19. Meryem Sûresi ( سُورَةُ مَرْيَمَ ) Surah Maryam
Kur’ân sayfa no : 304 - 311   Cüz : 16   Âyet sayısı : 98
Okuyan : Mishary bin Rashid Alafasy

  • 19. Meryem Sûresi ( سُورَةُ مَرْيَمَ ) Surah Maryam

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Kâf, hâ, yâ, ayn, sâde. ( 1 )   Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad. ( 2 ) Zikru rahmeti rabbike abedehu zekeriyyâ. ( 2 )   Bu, Rabbinin kulu Zekeriya'ya olan rahmetini anmadır. ( 3 ) İz nâdâ rabbehu nidâen hafiyyâ. ( 3 )   O Rabbine içinden yalvarmıştı. ( 4 ) Kâle rabbî innî ve henel azmu minnî veştealer re’su şeyben ve lem ekun bi duâike rabbî şakiyyâ. ( 4 )   Şöyle demişti: "Rabbim! Gerçekten kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı. Rabbim! Sana yalvarmakla şimdiye kadar bedbaht olup bir şeyden mahrum kalmadım." ( 5 ) Ve innî hiftul mevâliye min verâî ve kânetimraetî âkiran fe hebe lî min ledunke veliyyâ. ( 5 )   Ve gerçekten ben, arkamdan (benden sonra) vali olanlar (benim soyumdan gelenler benim gibi davranmazlar diye) korktum. Ve benim kadınım (artık) akir oldu. Bu sebeple bana, Senin katından bir velî (dost, yardımcı, evlât) bağışla. ( 6 ) Yerisunî ve yerisu min âli ya’kûbe vece’alhu rabbî radiyyâ. ( 6 )   Bana ve Yâkub (A.S)’ın ailesine varis olsun. Ve Rabbim, onu (Senden) razı (olan) kıl. ( 7 ) Yâ zekeriyyâ innâ nubeşşiruke bi gulâminismuhu yahyâ lem nece’al lehu min kabelu semiyyâ. ( 7 )   Allah: "Ey Zekeriya! Sana, Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik" buyurdu. ( 8 ) Kâle rabbî ennâ yekûnu lî gulâmun ve kânetimraetî âkiran ve kade belagtu minel kiberi itiyyâ. ( 8 )   Zekeriya: "Rabbim! Karım kısır, ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olabilir?" dedi. ( 9 ) Kâle kezâlike, kâle rabbuke huve aleyye heyyinun ve kade halakatuke min kabelu ve lem teku şey’â. ( 9 )   Allah: "Rabbin böyle buyurdu; Çünkü bu bana kolaydır, nitekim sen yokken daha önce seni yaratmıştım" dedi. ( 10 ) Kâle rabbice’al lî âyeh, kâle âyetuke ellâ tukellimen nâse selâse leyâlin seviyyâ. ( 10 )   Zekeriya "Rabbim! Öyleyse bana bir alamet ver" dedi. Allah: "Senin alametin, sağlam ve sıhhatli olduğun halde üç gün üç gece insanlarla konuşamamandır" buyurdu. ( 11 ) Fe harace alâ kavmihî minel mihrâbi fe evhâ ileyhim en sebbihû bukraten ve aşiyyâ. ( 11 )   Zekeriya bunun üzerine mabedden çıkıp milletine: "Sabah akşam Allah'ı tesbih edin" diye işarette bulundu.
