24. Nûr Sûresi ( سُورَةُ النُّورِ ) Surah An-Noor
Kur’ân sayfa no : 349 - 358   Cüz : 18   Âyet sayısı : 64
Okuyan : Mishary bin Rashid Alafasy

  • 24. Nûr Sûresi ( سُورَةُ النُّورِ ) Surah An-Noor

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Sûratun enzelnâhâ ve faradenâhâ ve enzelnâ fîhâ âyâtin beyyinâtin leallekum tezekkerûn. ( 1 )   Bu, indirip, hükümlerini kesinleştirdiğimiz suredir. Öğüt alasınız diye onda apaçık ayetler indirdik. ( 2 ) Ez zâniyetu vez zânî fecelidû kulle vâhidin min humâ miete celdeh ve lâ te’huzkum bi himâ ra’fetun fî dînillâhi in kuntum tuk’minûne billâhi vel yevmil âhir, vel yeşhede azâbehumâ tâifetun minel muk’minîn. ( 2 )   Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini konusunda o ikisine acımayın. Onların ceza görmesine, inananlardan bir topluluk da şahit olsun. ( 3 ) Ez zânî lâ yenkihu illâ zâniyeten ev muşriketen vez zâniyetu lâ yenkihuhâ illâ zânin ev muşrik, ve hurrime zâlike alâl muk’minîn. ( 3 )   Zina eden erkek, ancak zina eden veya putperest bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da, ancak zina eden veya putperest olan bir erkek evlenebilir. Bu, müminlere yasak edilmiştir. ( 4 ) Vellezîne yermûnel muhsanâti summe lem ye’tû bi erbaati şuhedâ e fecelidûhum semânîne celdeten ve lâ takabelû lehum şehâdeten ebedâ, ve ulâike humul fâsikûn. ( 4 )   İffetli kadınlara zina isnat edip de, sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun; ebediyen onların şahidliğini kabul etmeyin. İşte onlar yoldan çıkmış kimselerdir. ( 5 ) İllâllezîne tâbû min ba’di zâlike ve aslehû, fe innallâhe gafûrun rahîm. ( 5 )   Ama bundan sonra, tevbe edip düzelenler bunun dışındadır. Şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder. ( 6 ) Vellezîne yermûne ezvâcehum ve lem yekun lehum şuhedâu illâ enfusuhum fe şehâdetu ehadihim erbaû şehâdâtin billâhi innehû le mines sâdikîn. ( 6 )   Ve zevcelerine (eşlerine) zina (iftirası) atanlar, kendilerinden başka şahitleri yoksa o zaman onların herbirinin şahitliği; kendisinin, muhakkak sadıklardan (doğru söyleyenlerden) olduğuna dair, dört defa Allah’a şahitlik (yemin) etmesidir. ( 7 ) Vel hâmisetu enne la’netallâhi aleyhi in kâne minel kâzibîn. ( 7 )   Ve (yeminin) beşincisi, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah’ın lânetinin kendi üzerine olmasıdır. ( 8 ) Ve yederaû anhâl azâbe en teşhede erbaa şehâdâtin billâhi innehu le minel kâzibîn. ( 8 )   Ve (zevcenin, kadın eşin), Allah’a dört defa onun (zevcin, erkek eşin) mutlaka yalancılardan olduğuna dair şahitlik (yemin) etmesi, ondan (kadından) azabı (cezayı) kaldırır. ( 9 ) Vel hâmisete enne gadaballâhi aleyhâ in kâne mines sâdikîn. ( 9 )   Ve (yeminin) beşincisi eğer o (eşi), sadıklardan (doğru söyleyenlerden) ise Allah’ın gadabının (azabının) kendi üzerine olmasıdır. ( 10 ) Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu ve ennellâhe tevvâbun hakîm. ( 10 )   Allah'ın size nimet ve rahmeti bulunmasa ve Allah tevbeleri kabul eden ve Hakim olmasaydı suçlunun hemen cezasını verirdi.
