67. Mülk ( Tebâreke ) Sûresi ( سُورَةُ الْمُلْكِ ) Surah Al-Mulk
Kur’ân sayfa no : 561 - 563   Cüz : 29   Âyet sayısı : 30
Okuyan : Şeyh Abdul Rahman Al-Ussi

  • 67. Mülk Sûresi ( سُورَةُ الْمُلْكِ ) Surah Al-Mulk

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Tebârakellezî bi yedihil mulku ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun). ( 1 )   Hükümranlık elinde olan Allah yücedir ve O herşeye Kadir'dir. ( 2 ) Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebeluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru). ( 2 )   Hanginizin daha iyi iş işlediğini belirtmek için, ölümü ve dirimi (hayatı) yaratan O'dur. O, güçlüdür, bağışlayandır. ( 3 ) Ellezî halaka sebe'a semâvâtin tibâkâ(tibâkan), mâ terâ fî halkır rahmâni min tefâvut(tefâvutin), ferciıl basara hel terâ min futûr(futûrin). ( 3 )   Gökleri yedi kat üzerine yaratan O'dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin? ( 4 ) Summerciıl basara kerrateyni yenkalibe ileykel basaru hâsien ve huve hasîr(hasîrun). ( 4 )   Bir aksaklık bulmak için gözünü tekrar tekrar çevir bak; ama göz umduğunu bulamayıp bitkin ve yorgun düşer. ( 5 ) Ve lekade zeyyennâs semâed dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen liş şeyâtîn ve a’tedenâ lehum azâbes saîr(saîri). ( 5 )   And olsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık. ( 6 ) Ve lillezîne keferû bi rabbihim azâbu cehennem(cehenneme), ve bi’sel masîr(masîru). ( 6 )   Rablerini inkar eden kimseler için cehennem azabı vardır. Ne kötü bir dönüştür! ( 7 ) İzâ ulkû fîhâ semiû lehâ şehîkan ve hiye tefûr(tefûru). ( 7 )   Oraya atıldıkları zaman, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. ( 8 ) Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun). ( 8 )   Nerede ise öfkesinden paralanacak! İçine her bir topluluğun atılmasında, bekçileri onlara: "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar. ( 9 ) Kâlû belâ kade câ enâ nezîrun fe kezzebenâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin). ( 9 )   Onlar: "Evet; doğrusu bize bir uyarıcı geldi, fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz demiştik" derler. ( 10 ) Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri). ( 10 )   "Eğer kulak vermiş veya akletmiş olsaydık, çılgın alevli cehennemlikler içinde olmazdık" derler. ( 11 ) Fa’terefû bi zenbihim, fe suhkan li ashâbis saîr(saîri). ( 11 )   Böylece, günahlarını itiraf ederler. Çılgın alevli cehennemlikler yok olsunlar! ( 12 ) İnnellezîne yahşevne rabbehum bil gaybi lehum magfiratun ve ecerun kebîr(kebîrun). ( 12 )   Doğrusu, görünmediği halde Rablerinden korkanlara, onlara, bağışlanma ve büyük ecir vardır.