  • ( 12 ) Yâ yahyâ huzil kitâbe bi kuvveh, ve âteynâhul hukme sabiyyâ. ( 12 )   Ey Yahya! Kitab’ı kuvvetle (dikkatle) al (kendine mal et). Ve Biz, ona sabi iken (küçük yaşta) hikmet verdik. ( 13 ) Ve hanânen min ledunnâ ve zekâh, ve kâne takiyyâ. ( 13 )   Ve katımızdan ona, sevgi ve zekât (nefs tezkiyesi) (verdik). Ve o, takva sahibi oldu. ( 14 ) Ve berran bi vâlideyhi ve lem yekun cebbâren asiyyâ. ( 14 )   Anne ve babasına karşı birr sahibiydi. Ve o, asi, cebbar değildi. ( 15 ) Ve selâmun aleyhi yevme vulide ve yevme yemûtu ve yevme yube’asu hayyâ. ( 15 )   Doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde ona selam olsun. ( 16 ) Vezkur fil kitâbi meryeme, izintebezet min ehlihâ mekânen şarkiyyâ. ( 16 )   Kitabda Meryem'i de an. O, ailesinden ayrılarak, doğu yönünde bir yere çekilmişti. ( 17 ) Fettehazet min dûnihim hicâben fe erselnâ ileyhâ rûhanâ fe temessele lehâ beşeran seviyyâ. ( 17 )   Sonra, insanlardan gizlenmek için bir perde germişti. Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan olarak görünmüştü. ( 18 ) Kâlet innî eûzu bir rahmâni minke in kunte takiyyâ. ( 18 )   Meryem: "Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen, senden Rahman'a sığınırım" dedi. ( 19 ) Kâle innemâ ene resûlu rabbiki li ehebe leki gulâmen zekiyyâ. ( 19 )   Cebrail: "Ben temiz bir oğlan bağışlamak için Rabbinin sana gönderdiği elçiden başkası değilim" dedi. ( 20 ) Kâlet ennâ yekûnu lî gulâmun ve lem yemsesnî beşerun ve lem eku bagiyyâ. ( 20 )   Meryem: "Bana bir insan temas etmemişken, ben kötü kadın da olmadığım halde nasıl oğlum olabilir?" dedi. ( 21 ) Kâle kezâlik, kâle rabbuki huve aleyye heyyin, ve li nece’alehû âyeten lin nâsi ve rahmeten minnâ, ve kâne emran makadiyyâ. ( 21 )   Cebrail: "Bu böyledir, çünkü Rabbin, 'Bu bana kolaydır, onu insanlar için bir mucize ve katımızdan da bir rahmet kılacağız; hem bu önceden kararlaştırılmış bir iştir' diyor" dedi. ( 22 ) Fe hamelethu fentebezet bihî mekânen kasiyyâ. ( 22 )   Meryem oğlana gebe kaldı, o haliyle uzak bir yere çekildi. ( 23 ) Fe ecâehâl mehâdû ilâ ciz’in nahleti, kâlet yâ leytenî mittu kabele hâzâ ve kuntu nesyen mensiyyâ. ( 23 )   Doğum sancısı onu bir hurma ağacının dibine gitmeğe mecbur etti. "Keşke ben bundan önce ölmüş olsaydım da unutulup gitseydim" dedi. ( 24 ) Fe nâdâhâ min tahtihâ ellâ tahzenî kade ceale rabbuki tahteki seriyyâ. ( 24 )   O zaman onun (Hz. Meryem’in) alt yanından, ona “mahzun olma (üzülme)” diye bir nida (geldi): “Rabbin, senin alt yanından bir su yolu kıldı (oluşturdu).” ( 25 ) Ve huzzî ileyki bi ciz’in nahleti tusâkit aleyki rutaben ceniyyâ. ( 25 )   Ve hurma ağacının gövdesini üzerine silkele. Taze hurmalar senin üzerine düşsün, (orada) toplansın.
  • ( 26 ) Fe kulî veşrabî ve karrî aynâ, fe immâ terayinne minel beşeri ehaden fe kûlî innî nezertu lir rahmâni savmen fe len ukellimel yevme insiyyâ. ( 26 )   Ye iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan 'Ben Rahman için oruç adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım' de." ( 27 ) Fe etet bihî kavmehâ tahmiluh, kâlû yâ meryemu lekade ci’ti şey’en feriyyâ. ( 27 )   Böylece onu taşıyarak kavmine getirdi. (Kavmindekiler) dediler ki: “Ey Meryem! Andolsun ki sen, acayip (kötü) bir şey yaptın.” ( 28 ) Yâ uhte hârûne mâ kâne ebûkimrae sev’in ve mâ kânet ummuki bagiyyâ. ( 28 )   Ey Harun’un (kız)kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi. Ve senin annen de azgın (iffetsiz) değildi. ( 29 ) Fe eşârat ileyh, kâlû keyfe nukellimu men kâne fîl mehdi sabiyyâ. ( 29 )   Meryem çocuğu gösterdi. "Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz?" dediler. ( 30 ) Kâle