknûn. ( 49 )   Onlar muhafaza edilmiş (el değmemiş) yumurta gibidir. ( 50 ) Fe akabele ba’duhum alâ ba’din yetesâelûn. ( 50 )   Birbirlerine dönüp sorarlar: ( 51 ) Kâle kâilun minhum innî kâne lî karîn. ( 51 )   Onlardan konuşan birisi: "Gerçekten benim bir yakınım vardı." dedi (der).
  • ( 52 ) Yekûlu e inneke le minel musaddikîn. ( 52 )   "Sen gerçekten (tekrar dirilmeyi) tasdik edenlerden misin?" dedi. ( 53 ) E izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le medînûn. ( 53 )   Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Gerçekten biz mutlaka cezalandırılacak olanlar mıyız? ( 54 ) Kâle hel entum muttaliûn. ( 54 )   Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der. ( 55 ) Fettalea fe raâhu fî sevâil cahîm. ( 55 )   Bir bakar onu cehennemin ortasında görür. ( 56 ) Kâle tallâhi in kidte le turdîn. ( 56 )   Ona der ki: "Allah'a and olsun ki, az kalsın beni de mahvedecektin." ( 57 ) Ve lev lâ ni’metu rabbî le kuntu minel muhdarîn. ( 57 )   "Eğer Rabbimin lütfu olmasaydı ben de oraya götürülenlerden olurdum." ( 58 ) E fe mâ nahnu bi meyyitîn. ( 58 )   Artık biz (bir daha) ölecek değiliz, öyle değil mi? ( 59 ) İllâ mevtetenâl ûlâ ve mâ nahnu bi muazzebîn. ( 59 )   Bizim ilk ölümümüz hariç. Ve biz azap görecek olanlar (da) değiliz. ( 60 ) İnne hâzâ le huvel fevzul azîm. ( 60 )   İşte büyük kurtuluş şüphesiz budur. ( 61 ) Li misli hâzâ felya’melil âmilûn. ( 61 )   Çalışanlar bunun için çalışsın. ( 62 ) E zâlike hayrun nuzulen em şeceratuz zakkûm. ( 62 )   Konukluk olarak bu mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı? ( 63 ) İnnâ cealnâhâ fitneten liz zâlimîn. ( 63 )   Biz o ağacı, zalimler için bir dert yaptık. ( 64 ) İnnehâ şeceratun tahrucu fî aslil cahîm. ( 64 )   O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. ( 65 ) Tal’uhâ ke ennehu ruûsuş şeyâtîn. ( 65 )   Tomurcukları şeytan başı gibidir. ( 66 ) Fe innehum le âkilûne minhâ fe mâliûne minhâl butûn. ( 66 )   İşte cehennemlikler bundan yerler, karınlarını onunla doldururlar. ( 67 ) Summe inne lehum aleyhâ le şevben min hamîm. ( 67 )   Sonra, üzerine kaynar su katılmış içki şüphesiz onlar içindir. ( 68 ) Summe inne merciahum le ilâl cahîm. ( 68 )   Doğrusu sonra dönecekleri yer yine cehennemdir. ( 69 ) İnnehum elfev âbâehum dâllîn. ( 69 )   Onlar babalarını şüphesiz sapık kimseler olarak bulmuşlardı. ( 70 ) Fe hum alâ âsârihim yuhraûn. ( 70 )   Öyleyken yine de onların izlerinden kovalanırcasına koşturuyorlardı. ( 71 ) Ve lekade dalle kabelehum ekserul evvelîn. ( 71 )   Onlardan önce, evvelki ümmetlerin çoğu, and olsun ki sapıtmıştı. ( 72 ) Ve lekade erselnâ fî him munzirîn. ( 72 )   And olsun ki, içlerine uyarıcılar göndermiştik. ( 73 ) Fanzur keyfe kâne âkibetul munzerîn. ( 73 )   Uyarıldığı halde yola gelmeyenlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak! ( 74 ) İllâ ibâdallâhil muhlasîn. ( 74 )   Allah'ın, O'na içten bağlanan kulları bunun dışındadır. ( 75 ) Ve lekade nâdânâ nûhun fe le ni’mel mucîbûn. ( 75 )   And olsun ki, Nuh Bize seslenmişti de duasına ne güzel icabet etmiştik. ( 76 ) Ve necceynâhu ve ehlehu minel kerbil azîm. ( 76 )   Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