  • ( 11 ) İnnellezîne câû bil ifki usbetun minkum, lâ tahsebûhu şerran lekum, bel huve hayrun lekum, li kullimriin minhum mâktesebe minel ism, vellezî tevellâ kiberahu minhum lehu azâbun azîm. ( 11 )   (Peygamber'in eşi hakkında) o yalanı uyduranlar içinizden bir güruhtur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, o sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden her birine kazandığı günah karşılığı ceza vardır; içlerinden elebaşılık yapana ise büyük azap vardır. ( 12 ) Lev lâ iz semi’tumûhu zannel muk’minûne vel muk’minâtu bi enfusihim hayran ve kâlû hâzâ ifkun mubîn. ( 12 )   Onu işittiğiniz zaman, erkek kadın müminlerin, kendiliklerinden hüsnü zanda bulunup da: "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi? ( 13 ) Lev lâ câû aleyhi bi erbaati şuhedâ, fe iz lem ye’tû biş şuhedâi fe ulâike indellâhi humul kâzibûn. ( 13 )   Dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? İşte bunlar, şahit getirmedikçe Allah katında yalancı olanlardır. ( 14 ) Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu fîd dunyâ vel âhirati le messekum fî mâ efadtum fîhi azâbun azîm. ( 14 )   Allah'ın dünya ve ahirette size lütuf ve merhameti olmasaydı, o kötü sözü yaymanızdan ötürü büyük bir azaba uğrardınız. ( 15 ) İz telakkavnehu bi elsinetikum ve tekûlûne bi efvâhikum mâ leyse lekum bihî ilmun ve tahsebûnehu heyyinen ve huve indallâhi azîm. ( 15 )   Onu dilinize dolamıştınız. Bilmediğiniz şeyleri ağzınıza alıyordunuz. Onu önemsiz bir şey sanıyordunuz, oysa Allah katında önemi büyüktü. ( 16 ) Ve lev lâ iz semi’tumûhu kultum mâ yekûnu lenâ en netekelleme bi hâzâ subehâneke hâzâ buhtânun azîm. ( 16 )   O'nu işittiğinizde: "Bu konuda konuşmamız yakışık almaz; haşa, bu büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi? ( 17 ) Yeizukumullâhu en teûdû li mislihî ebeden in kuntum muk’minîn. ( 17 )   Eğer mümin kişilerdenseniz, Allah buna benzer bir şeye bir daha dönmemenizi tavsiye eder. ( 18 ) Ve yubeyyinullâhu lekumul âyât, vallâhu alîmun hakîm. ( 18 )   Allah size ayetleri açıkça bildirir. Allah bilendir, Hakim'dir. ( 19 ) İnnellezîne yuhibbûne en teşîal fâhişetu fîllezîne âmenû lehum azâbun elîmun fîd dunyâ vel âhirah, vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn. ( 19 )   Müminler arasından hayasızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve ahirette can yakıcı azap vardır. Allah bilir, siz ise bilmezsiniz. ( 20 ) Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu ve ennallâhe raûfun rahîm. ( 20 )   Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, Allah şefkatli ve merhametli olmasaydı hemen cezanızı verirdi.