innî abedullâhi, âtâniyel kitâbe ve cealenî nebiyyâ. ( 30 )   (Bebek) şöyle dedi: “Muhakkak ki ben, Allah’ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni nebî (peygamber) kıldı.” ( 31 ) Ve cealenî mubâraken eyne mâ kuntu ve evsânî bis salâti vez zekâti mâ dumtu hayyâ. ( 31 )   Ve beni nerede bulunursam bulunayım (bulunduğum heryerde) mübarek kıldı. Ve hayatta kaldığım sürece namazı ve zekâtı bana vasiyet etti (emretti). ( 32 ) Ve berran bi vâlidetî ve lem yece’alnî cebbâren şakiyyâ. ( 32 )   Ve anneme karşı birr sahibi olmayı (emretti). Ve beni, cebbar (zorba) şâkî kılmadı (yapmadı). ( 33 ) Ves selâmu aleyye yevme vulidtu ve yevme emûtu ve yevme ube’asu hayyâ. ( 33 )   Ve doğduğum gün ve öleceğim gün ve canlı olarak beas edileceğim (diriltileceğim) gün selâm benim üzerimedir (banadır). ( 34 ) Zâlike îsâbenu meryem, kavlel hakkillezî fîhi yemterûn. ( 34 )   İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsa gerçek söze göre budur. ( 35 ) Mâ kâne lillâhi ey yettehize min velede, subehâneh, izâ kadâ emran fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn. ( 35 )   Allah çocuk edinmez, O münezzehtir. Bir işin olmasına hükmederse ona ancak "Ol" der, o da olur. ( 36 ) Ve innallâhe rabbî ve rabbukum fa’budûh, hâzâ sirâtun mustekîm. ( 36 )   "Doğrusu Allah benim de sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu doğru yoldur." ( 37 ) Fahtelefel ahzâbu min beynihim, fe veylun lillezîne keferû min meşhedi yevmin azîm. ( 37 )   Fırkalar, kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Vay o büyük günü görecek kafirlerin haline! ( 38 ) Esmi’ bihim ve ebesir yevme ye’tûnenâ lâkiniz zâlimûnel yevme fî dalâlin mubîn. ( 38 )   Bize geldikleri gün neler görüp neler işitecekler! Ama zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler.
  • ( 39 ) Ve enzirhum yevmel hasreti iz kudiyel emr, ve hum fî gafletin ve hum lâ yuk’minûn. ( 39 )   Hala gaflet içinde bulunanları ve hala inanmayanları işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar. ( 40 ) İnnâ nahnu nerisul arda ve men aleyhâ ve ileynâ yurceûn. ( 40 )   Şüphesiz Biz bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara varis olacağız. Onlar Bize döneceklerdir. ( 41 ) Vezkur fîl kitâbi ibrâhîm, innehu kâne siddîkan nebiyyâ. ( 41 )   Kitap'da İbrahim'e dair anlattıklarımızı da an, o şüphesiz dosdoğru bir peygamberdi. ( 42 ) İz kâle li ebîhi, yâ ebeti lime ta’budu mâ lâ yesmau ve lâ yubesiru ve lâ yugnî anke şey’â. ( 42 )   Babasına şöyle demişti: "Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?" ( 43 ) Yâ ebeti innî kade câenî minel ilmi mâ lem ye’tike fettebi’nî ehdike sirâtan seviyyâ. ( 43 )   "Babacığım! Doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy, seni doğru yola eriştireyim." ( 44 ) Yâ ebeti lâ ta’budiş şeytân, inneş şeytâne kâne lir rahmâni asiyyâ. ( 44 )   "Babacığım! Şeytana tapma, çünkü şeytan Rahman'a baş kaldırmıştır" ( 45 ) Yâ ebeti innî ehâfu ey yemesseke azâbun miner rahmâni fe tekûne liş şeytâni veliyyâ. ( 45 )   "Babacığım! Doğrusu sana Rahman katından bir azabın gelmesinden korkuyorum ki böylece şeytanın dostu olarak kalırsın." ( 46 ) Kâle e râgibun ente an âlihetî yâ ibrâhîm, leil lem tentehi le ercumennek vehcurnî meliyyâ. ( 46 )   Babası: "Ey İbrahim! Sen benim tanrılarımdan yüz çevirmek mi istiyorsun? Bundan vazgeçmezsen mutlaka seni taşlarım; uzun bir süre benden uzaklaş git." dedi. ( 47 ) Kâle selâmun aleyk, se estagfiru leke rabbî, innehu kâne bî hafiyyâ. ( 47 )   İbrahim şöyle cevap verdi: "Sana selam olsun. Senin için Rabbim'den mağfiret dileyeceğim, çünkü O, bana karşı çok lütufkardır." ( 48 ) Ve a’tezilukum