  • ( 77 ) Ve cealnâ zurriyyetehu humul bâkîn. ( 77 )   Ancak onun soyunu sürekli kıldık. ( 78 ) Ve teraknâ aleyhi fîl âhirîn. ( 78 )   Ve sonrakiler arasında ona (şerefli bir anı) bıraktık. ( 79 ) Selâmun alâ nûhin fîl âlemîn. ( 79 )   Âlemler içinde Nuh (A.S)’a selâm olsun. ( 80 ) İnnâ kezâlike necezîl muhsinîn. ( 80 )   İşte Biz iyi davrananları böyle mükafatlandırırız. ( 81 ) İnnehu min ibâdinâl muk’minîn. ( 81 )   Doğrusu o, bizim inanmış kullarımızdandı. ( 82 ) Summe agrakanâl âharîn. ( 82 )   Sonra, diğerlerini suda boğduk. ( 83 ) Ve inne min şîatihî le ibrâhîm. ( 83 )   İbrahim de şüphesiz O'nun yolunda olanlardandı. ( 84 ) İz câe rabbehu bi kalbin selîm. ( 84 )   Nitekim Rabbine temiz bir kalple geldi. ( 85 ) İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâzâ ta’budûn. ( 85 )   İbrahim babasına ve milletine şöyle demişti: "Nelere kulluk ediyorsunuz?" ( 86 ) E ifken âliheten dûnallâhi turîdûn. ( 86 )   "Allah'ı bırakıp uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?" ( 87 ) Fe mâ zannukum bi rabbil âlemîn. ( 87 )   "Alemlerin Rabbi hakkındaki sanınız nedir?" ( 88 ) Fe nazara nazraten fîn nucûm. ( 88 )   İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi. ( 89 ) Fe kâle innî sakîm. ( 89 )   İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi. ( 90 ) Fe tevellev anhu mudebirîn. ( 90 )   Onu bırakıp gittiler. ( 91 ) Ferâga ilâ âlihetihim fe kâle e lâ te’kulûn. ( 91 )   Onların ilâhları ile ilgilendi ve: "Yani (siz yemek) yemiyor musunuz?" dedi. ( 92 ) Mâ lekum lâ tentikûn. ( 92 )   Yoksa siz konuşmuyor musunuz? ( 93 ) Ferâga aleyhim darben bil yemîn. ( 93 )   Sonunda, üzerlerine yürüyüp kuvvetle vurdu. ( 94 ) Fe akabelû ileyhi yeziffûn. ( 94 )   Bunun üzerine putperestler koşarak ona geldiler. ( 95 ) Kâle e ta’budûne mâ tenhitûn. ( 95 )   (İbrâhîm A.S): "Siz yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" dedi. ( 96 ) Vallâhu halakakum ve mâ ta’melûn. ( 96 )   Ve (oysaki) sizi de, yaptığınız şeyleri de Allah yarattı. ( 97 ) Kâlûbenû lehu bunyânen fe elkûhu fîl cahîm. ( 97 )   Putperestler: "Onun için bir yapı yapın da onu oradan ateşin içine atın" dediler. ( 98 ) Fe erâdû bihî keyden fe cealnâ humul esfelîn. ( 98 )   Ona düzen kurmak istediler, ama Biz onları altettik. ( 99 ) Ve kâle innî zâhibun ilâ rabbî se yehdîn. ( 99 )   İbrahim: "Doğrusu ben Rabbim uğrunda sizi bırakıp gidiyorum; O beni doğru yola eriştirir" dedi. ( 100 ) Rabbi hebe lî mines sâlihîn. ( 100 )   "Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver" diye yalvardı. ( 101 ) Fe beşşernâhu bi gulâmin halîm. ( 101 )   Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik. ( 102 ) Fe lemmâ belega meahus sa’ye kâle yâ buneyye innî erâ fîl menâmi ennî ezbehuke fanzur mâzâ terâ, kâle yâ ebetif’al mâ tu’mer se tecidunî inşâallâhu mines sâbirîn. ( 102 )   Çocuk kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca: "Ey oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?" dedi. "Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin" dedi.