  • ( 21 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân, ve mey yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî mey yeşâ, vallâhu semî’un alîm. ( 21 )   Ey İnananlar! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir. ( 22 ) Ve lâ ye’teli ulûl fadli minkum ves seati ey yu’tû ulîl kurbâ vel mesâkîne vel muhâcirîne fî sebîlillâh, velya’fû velyasfehû, e lâ tuhibbûne ey yagfirallâhu lekum, vallâhu gafûrun rahîm. ( 22 )   İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere, vermemek için yemin etmesinler, affetsinler, geçsinler. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli olandır. ( 23 ) İnnellezîne yermûnel muhsanâtil gâfilâtil muk’minâti luinû fîd dunyâ vel âhirati ve lehum azâbun azîm. ( 23 )   Muhakkak ki gâfil (kendisinin haberi olmaksızın) muhsin (iffetli) kadınlara ve mü’min kadınlara (iftira) atanlar, dünya ve ahirette lânetlenmiştir. Ve onlara azîm azap vardır. ( 24 ) Yevme teşhedu aleyhim elsinetuhum ve eydîhim ve erculuhum bimâ kânû ya’melûn. ( 24 )   O gün onlara, onların dilleri, elleri ve ayakları (hayat filmleri) yapmış olduklarına şahitlik edecek. ( 25 ) Yevme izin yuveffîhimullâhu dînehumul hakka ve ya’lemûne ennallâhe huvel hakkul mubîn. ( 25 )   O gün, Allah onlara kesinleşmiş cezalarını verecektir. Allah'ın apaçık hak olduğunu bileceklerdir. ( 26 ) El habîsâtu lil habîsîne vel habîsûne lil habîsât, vet tayyibâtu lit tayyibîne vet tayyibûne lit tayyibât, ulâike muberraûne mimmâ yekûlûn, lehum magfiratun ve rizkun kerîm. ( 26 )   Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara yakışırlar. İyi kadınlar iyi erkeklere, iyi erkekler de iyi kadınlara yakışırlar. Bunlar, onların söylediklerinden uzaktırlar. İşte bunlara mağfiret ve cömertçe verilmiş rızık vardır. ( 27 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tedehulû buyûten gayra buyûtikum hattâ teste’nisû ve tusellimû alâ ehlihâ, zâlikum hayrun lekum leallekum tezekkerûn. ( 27 )   Ey inananlar! Evlerinizden başka evlere, izin almadan, seslenip sahiplerine selam vermeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz bu sizin için daha iyidir.
  • ( 28 ) Fe in lem tecidû fîhâ ehaden fe lâ tedehulûhâ hattâ yu’zene lekum ve in kîle lekumurciû ferciû huve ezkâ lekum, vallâhu bimâ ta’melûne alîm. ( 28 )   Eğer evde kimseyi bulamazsanız, yine de size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz. Size "Dönün" denirse dönün. Bu, sizi daha çok temize çıkarır. Allah yaptıklarınızı bilir. ( 29 ) Leyse aleykum cunâhun en tedehulû buyûten gayra meskûnetin fîhâ metâun lekum, vallâhu ya’lemu mâ tubedûne ve mâ tektumûn. ( 29 )   İçinde malınız bulunan boş evlere girmenizde bir sorumluluk yoktur. Allah, açığa vurduğunuzu da, gizlediğinizi de bilir. ( 30 ) Kul lil muk’minîne yaguddû min ebesârihim ve yahfezû furûcehum, zâlike ezkâ lehum, innallâhe habîrun bimâ yasneûn. ( 30 )   Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini, korusunlar. Bu, onların arınmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır. ( 31 ) Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebesârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubedîne zînetehunne illâ mâ zahera minhâ, velyadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinn, ve lâ yubedîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâi hinne ev âbâi buûletihinne ev ebenâihinne ev ebenâi buûletihinne ev ihvânihinne ev benî ihvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne, evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tiflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâ, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinn, ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhâl muk’minûne leallekum tuflihûn. ( 31 )   Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları ve kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya müslüman kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler, ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allah'ın hükmüne dönün.