ve mâ tede’ûne min dûnillâhi ve ede’û rabbî, asâ ellâ ekûne bi duâi rabbî şakiyyâ. ( 48 )   "Sizi Allah'tan başka taptıklarınızla bırakıp çekilir, Rabbime yalvarırım. Rabbime yalvarışımda mahrum kalmayacağımı umarım." ( 49 ) Fe lemmâ’tezelehum ve mâ ya’budûne min dûnillâhi vehebenâ lehû ishâka ve ya’kûbe ve kullen cealnâ nebiyyâ. ( 49 )   İbrahim onları Allah'tan başka taptıklarıyla başbaşa bırakıp çekilince ona İshak ve Yakub'u bahşettik ve her birini peygamber yaptık. ( 50 ) Ve vehebenâ lehum mir rahmetinâ ve cealnâ lehum lisâne sidikin aliyyâ. ( 50 )   Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onların her dilde üstün şekilde anılmalarını sağladık. ( 51 ) Vezkur fîl kitâbi mûsâ, innehu kâne muhlesan ve kâne resûlen nebiyyâ. ( 51 )   Kitap'da Musa'ya dair anlattıklarımızı da an. O seçkin kılınmış bir insan, tarafımızdan gönderilmiş bir peygamberdi.
  • ( 52 ) Ve nâdeynâhu min cânibit tûril eymeni ve karrabenâhu neciyyâ. ( 52 )   Ona Tur'un sağ yanından seslenmiş ve konuşmak için onu yaklaştırmıştık. ( 53 ) Ve vehebenâ lehu mir rahmetinâ ehâhu hârûne nebiyyâ. ( 53 )   Rahmetimizden, kardeşi Harun'u bir peygamber olarak ona bağışladık. ( 54 ) Vezkur fîl kitâbi ismâîl innehu kâne sâdikal va’di ve kâne resûlen nebiyyâ. ( 54 )   Kitap'da İsmail'e dair anlattıklarımızı da an. Çünkü o sözünde doğru bir kimse idi, tarafımızdan gönderilmiş bir peygamberdi. ( 55 ) Ve kâne yek’muru ehlehu bis salâti vez zekâti ve kâne inde rabbihî mardiyyâ. ( 55 )   Çevresinde bulunanlara namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti. ( 56 ) Vezkur fîl kitâbi idirîs innehu kâne siddîkan nebiyyâ. ( 56 )   Kitap'da İdris'i de zikret, çünkü o dosdoğru bir peygamberdi. ( 57 ) Ve rafa’nâhu mekânen aliyyâ. ( 57 )   Biz onu yüce bir yere yükselttik. ( 58 ) Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vecetebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ. ( SECDE ÂYETİ ) ( 58 )   İşte bunlar Allah'ın kendilerine nimetler sunduğu peygamberler; Adem'in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan; İbrahim ve İsmail'in neslinden ve doğru yola erdirdiğimizden, seçip beğendiklerimizdendirler. Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. ( 59 ) Fe halefe min ba’dihim halfun edâus salâte vettebeûş şehevât fe sevfe yelkavne gayyâ. ( 59 )   Onların ardından, namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi. İşte bunlar azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir. ( 60 ) İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan fe ulâike yedehulûnel cennete ve lâ yuzlemûne şey’â. ( 60 )   Tövbe edenler, âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, cennete girecekler. Ve onlara, hiçbir şeyle zulmedilmez. ( 61 ) Cennâti adeninilletî vaader rahmânu ibâdehu bil gaybe, innehu kâne va’duhu me’tiyyâ. ( 61 )   Adn cennetleri ki onları, Rahmân, kullarına gıyaben vaadetti. Muhakkak ki o (adn cennetleri), O’nun (Allah’ın) vaadidir, yerine gelecektir. ( 62 ) Lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ, ve lehum rizkuhum fîhâ bukraten ve aşiyyâ. ( 62 )   Orada boş sözler değil sadece esenlik veren sözler işitirler. Orada rızıklarını sabah akşam hazır bulurlar. ( 63 ) Tilkel cennetulletî nûrisu min ibâdinâ men kâne takiyyâ. ( 63 )   Kullarımızdan Allah'a karşı gelmekten sakınanları mirasçı kılacağımız Cennet işte budur. ( 64 ) Ve mâ netenezzelu illâ bi emri rabbik, lehu mâ beyne eydînâ ve mâ halfenâ ve mâ beyne zâlik, ve mâ kâne rabbuke nesiyyâ. ( 64 )   Cebrail: "Biz ancak Rabbinin buyruğu ile ineriz, geçmişimizi geleceğimizi ve ikisinin arasındakileri bilmek O'na mahsustur. Rabbin unutkan değildir."