  • ( 103 ) Fe lemmâ eslemâ ve tellehu lil cebîn. ( 103 )   Böylece ikisi de (Allah’a) teslim olunca, (İbrâhîm A.S) onu alnı üzerine yatırdı. ( 104 ) Ve nâdeynâhu ey yâ ibrâhîm. ( 104 )   Ve ona "Ey İbrâhîm!" diye nida ettik (seslendik). ( 105 ) Kade saddakter ru’yâ, innâ kezâlike necezîl muhsinîn. ( 105 )   Sen rüyaya sadık kaldın (yerine getirdin). Muhakkak ki Biz, muhsinleri işte böyle mükâfatlandırırız. ( 106 ) İnne hâzâ le huvel belâul mubîn. ( 106 )   Doğrusu bu apaçık bir deneme idi. ( 107 ) Ve fedeynâhu bi zibehin azîm. ( 107 )   Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik. ( 108 ) Ve teraknâ aleyhi fîl âhirîn. ( 108 )   Sonrakiler arasında ona (şerefli bir anı) bıraktık. ( 109 ) Selâmun alâ ibrâhîm. ( 109 )   İbrâhîm (A.S)’a selâm olsun. ( 110 ) Kezâlike necezîl muhsinîn. ( 110 )   İşte iyileri böylece mükafatlandırırız. ( 111 ) İnnehu min ibâdinâl muk’minîn. ( 111 )   Doğrusu o, inanmış kullarımızdandı. ( 112 ) Ve beşşernâhu bi ishâka nebiyyen mines sâlihîn. ( 112 )   Ona, iyilerden olan İshak'ı peygamber olarak müjdeledik. ( 113 ) Ve bâraknâ aleyhi ve alâ ishâka, ve min zurriyyetihimâ muhsinun ve zâlimun li nefsihi mubîn. ( 113 )   Kendisini ve İshak'ı mübarek kıldık; ikisinin soyundan iyi olan da vardır, açıktan açığa kendisine yazık eden de vardır. ( 114 ) Ve lekade menennâ alâ mûsâ ve hârûn. ( 114 )   And olsun ki Musa ve Harun'a da iyilikte bulunmuştuk. ( 115 ) Ve necceynâ humâ ve kavme humâ minel kerbil azîm. ( 115 )   İkisini ve milletlerini büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık. ( 116 ) Ve nasarnâhum fe kânû humul gâlibîn. ( 116 )   Onlara yardım etmiştik de üstün gelmişlerdi. ( 117 ) Ve âteynâ humâl kitâbel mustebîn. ( 117 )   Her ikisine de, apaçık anlaşılan bir Kitap vermiştik. ( 118 ) Ve hedeynâ humâs sirâtal mustakîm. ( 118 )   Her ikisini de doğru yola eriştirmiştik. ( 119 ) Ve teraknâ aleyhimâ fîl âhirîn. ( 119 )   Ve sonrakiler arasında ikisine (şerefli bir anı) bıraktık. ( 120 ) Selâmun alâ mûsâ ve hârûn. ( 120 )   Musa (A.S)’a ve Harun (A.S)’a selâm olsun. ( 121 ) İnnâ kezâlike necezîl muhsinîn. ( 121 )   Doğrusu Biz, iyileri böylece mükafatlandırırız. ( 122 ) İnne humâ min ibâdinâl muk’minîn. ( 122 )   İkisi de şüphesiz inanmış kullarımızdandı. ( 123 ) Ve inne ilyâse le minel murselîn. ( 123 )   Doğrusu İlyas da peygamberlerdendir. ( 124 ) İz kâle li kavmihî e lâ tettekûn. ( 124 )   (İlyas A.S) kavmine: "Siz takva sahibi olmayacak mısınız?" demişti. ( 125 ) E tede’ûne ba’len ve tezerûne ahsenel hâlikîn. ( 125 )   Siz (bir put olan) Ba’le mi tapıyorsunuz? Ve Yaratıcılar’ın En Güzeli’ni (Allah’ı) terk mi ediyorsunuz (vaz mı geçiyorsunuz)? ( 126 ) Allâhe rabbekum ve rabbe âbâikumul evvelîn. ( 126 )   Allah, sizin ve evvelki babalarınızın (atalarınızın) Rabbidir.