  • ( 32 ) Ve enkihûl eyâmâ minkum ves sâlihîne min ibâdikum ve imâikum, iy yekûnû fukarâe yugnihimullâhu min fadlih, vallâhu vâsiun alîm. ( 32 )   İçinizdeki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfü ile zenginleştirir. Allah lütfü bol olandır, bilendir. ( 33 ) Velyesta’fifillezîne lâ yecidûne nikâhan hattâ yugniyehumullâhu min fadlih, vellezîne yebetegûnel kitâbe mimmâ meleket eymânukum fe kâtibûhum in alimtum fîhim hayra, ve âtûhum min mâlillâhillezî âtâkum, ve lâ tukrihû feteyâtikum alâl bigâi in eradene tehassunen li tebetegû aradal hayâtid dunyâ ve mey yukrihhunne fe innellâhe min ba’di ikrâhihinne gafûrun rahîm. ( 33 )   Evlenemeyenler, Allah kendilerini lütfü ile zenginleştirene kadar iffetli davransınlar. Kölelerinizden hür olmak için bedel vermek isteyenlerin, onlarda bir iyilik görürseniz, bedel vermelerini kabul edin. Onlara Allah'ın size verdiği maldan verin. Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilsin ki Allah hiç şüphesiz onu değil zorlanan kadınları bağışlar ve merhamet eder. ( 34 ) Ve lekade enzelnâ ileykum âyâtin mubeyyinâtin ve meselen minellezîne halev min kabelikum ve mev’izaten lil muttakîn. ( 34 )   And olsun ki, size apaçık ayetler, sizden önce geçenlerden misal ve sakınanlara öğüt indirdik. ( 35 ) Allâhu nûrus semâvâti vel ard, meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ misbâh, el misbâhu fî zucâceh, ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durriyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr, nûrun alâ nûr, yehdîllâhu li nûrihî mey yeşâ, ve yadribullâhul emsâle lin nâs, vallâhu bi kulli şey’in alîm. ( 35 )   Allah göklerin ve yerin Nur'udur. O'nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir, cam ise, sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır; bu ne yalnız doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır. Ateş değmese bile, nerdeyse yağın kendisi aydınlatacak! Nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. Allah insanlara misaller verir. O, herşeyi bilir. ( 36 ) Fî buyûtin ezinallâhu en turfea ve yuzkere fîhâsmuhu yusebbihu lehu fîhâ bil guduvvi vel âsâl. ( 36 )   Allah'ın yüksek tutulmasına ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde, insanlar sabah akşam O'nu tesbih ederler.
  • ( 37 ) Ricâlun lâ tulhîhim ticâratun ve lâ bey’un an zikrillâhi ve ikâmis salâti ve îtâiz zekâti yehâfûne yevmen tetekallebu fîhil kulûbu vel ebesâr. ( 37 )   Bunları ne ticaret ve ne de alışveriş Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoyar. Bunlar, gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar. ( 38 ) Li yeceziyehumullâhu ahsene mâ amilû ve yezîdehum min fadlih, vallâhu yerzuku mey yeşâu bi gayri hisâbe. ( 38 )   Allah, onları işlediklerinin en güzeliyle mükafatlandırır ve lütfundan onlara fazlasıyla verir. Allah dilediğini hesapsız şekilde rızıklandırır. ( 39 ) Vellezîne keferû a’mâluhum ke serâbin bi kîatin yahsebuhuz zam’ânu mâen, hattâ izâ câehu lem yecidehu şey’en ve vecedallâhe indehu fe veffâhu hisâbeh, vallâhu serîul hisâbe. ( 39 )   İnkar edenlerin işleri engin çöllerdeki serap gibidir. Susayan kimse onu su zanneder, fakat oraya geldiğinde hiçbir şey bulamaz. Orada Allah'ı bulur ve O da hesabını görür. Allah hesabı çabuk görendir. ( 40 ) Ev ke zulumâtin fî bahril lucciyyin yagşâhu mevcun min fevkihî mevcun min fevkihî sehâbe, zulumâtun ba’duhâ fevka ba’din, izâ ahrace yedehu lem yekede yerâhâ ve men lem yece’alillâhu lehu nûran fe mâ lehu min nûr. ( 40 )   Veya derin denizin karanlıklarına benzer. Onu üstüste dalgalar ve dalgaların üstünde de bulutlar örter; karanlıklar üstünde karanlıklar; insan elini uzattığı zaman, nerdeyse onu bile göremez. Allah'ın nur vermediği kimsenin nuru olmaz. ( 41 ) E lem tera ennallâhe yusebbihu lehu men fîs semâvâti vel ardi vet tayru sâffât, kullun kade alime salâtehu ve tesbîhah, vallâhu alîmun bimâ yef’alûn. ( 41 )   Göklerde ve yerde olan kimselerin, sıra sıra uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiğini görmez misin? Her biri kendi niyaz ve tesbihini bilir. Allah, onların yaptıklarını bilendir. ( 42 ) Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard, ve ilâllâhil masîr. ( 42 )   Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Dönüş Allah'adır. ( 43 ) E lem tera ennallâhe yuzcî sehâben summe yuellifu beynehu summe yece'aluhu rukâmen fe terâl vedeka yahrucu min hilâlihî, ve yunezzilu mines semâi min cibâlin fîhâ min beradin fe yusîbu bihî mey yeşâ ve yasrifuhu an mey yeşâ, yekâdu senâ berkihî yezhebu bil ebesâr. ( 43 )   Bilmez misiniz ki, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirir; üstüste yığar, sen de onların arasından yağmur yağdığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar gibi bulutlar indirir, dilediğini ona uğratır, dilediğinden de uzak tutar. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alır!
  • ( 44 ) Yukallibullâhul leyle ven nehâr, inne fî zâlike le ibereten li ulîl ebesâr. ( 44 )   Allah geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir. Doğrusu, görebilenler için bunda ibretler vardır. ( 45 ) Vallâhu halaka kulle dâbbetin min mâin, fe minhum mey yemşî alâ batanihi ve minhum mey yemşî alâ riceleyni ve minhum mey yemşî alâ erba, yahlukullâhu mâ yeşâ, innallâhe alâ kulli şey’in kadîr. ( 45 )   Allah bütün canlıları sudan yaratmıştır. Kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi dört ayakla yürür. Allah dilediğini yaratır, Allah şüphesiz herşeye Kadir'dir. ( 46 ) Lekade enzelnâ âyâtin mubeyyinât, vallâhu yehdî mey yeşâu ilâ sirâtin mustakîm. ( 46 )   And olsun ki, açıklayıcı ayetler indirmişizdir. Allah dilediğini doğru yola eriştirir. ( 47 ) Ve yekûlûne âmennâ billâhi ve bir resûli ve ata’nâ summe yetevellâ ferîkun minhum min ba’di zâlik ve mâ ulâike bil muk’minîn. ( 47 )   Münafıklar: "Allah'a ve Peygamber'e inandık, itaat ettik" derler; sonra da bir takımı yüz çevirirler. İşte bunlar inanmış değillerdir. ( 48 ) Ve izâ duû ilâllâhi ve resûlihî li yahkume beynehum izâ ferîkun minhum mu’ridûn. ( 48 )   Aralarında hüküm vermek üzere Allah'a ve Peygamberine çağırıldıkları zaman, bir takımı hemen yüz çevirirler. İşte bunlar inanmış değillerdir. ( 49 ) Ve iy yekun lehumul hakku ye’tû ileyhi muz’inîn. ( 49 )   Ama hak kendilerinden tarafa ise, itaatle koşa koşa gelirler. ( 50 ) E fî kulûbihim maradun emirtâbû em yehâfûne ey yehîfallâhu aleyhim ve resûluh, bel ulâike humuz zâlimûn. ( 50 )   Kalplerinde hastalık mı var, yoksa şüphelenmişler midir, yahut Allah'ın ve Peygamberinin onlara haksızlık yapacağından mı korkmaktadırlar? Hayır; onlar sadece zalimdirler. ( 51 ) İnnemâ kâne kavlel muk’minîne izâ duû ilâllâhi ve resûlihî li yahkume beynehum ey yekûlû semi’nâ ve ata’nâ ve ulâike humul muflihûn. ( 51 )   Aralarında hüküm verilmek üzere Allah'a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: "İşittik, itaat ettik" demek, ancak müminlerin sözüdür, işte saadete erenler onlardır. ( 52 ) Ve mey yutiillâhe ve resûlehu ve yahşallâhe ve yettakahi fe ulâike humul fâizûn. ( 52 )   Allah'a ve Peygambere itaat eden, Allah'tan korkan ve O'ndan sakınan kimseler, işte onlar kurtulanlardır. ( 53 ) Ve akasemû billâhi cehde eymânihim le in emertehum le yahrucunn, kul lâ tukasimû, tâatun ma’rûfehe, innallâhe habîrun bimâ ta’melûn. ( 53 )   Eğer kendilerine emredersen, o iki yüzlüler, savaşa çıkacaklarına bütün güçleriyle yemin ederler. De ki: "Yemin etmeyin; itaatiniz malumdur. Allah yaptıklarınızdan şüphesiz haberdardır."
