64. Tegâbün Sûresi ( سُورَةُ التَّغَابُنِ ) Surah At-Taghaabun
Kur’ân sayfa no : 555 - 556   Cüz : 28   Âyet sayısı : 18
Okuyan : Şeyh Abdul Rahman Al-Ussi

  • 64. Tegâbün Sûresi ( سُورَةُ التَّغَابُنِ ) Surah At-Taghaabun

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), lehul mulku ve lehul hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun). ( 1 )   Göklerde olanlar ve yerde bulunanlar Allah'ı tesbih ederler. Hükümranlık O'nundur, Övülmek O'na mahsustur. O herşeye Kadir'dir. ( 2 ) Huvellezî halakakum fe minkum kâfiru ve minkum mu'min(mu'minun), vallâhu bimâ ta’melûne basîr(basîrun). ( 2 )   Sizi yaratan O'dur; kiminiz inkarcı kiminiz mümindir. Allah yaptıklarınızı gören'dir. ( 3 ) Halakas semâvâti vel arda bil hakkı ve savverakum fe ahsene suverakum ve ileyhil masîr(masîru). ( 3 )   Gökleri ve yeri gerektiği gibi yaratmıştır. Size şekil vermiş ve şeklinizi güzel yapmıştır. Dönüş O'nadır. ( 4 ) Ya’lemu mâ fîs semâvâti vel ardı ve ya’lemu mâ tusirrûne ve mâ tu’linûn(tu’linûne), vallâhu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri). ( 4 )   Göklerde ve yerde olanları bilir; gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir; Allah, kalblerde olanı da bilendir. ( 5 ) E lem ye’tikum nebeullezîne keferû min kabelu fe zâkû ve bâle emrihim ve lehum azâbun elîm(elîmun). ( 5 )   Daha önce inkar edip de, inkarlarının karşılığını tadan kimselerin haberi size gelmedi mi? Onlara, can yakıcı azap vardır. ( 6 ) Zâlike bi ennehu kânet te'tîhim rusuluhum bil beyyinâti fe kâlû e beşeruy yehdûnenâ fe keferû ve tevellev vestagnallâh, vallâhu ganiyyun hamîde(hamîdun). ( 6 )   Bu, kendilerine peygamberleri belgelerle geldiğinde: "Bizi doğru yola bir insan mı eriştirecek?" diyerek inkar edip gerçeğe yüz çevirmelerinden ötürüdür. Allah hiçbir şeye muhtaç olmadığını ortaya koymuştur. Allah müstağnidir, övülmeğe layık olandır. ( 7 ) Zeamellezîne keferû en ley yub’asû, kul belâ ve rabbî le tube’asunne summe le tunebbeunne bimâ amiltum, ve zâlike alâllâhi yesîr(yesîrun). ( 7 )   İnkar edenler, tekrar dirilmeyeceklerini ileri sürerler. De ki: "Evet; Rabbime and olsun ki, şüphesiz diriltileceksiniz ve sonra, yaptıklarınız size bildirilecektir. Bu, Allah'a kolaydır." ( 8 ) Fe âminû billâhi ve resûlihî ven nûrillezî enzelnâ, vallâhu bimâ ta’melûne habîr(habîrun). ( 8 )   Öyleyse Allah'a, Peygamberine ve indirdiğimiz nura, Kuran'a inanın; Allah işlediklerinizden haberdardır. ( 9 ) Yevme yecemeukum li yevmil cem’ zâlike yevmut tegâbun, ve men yuk’min billâhi ve ya’mel sâlihan yukeffir anhu seyyiâtihî ve yudehılh cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu). ( 9 )   Toplanma günü için, sizi bir araya getirdiği zaman, işte o, kimin aldandığının ortaya çıkacağı gündür; Allah'a kim inanmış ve yararlı iş işlemişse, Allah onun kötülüklerini örter, onu içinde temelli ve sonsuz kalacağı, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar; büyük kurtuluş işte budur.
  • ( 10 ) Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâri hâlidîne fîhâ ve bi’sel masîr(masîru). ( 10 )   İnkar edip, ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar da ateşliklerdir, orada temellidirler. Ne kötü bir dönüştür! ( 11 ) Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâh, ve mey yuk'min billâhi yehdi kalbeh, vallâhu bikulli şey'in alîm(alîmun). ( 11 )   Başa gelen hiçbir musibet Allah'ın izni olmaksızın olamaz; Allah'a kim inanırsa onun gönlünü doğruya yöneltir. Allah herşeyi bilendir. ( 12 ) Ve etîûllâhe ve etîûr resûl, fe in tevelleytum fe innemâ alâ resûlinâl belâgul mubîn. ( 12 )   Allah'a itaat edin; eğer bundan yüz çevirirseniz bilin ki Peygamberimize düşen apaçık tebliğdir. ( 13 ) Allâhu lâ ilâhe illâ huv, ve alâllâhi felyetevekkelil muk’minûn(mu’minûne). ( 13 )   Allah vardır, O'ndan başka tanrı yoktur. İnananlar yalnız Allah 'a güvensinler. ( 14 ) Yâ eyhuhâllezîne âmenû inne min ezvâcikum ve evlâdikum aduvven lekum fahzerûhum, ve in ta’fû ve tasfehû ve tagfirû fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun). ( 14 )   Ey inananlar! Eşleriniz ve çocuklarınızdan size düşmanlık edenler olur, onlardan sakının; ama, siz affeder, suçlarını örter ve bağışlarsanız bilin ki Allah da bağışlar ve acır. ( 15 ) İnnemâ emvalukum ve evlâdukum fitneh, vallâhu indehû ecerun azîm(azîmun). ( 15 )   Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır. Büyük ecir ise Allah katındadır. ( 16 ) Fettekûllâhe mâsteta’tum vesmeû ve etîû ve enfikû hayran li enfusikum, ve mey yûka şuhha nefsihî fe ulâike humul muflihûn(muflihûne). ( 16 )   Allah'a karşı gelmekten gücünüzün yettiği kadar sakının, buyruklarını dinleyin, itaat edin; kendinizin iyiliğine olarak mallarınızdan sarfedin; nefsinin tamahkarlığından korunan kimseler, işte onlar saadete erenlerdir. ( 17 ) İn tukridûllâhe kardan haseney yudâıfhu lekum ve yagfir lekum, vallâhu şekûrun halîm(halîmun). ( 17 )   Eğer Allah'a güzel bir ödünç takdiminde bulunursanız, onu sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar; Allah, şükrün karşılığını verendir; Halim'dir. ( 18 ) Âlimul gaybi veş şehâdetil azîzul hakîm(hakîmu). ( 18 )   Görüleni görülmeyeni bilendir, güçlüdür. Hakim'dir.