  • ( 13 ) Ve esirrû kavlekum evicherû bih, innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri). ( 13 )   Sizler, sözlerinizi gizleseniz de açıklasanız da birdir; O, kalblerde olanı bilir. ( 14 ) E lâ ya’lemu men halaka, ve huvel latîful habîr(habîru). ( 14 )   Yaratan bilmez olur mu? O, Latif'tir, haberdardır. ( 15 ) Huvellezî ceale lekumul arda zelûlen femşû fî menâkibihâ ve kulû mir rızkıhî, ve ileyhin nuşûr(nuşûru). ( 15 )   Yeryüzünü, size boyun eğdiren O'dur; öyleyse yerin sırtlarında dolaşın, Allah'ın verdiği rızıktan yiyin; sonunda dönüş O'nadır. ( 16 ) E emintum men fîs semâi ey yahsife bikumul arda fe izâ hiye temûr(temûru). ( 16 )   Gökte olanın sizi yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz? O zaman, yer, sarsıldıkça sarsılır. ( 17 ) Em emintum men fîs semâi ey yursile aleykum hâsıbâ(hâsiben) fe se ta’lemûne keyfe nezîr(nezîri). ( 17 )   Gökte olanın başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz? Benim uyarmamın nasıl olduğunu yakında bileceksiniz. ( 18 ) Ve lekade kezzebellezîne min kabelihim fe keyfe kâne nekîr(nekîri). ( 18 )   And olsun ki, bunlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Beni inkar etmek nasılmış? ( 19 ) E ve lem yerav ilât tayri fevkahum sâffâtin ve yakabıdne, mâ yumsikuhunne illâr rahmân(rahmânu), innehu bi kulli şey’in basîr(basîrun). ( 19 )   Üzerlerinde kanat çırpan dizi dizi kuşları görmezler mi? Onları havada Rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor; doğrusu, O, herşeyi görendir. ( 20 ) Em men hâzâllezî huve cundun lekum yansurukum min dûnir rahmân(rahmâni), inil kâfirûne illâ fî gurûr(gurûrın). ( 20 )   Yahut, Rahman olan Allah'ın dışında size yardımda bulunabilecek taraftarlarınız kimdir? İnkarcılar sadece aldanmaktadırlar. ( 21 ) Em men hâzâllezî yerzukukum in emseke rızkah, bel leccû fî utuvvin ve nufûr(nufûrın). ( 21 )   Allah size verdiği rızkı kesiverirse, size rızık verecek başka kim vardır? Hayır; onlar, azgınlık ve nefrette direnmektedirler. ( 22 ) E fe mey yemşî mukibben alâ vecehihî ehdâ em men yemşî seviyyen alâ sırâtın mustakîm. ( 22 )   Yüzükoyun sürünen mi, yoksa doğru yolda düpedüz yürüyen mi daha doğru yoldadır? ( 23 ) Kul huvellezî enşeekum ve ceale lekumus sem’a vel ebesâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn. ( 23 )   De ki: "Sizi yaratan sizin için kulaklar, gözler ve kalbler var eden O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!" ( 24 ) Kul huvellezî zeraekum fîl ardı ve ileyhi tuhşerûn. ( 24 )   Sizi yerde yaratıp yayan O'dur ve O'nun huzurunda toplanacaksınız. ( 25 ) Ve yekûlûne metâ hâzâl va’du in kuntum sâdikîn. ( 25 )   "Doğru sözlü iseniz bildirin bu azap sözü ne zamandır?" derler. ( 26 ) Kul innemâl ilmu indallâhi ve innemâ ene nezîrun mubîn. ( 26 )   De ki: "Onu bilmek ancak Allah'a mahsustur. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."
  • ( 27 ) Fe lemmâ raevhu zulfeten sîet vucûhullezîne keferû ve kîle hâzâllezî kuntum bihî teddeûn. ( 27 )   Azabı yaklaşırken gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri çirkinleşip kararır; onlara: "Sizin arayıp durduğunuz işte budur" denir. ( 28 ) Kul e raeytum in ehlekeniyallâhu ve men maıye ev rahımenâ fe mey yucîrul kâfirîne min azâbin elîm. ( 28 )   De ki: "Allah, beni ve benimle beraber bulunanları isterse yok eder veya isterse merhamet eder; söyleyin, bu takdirde inkarcıları, can yakıcı azabdan kim alıkoyabilir?" ( 29 ) Kul huver rahmânu âmennâ bihî ve aleyhi tevekkelnâ, fe se ta’lemûne men huve fî dalâlin mubîn. ( 29 )   De ki: "Bizim inandığımız ve kendisine güvendiğimiz, Rahman olan Allah'tır. Kimin apaçık bir sapıklıkta olduğunu yakında bileceksiniz." ( 30 ) Kul e raeytum in asbaha mâukum gavran fe mey ye’tîkum bi mâin maîn. ( 30 )   De ki: "Suyunuz yere batarsa, söyleyin, size kim temiz bir su kaynağı getirebilir?"