  • ( 65 ) Rabbus semâvâti vel ardi ve mâ beynehumâ fa’buduhu vastabir li ibâdetih, hel ta’lemu lehu semiyyâ. ( 65 )   O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. Öyleyse Ona ibadette sabırlı ol. Hiç O'na benzeyen bir şey bilir misin? ( 66 ) Ve yekûlul insânu e izâ mâ mittu le sevfe uhracu hayyâ. ( 66 )   İnsan: "Ben öldüğümde mi diriltileceğim?" der. ( 67 ) E ve lâ yezkurul insânu ennâ halakanâhu min kabelu ve lem yeku şey’â. ( 67 )   Bu insan kendisi önceden bir şey değilken onu yaratmış olduğumuzu hatırlamaz mi? ( 68 ) Fe ve rabbike le nahşurennehum veş şeyâtîne summe le nuhdirannehum havle cehenneme cisiyyâ. ( 68 )   Rabbine and olsun ki Biz onları mutlaka uydukları şeytanlarla beraber haşredeceğiz. Sonra cehennemin yanında diz çöktürerek hazır bulunduracağız. ( 69 ) Summe le nenzianne min kulli şîatin eyyuhum eşeddu alâr rahmâni itiyyâ. ( 69 )   Sonra her toplumdan Rahman'a en çok kimin baş kaldırdığını ortaya koyacağız. ( 70 ) Summe le nahnu a’lemu billezîne hum evlâ bihâ siliyyâ. ( 70 )   Cehenneme girmeye en layık olanları Biz biliriz. ( 71 ) Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makadiyyâ. ( 71 )   Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür. ( 72 ) Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ. ( 72 )   Sonra Biz Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanları kurtarır, zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakırız. ( 73 ) Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne keferû lillezîne âmenû eyyul ferîkayni hayrun makâmen ve ahsenu nediyyâ. ( 73 )   Ayetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman inkar edenler inananlara: "Bu iki takımın hangisinin makamı daha iyi ve yeri daha güzeldir?" derler. ( 74 ) Ve kem ehleknâ kabelehum min karnin hum ahsenu esâsen ve ri’yâ. ( 74 )   Onlardan önce nice nesilleri yok ettik ki, onlar varlıkça ve gösterişçe bunlardan daha üstündüler. ( 75 ) Kul men kâne fîd dalâleti felyemdud lehur rahmânu meddâ, hattâ izâ raev mâ yûadûne immâl azâbe ve immâs sâate, fe se ya’lemûne men huve şerrun mekânen ve ad’afu cundâ. ( 75 )   De ki: "Sapıklıkta olanı Rahman ne kadar ertelese bile, sonunda tehdit edildikleri azabı ya da kıyamet gününü gördükleri zaman onlar kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha güçsüz olduğunu bilecektir." ( 76 ) Ve yezîdullâhullezînehtedev hude, vel bâkiyâtus sâlihâtu hayrun inde rabbike sevâben ve hayrun meraddâ. ( 76 )   Allah doğru yolda olanların doğruluğunu artırır. Baki kalacak yararlı işler Rabbinin katında sevap olarak da daha iyidir, sonuç olarak da daha iyidir.