  • ( 54 ) Kul atîullâhe ve atîur resûl, fe in tevellev fe innemâ aleyhi mâ hummile ve aleykum mâ hummiltum, ve in tutîûhu tehtedû, ve mâ alâr resûli illâl belâgul mubîn. ( 54 )   De ki: "Allah'a itaat edin; Peygambere itaat edin." Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o Peygamber, kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz. Eğer O'na itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz, Peygambere düşen sadece, apaçık tebliğdir. ( 55 ) Vaadallâhullezîne âmenû minkum ve amilûs sâlihâti le yestahlifennehum fîl ardi kemâstahlefellezîne min kabelihim, ve le yumekkinenne lehum dînehumullezîrtedâ lehum ve le yubeddilennehum min ba’di havfihim emna, ya’budûnenî lâ yuşrikûne bî şey’e, ve men kefere ba’de zâlike fe ulâike humul fâsikûn. ( 55 )   Allah, içinizden inanıp yararlı iş işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef kılacağına, onlar için beğendiği dini temelli yerleştireceğine, korkularını güvene çevireceğine dair söz vermiştir. Çünkü onlar Bana kulluk eder, hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Bundan sonra inkar eden kimseler, işte onlar artık yoldan çıkmış olanlardır. ( 56 ) Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte ve atîûr resûle leallekum turhamûn. ( 56 )   Namaz kılın, zekat verin, Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin. ( 57 ) Lâ tahsebennellezîne keferû mu’cizîne fîl ard, ve me’vâhumun nâr, ve le bi’sel masîr. ( 57 )   İnkar edenlerin, Bizi yeryüzünde aciz bırakacaklarını sanmayasın. Varacakları yer ateştir. Ne kötü dönüştür! ( 58 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû li yeste’zinkumullezîne meleket eymânukum vellezîne lem yebelugûl hulume minkum selâse merrât, min kabeli salâtil feceri, ve hîne tedaûne siyâbekum minez zahîrati, ve min ba’di salâtil işâ, selâsu avrâtin lekum, leyse aleykum ve lâ aleyhim cunâhun ba’de hunn, tavvâfûne aleykum ba’dukum alâ ba’d, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyât, vallâhu alîmun hakîm. ( 58 )   Ey inananlar! Ellerinizin altında olan köle ve cariyeler ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar, sabah namazından önce, öğle sıcağında soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde üç defa izin istesinler. Bunlar, sizin açık bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmakta size de, onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah size ayetlerini böylece açıklar. Allah bilendir, Hakim'dir.