  • ( 127 ) Fe kezzebûhu fe inne hum le muhdarûn. ( 127 )   Fakat onu yalanladılar. Bu sebeple muhakkak ki onlar, gerçekten (cehennemde) hazır bulundurulacak olanlardır. ( 128 ) İllâ ibâdallâhil muhlasîn. ( 128 )   Allah’ın muhlis kulları hariç. ( 129 ) Ve teraknâ aleyhi fîl âhirîn. ( 129 )   Ve sonrakiler arasında ona (şerefli bir anı) bıraktık. ( 130 ) Selâmun alâ ilyâsîn. ( 130 )   İlyas (A.S)’a selâm olsun. ( 131 ) İnnâ kezâlike necezîl muhsinîn. ( 131 )   Doğrusu Biz iyileri böylece mükafatlandırırız. ( 132 ) İnnehu min ibâdinâl muk’minîn. ( 132 )   O, inanmış kullarımızdandı. ( 133 ) Ve inne lûtan le minel murselîn. ( 133 )   Şüphesiz Lut da peygamberlerdendir. ( 134 ) İz necceynâhu ve ehlehû ecemaîn. ( 134 )   Onu ve onun ailesini, hepsini kurtarmıştık. ( 135 ) İllâ acûzen fîl gâbirîn. ( 135 )   Geride kalanlar arasında acuze bir kadın hariç. ( 136 ) Summe demmernâl âharîn. ( 136 )   Sonra diğerlerini yok etmiştik. ( 137 ) Ve innekum le temurrûne aleyhim musbihîn. ( 137 )   Ve muhakkak ki siz, sabahları onlara mutlaka uğruyorsunuz. ( 138 ) Ve bil leyl e fe lâ ta’kilûn. ( 138 )   Ve geceleyin de. Hâlâ akıl etmez misiniz? ( 139 ) Ve inne yûnuse le minel murselîn. ( 139 )   Doğrusu Yunus da peygamberlerdendir. ( 140 ) İz ebeka ilâl fulkil meşhûn. ( 140 )   Dolu bir gemiye kaçmıştı. ( 141 ) Fe sâheme fe kâne minel mudehadîn. ( 141 )   Gemide olanlarla karşılıklı kura çekmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebeple denize atılmıştı. ( 142 ) Feltekamehul hûtu ve huve mulîm. ( 142 )   Kendini kınarken onu bir balık yutmuştu. ( 143 ) Fe lev lâ ennehu kâne minel musebbihîn. ( 143 )   Eğer o gerçekten tesbih edenlerden olmasaydı. ( 144 ) Le lebise fî batanihî ilâ yevmi yube’asûn. ( 144 )   Muhakkak ki o, beas gününe (kıyâmet gününe) kadar onun (balığın) karnında kalırdı. ( 145 ) Fe nebeznâhu bil arâi ve huve sakîm. ( 145 )   Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık. ( 146 ) Ve enbetnâ aleyhi şeceraten miy yakatîn. ( 146 )   Onun için, geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik. ( 147 ) Ve erselnâhu ilâ mieti elfin ev yezîdûn. ( 147 )   Onu, yüzbin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. ( 148 ) Fe âmenû fe metta’nâhum ilâ hîn. ( 148 )   Sonunda ona inandılar, bunun üzerine Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik. ( 149 ) Festeftihim e li rabbikel benâtu ve lehumul benûn. ( 149 )   Putperestlere sor, kızlar senin Rabbinin de erkekler onların mı? ( 150 ) Em halakanâl melâikete inâsen ve hum şâhidûn. ( 150 )   Yoksa melekleri kız olarak yarattığımızda onlar hazır mı idiler? ( 151 ) E lâ innehum min ifkihim le yekûlûn. ( 151 )   Yalanlarından dolayı mutlaka (şöyle, şöyle) diyenler kesinlikle onlar değil mi? ( 152 ) Veledallâhu ve innehum le kâzibûn. ( 152 )   "Allah doğurdu." Muhakkak ki onlar, kesinlikle yalan söyleyenlerdir. ( 153 ) Astafel benâti alâl benîn. ( 153 )   Allah kızları, oğullara tercih mi etmiş?