  • ( 77 ) E fe raeytellezî kefere bi âyâtinâ ve kâle le ûteyenne mâlen ve veledâ. ( 77 )   Ayetlerimizi inkar eden ve "bana elbette mal ve çocuk verilecektir" diyeni gördün mu? ( 78 ) Ettalaal gaybe emittehaze inder rahmâni ahdâ. ( 78 )   O görülmeyeni mi biliyor, yoksa Rahman katından bir söz mü almıştır? ( 79 ) Kellâ, se nektubu mâ yekûlu ve nemuddu lehu minel azâbi meddâ. ( 79 )   Hayır, söylediğini yazacağız ve onun azabını uzattıkça uzatacağız. ( 80 ) Ve nerisuhu mâ yekûlu ve ye’tînâ ferdâ. ( 80 )   Bahsettikleri şeyler Bize kalacaktır, kendisi Bize tek olarak gelecektir. ( 81 ) Vettehazû min dûnillâhi âliheten li yekûnû lehum izzâ. ( 81 )   Onlar kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah'ı bırakarak tanrılar edindiler. ( 82 ) Kellâ, se yekfurûne bi ibâdetihim ve yekûnûne aleyhim diddâ. ( 82 )   Hayır, tanrıları kendilerinin ibadetlerini inkar edecekler ve onlara düşman olacaklardır. ( 83 ) E lem tera ennâ erselnâş şeyâtîne alâl kâfirîne teuzzuhum ezzâ. ( 83 )   Kafirlerin üzerine onları kışkırtan şeytanlar gönderdiğimizi bilmiyor musun? ( 84 ) Fe lâ ta’cel aleyhim, innemâ neuddu lehum addâ. ( 84 )   Öyleyse onların acele yok olmalarını isteme. Biz onların günlerini saydıkça sayıyoruz. ( 85 ) Yevme nahşurul muttekîne ilâr rahmâni vefdâ. ( 85 )   O gün muttakileri (takva sahiplerini), Rahmân’ın huzurunda izzet ve ikramla haşredeceğiz (toplayacağız). ( 86 ) Ve nesûkul mucerimîne ilâ cehenneme virdâ. ( 86 )   Ve mücrimleri (suçluları), susamış olarak cehenneme sevkedeceğiz. ( 87 ) Lâ yemlikûneş şefâate illâ menittehaze inder rahmâni ahdâ. ( 87 )   Rahman'ın katında bir ahd almış olandan başkası asla şefaatte bulunamıyacaktır. ( 88 ) Ve kâluttehazer rahmânu veledâ. ( 88 )   Bazı kimseler: "Rahman çocuk edindi" dediler ( 89 ) Lekade ci’tum şey’en iddâ. ( 89 )   And olsun ki, ortaya pek kötü bir şey attınız. ( 90 ) Tekâdus semâvâtu yetefattarne minhu ve tenşakkul ardu ve tehirrul cibâlu heddâ. ( 90 )   Bundan neredeyse semalar (gökyüzü) parçalanacak ve yeryüzü yarılacak ve dağlar çökerek yıkılacaktı. ( 91 ) En deav lir rahmâni veledâ. ( 91 )   Rahmân’a bir çocuk isnat etmeleri (sebebiyle). ( 92 ) Ve mâ yenbagî lir rahmâni ey yettehize veledâ. ( 92 )   Semalarda ve yeryüzünde olan kimselerin hepsi, mutlaka Rahmân’a kul olarak gelecek. ( 93 ) İn kullu men fîs semâvâti vel ardi illâ âtir rahmâni abedâ. ( 93 )   Andolsun ki onları, tek tek adetlendirerek tespit etti (saydı). ( 94 ) Lekad ahsâhum ve addehum addâ. ( 94 )   And olsun ki onların adedini bilmiş ve teker teker saymıştır. ( 95 ) Ve kulluhum âtîhi yevmel kiyâmeti ferdâ. ( 95 )   Kıyamet günü hepsi O'na tek olarak gelecektir.
  • ( 96 ) İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti se yece’alu lehumur rahmânu vuddâ. ( 96 )   İnanıp yararlı iş işleyenleri Rahman sevgili kılacaktır. ( 97 ) Fe innemâ yessernâhu bi lisânike li tubeşşire bihil muttakîne ve tunzira bihî kavmel luddâ. ( 97 )   Biz Kuran'ı Allah'a karşı gelmekten sakınanları müjdelemen ve inatçı milleti uyarman için senin dilinde indirerek kolaylaştırdık. ( 98 ) Ve kem ehleknâ kabelehum min karnin, hel tuhissu minhum min ehadin ev tesmeu lehum rikzâ. ( 98 )   Onlardan önce nice nesilleri yok ettik, şimdi onlardan hiçbirini duyuyor veya bir ses işitiyor musun?

Âyetleri daha iyi anlamak için ehl-i sünnet hocalarımızın tefsirini okumanız tavsiye edilir.