  • ( 59 ) Ve izâ belegal etefâlu minkumul hulume felyeste'zinû kemâste'zenellezîne min kabelihim, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtih, vallâhu alîmun hakîm. ( 59 )   Çocuklarınız erginlik çağına gelince, büyüklerinin izin istediği gibi, onlar da her defasında izin istesinler. Allah size ayetlerini böylece açıklar. Allah bilendir, Hakim'dir. ( 60 ) Vel kavâidu minen nisâillatî lâ yercûne nikâhan fe leyse aleyhinne cunâhun ey yeda'ne siyâbehunne gayra muteberricâtin bi zîneh, ve ey yesta'fifne hayrun lehunn, vallâhu semîun alîm. ( 60 )   Evlenme ümidi kalmayan, ihtiyarlayıp oturmuş kadınlara, süslerini açığa vurmamak şartiyle, dış esvaplarını çıkarmaktan ötürü sorumluluk yoktur; ama sakınmaları kendileri için daha iyi olur. Allah işitir ve bilir. ( 61 ) Leyse alâl a'mâ haracun ve lâ alâl a'raci haracun ve lâ alâl marîdi haracun ve lâ alâl enfusikum en te'kulû min buyûtikum ev buyûti âbâikum ev buyûti ummehâtikum ev buyûti ihvânikum ev buyûti ehavâtikum ev buyûti a'mâmikum ev buyûti ammâtikum ev buyûti ahvâlikum ev buyûti hâlâtikum ev mâ melektum mefâtihahû ev sadîkikum, leyse aleykum cunâhun en te'kulû cemîan ev eştâtâ, fe izâ dahaltum buyûten fe sellimû alâ enfusikum tahiyyeten min indillâhi mubaraketen tayyibeh, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum ta'kilûn. ( 61 )   Kör için bir sorumluluk yoktur. Topal için bir sorumluluk yoktur. Hastaya da bir sorumluluk yoktur. Evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya kahyası olup anahtarları elinde olan evlerde, ya da dostlarınızın evlerinde izinsiz yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir arada veya ayrı ayrı yemenizde de bir sorumluluk yoktur. Evlere girdiğiniz zaman, kendinize ehlinize Allah katından bereket, esenlik ve güzellik dileyerek selam verin. Allah size ayetleri, düşünesiniz diye böylece açıklar.
  • ( 62 ) İnnemâl muk’minûnellezîne âmenû billâhi ve resûlihî ve izâ kânû meahu alâ emrin câmiin lem yezhebû hattâ yeste’zinûh, innellezîne yeste’zinûneke ulâikellezîne yuk’minûne billâhi ve resûlih, fe izâste’zenûke li ba’di şe’nihim fe’zen li men şi’te minhum vestağfir lehumullâh, innallâhe gafûrun rahîm. ( 62 )   Doğrusu Allah'a ve Peygamberine inanan Müminler, Peygamberle beraber bir işe karar vermek için toplandıklarında, ondan izin almaksızın gitmezler. Senden izin isteyenler, işte onlar, Allah'a ve Peygamberine inananlardır. Bazı işleri için senden izin isterlerse, içlerinden dilediğine izin ver, Allah'tan, onların bağışlanmalarını dile. Allah şüphesiz bağışlar, merhamet eder. ( 63 ) Lâ tece’alû duâer resûli beynekum ke duâi ba’dikum ba’da, kade ya’lemullâhullezîne yetesellelûne minkum livâzâ, felyahzerillezîne yuhâlifûne an emrihî en tusîbehum fitnetun ev yusîbehum azâbun elîm. ( 63 )   Peygamberin çağrısını, kendi aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. Allah, içinizden sıvışıp gidenleri şüphesiz bilir. O'nun buyruğuna aykırı hareket edenler, başlarına bir belanın gelmesinden veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar. ( 64 ) E lâ inne lillâhi mâ fis semâvâti vel ard, kade ya’lemu mâ entum aleyhi, ve yevme yurceûne ileyhi fe yunebbiuhum bi mâ amilû, vallâhu bi kulli şey’in alîm. ( 64 )   Dikkat edin; göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. O, içinde bulunduğunuz durumu da, kendisine döndürüleceğiniz günü de gerçekten bilir. Onlara işlediklerini haber verir. Allah herşeyi bilir.

Âyetleri daha iyi anlamak için ehl-i sünnet hocalarımızın tefsirini okumanız tavsiye edilir.