  • ( 154 ) Mâ lekum, keyfe tahkumûn. ( 154 )   Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz? ( 155 ) E fe lâ tezekkerûn. ( 155 )   Hiç düşünmez misiniz? ( 156 ) Em lekum sultânun mubîn. ( 156 )   Yoksa apaçık bir deliliniz mi var? ( 157 ) Fe’tû bi kitâbikum in kuntum sâdikîn. ( 157 )   Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin bakalım. ( 158 ) Ve cealû beynehu ve beynel cinneti nesebâ, ve lekade alimetil cinnetu innehum le muhdarûn. ( 158 )   Allah'la cinler (melekler) arasında da bir soy bağı icadettiler. And olsun ki, cinler de, kendilerinin (bunu söyleyenlerin) hesap yerine götürüleceklerini bilirler. ( 159 ) Subhânallâhi ammâ yasifûn. ( 159 )   Allah onların vasıflandırmalarından münezzehtir. ( 160 ) İllâ ibâdallâhil muhlasîn. ( 160 )   Allah'ın içten bağlı kulları bunların dışındadır. ( 161 ) Fe innekum ve mâ ta’budûn. ( 161 )   Bundan sonra muhakkak ki siz ve sizin taptıklarınız. ( 162 ) Mâ entum aleyhi bi fâtinîn. ( 162 )   Onun (Allah’ın) aleyhinde, kimseyi fitneye düşürecek değilsiniz (düşüremezsiniz). ( 163 ) İllâ men huve sâlil cahîm. ( 163 )   Ama cehenneme girecek olanlar hariç. ( 164 ) Ve mâ minnâ illâ lehu makâmun ma’lûm. ( 164 )   Ve bizden (hiç) kimse yoktur ki, onun bilinen bir makamı olmasın. ( 165 ) Ve innâ le nahnus sâffûn. ( 165 )   Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah’ın huzurunda) saf saf duranlarız. ( 166 ) Ve innâ le nahnul musebbihûn. ( 166 )   Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah’ı) tesbih edenleriz. ( 167 ) Ve in kânû le yekûlûn. ( 167 )   Ve onlar mutlaka, sadece (şöyle) diyorlardı. ( 168 ) Lev enne indenâ zikran minel evvelîn. ( 168 )   Keşke bizim yanımızda (elimizde) evvelkilere verilenlerden bir zikir (bir kitap) olsaydı. ( 169 ) Le kunnâ ibâdallâhil muhlasîn. ( 169 )   (O zaman) mutlaka biz, Allah’ın muhlis kullarından olurduk. ( 170 ) Fe keferû bih, fe sevfe ya’lemûn. ( 170 )   Böyleyken O'nu inkar ettiler. Ama bileceklerdir. ( 171 ) Ve lekade sebekat kelimetunâ li ibâdinâl murselîn. ( 171 )   And olsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir. ( 172 ) İnnehum le humul mensûrûn. ( 172 )   Onlar şüphesiz yardım göreceklerdir. ( 173 ) Ve inne cundenâ le humul gâlibûn. ( 173 )   Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir. ( 174 ) Fe tevelle anhum hattâ hîn. ( 174 )   Bir süreye kadar onlara aldırış etme. ( 175 ) Ve ebesirhum fe sevfe yubesirûn. ( 175 )   Onlara inecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir. ( 176 ) E fe bi azâbinâ yesta’cilûn. ( 176 )   Azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar? ( 177 ) Fe izâ nezele bi sâhatihim fe sâe sabâhul munzerîn. ( 177 )   O azap, yurtlarına indiğinde, uyarılan fakat yola gelmeyenlerin sabahı ne kötü olur! ( 178 ) Ve tevelle anhum hattâ hîn. ( 178 )   Bir süreye kadar onlardan yüz çevir. ( 179 ) Ve ebesir fe sevfe yubesirûn. ( 179 )   İnecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir. ( 180 ) Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn. ( 180 )   Senin güçlü olan Rabbin, onların vasıflandırmalarından münezzehtir. ( 181 ) Ve selâmun alâl murselîn. ( 181 )   Ve selam, peygamberleredir. ( 182 ) Vel hamdu lillâhi rabbil âlemîn. ( 182 )   Hamd de Alemlerin Rabbi Allah'adır.

Âyetleri daha iyi anlamak için ehl-i sünnet hocalarımızın tefsirini okumanız tavsiye edilir.