- 
                        
                             
 
	37. Sâffât Sûresi ( سُورَةُ الصَّاۤفَّاتِ ) Surah As-Saaffaat	
 
 Bismillâhir rahmânir rahîm
 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
 
 ( 1 ) Ves sâffati saffâ.	
	( 1 )   Ve saf bağlayarak (huşû ile Allah’ın huzurunda) saf halinde bulunanlara andolsun.	
		
	( 2 ) Fez zâcirâti zecerâ.	
	( 2 )   Toplayıp sevkedenlere (sağ ve sol kanat velîlerine).	
		
	( 3 ) Fet tâliyâti zikrâ.	
	( 3 )   Zikrederek (Kur’ân) tilâvet edenlere (okuyanlara) (andolsun).	
		
	( 4 ) İnne ilâhekum le vâhide.	
	( 4 )   Muhakkak ki sizin İlâhınız, mutlaka Tek’tir.	
		
	( 5 ) Rabbus semâvâti vel ardi ve mâ beynehumâ ve rabbul meşârika.	
	( 5 )   Göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. Ve doğuların (da) Rabbidir.	
		
	( 6 ) İnnâ zeyyennâs semâed dunyâ bi zîynetinil kevâkibe.	
	( 6 )   Şüphesiz Biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik.	
		
	( 7 ) Ve hifzan min kulli şeytânin mâride.	
	( 7 )   Onu, inatçı her türlü şeytandan koruduk.	
		
	( 8 ) Lâ yessemmeûne ilâl meleil a’lâ ve yukazefûne min kulli cânibe.	
	( 8 )   Melei A’lâ’ya kulak verip dinleyemezler ve her taraftan atılırlar (kovulurlar).	
		
	( 9 ) Duhûra ve lehum azâbun vâsibe	
	( 9 )   Kovulmuş olarak, onlar için kesilmeyen sürekli azap vardır.	
		
	( 10 ) İllâ men hatifel hatafete fe etbeahu şihâbun sâkibe.	
	( 10 )   Hele bir tek söz kapan olsun; delici bir alev onun peşine düşüverir.	
		
	( 11 ) Festeftihim e hum eşeddu halkan em men halakanâ, innâ halakanâhum min tînin lâzibe.	
	( 11 )   Allah'a eş koşanlara sor: Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa Bizim yarattığımız gökleri yaratmak mı? Aslında Biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yaratmışızdır.	
		
	( 12 ) Bel acibete ve yesharûn.	
	( 12 )   Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seni alaya alıyorlar.	
		
	( 13 ) Ve izâ zukkirû lâ yezkurûn.	
	( 13 )   Onlara öğüt verildiğinde öğüt dinlemezler.	
		
	( 14 ) Ve izâ raev âyetey yesteshirûn.	
	( 14 )   Bir mucize gördüklerinde onu eğlenceye alırlar.	
		
	( 15 ) Ve kâlû in hâzâ illâ sihrun mubîn.	
	( 15 )   Ve: "Bu sadece apaçık bir sihirdir." dediler (derler).	
		
	( 16 ) E izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le mebe’ûsûn.	
	( 16 )   Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Gerçekten biz, mutlaka beas edilenler (diriltilenler) mi olacağız?	
		
	( 17 ) E ve âbâunel evvelûn.	
	( 17 )   Ve evvelki babalarımız (atalarımız) da mı?	
		
	( 18 ) Kul neam ve entum dâhirûn.	
	( 18 )   De ki: "Evet hem de zelil ve hakir olarak."	
		
	( 19 ) Fe innemâ hiye zeceratun vâhidetun fe izâ hum yenzurûn.	
	( 19 )   Tek bir çığlık. Hemen bakıp kalırlar.	
		
	( 20 ) Ve kâlû yâ veylenâ hâzâ yevmud dîn	
	( 20 )   Şöyle derler: "Vay bize! İşte bu ceza günüdür."	
		
	( 21 ) Hâzâ yevmul faslillezî kuntum bihî tukezzibûn.	
	( 21 )   Onlara: "İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür" denir.	
		
	( 22 ) Uhşurûllezîne zalemû ve ezvâcehum ve mâ kânû ya’budûn.	
	( 22 )   Zulmedenleri ve onların eşlerini (zevcelerini) haşredin (biraraya toplayın)! Ve onların tapmış oldukları şeyleri (de).	
		
	( 23 ) Min dûnillâhi fehdûhum ilâ sirâtil cahîm.	
	( 23 )   Allah’tan başka (taptıkları). Artık onları cahîm (cehennem) yoluna hidayet edin (ulaştırın).	
		
	( 24 ) Vakifûhum innehum mes’ûlûn.	
	( 24 )   "Onları durdurun; çünkü kendilerinden daha da sorulacaktır."
 
- 
                        
                             
 
	( 25 ) Mâ lekum lâ tenâsarûn.	
	( 25 )   Şöyle sorulur: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?"	
		
	( 26 ) Bel humul yevme musteslimûn.	
	( 26 )   Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.	
		
	( 27 ) Ve akabele ba’duhum alâ ba’din yetesâelûn.	
	( 27 )   Birbirlerine dönüp soruşurlar.	
		
	( 28 ) Kâlû innekum kuntum te’tûnenâ anil yemîn.	
	( 28 )   İleri gelenlerine: "Doğrusu siz bize sureti hakdan görünürdünüz" derler.	
		
	( 29 ) Kâlû bel lem tekûnû muk’minîn.	
	( 29 )   Onlar da şöyle derler: "Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz."	
		
	( 30 ) Ve mâ kâne lenâ aleykum min sultân, bel kuntum kavmen tâgîn.	
	( 30 )   "Bizim sizin üstünüzde bir nüfuzumuz yoktu. Bilakis, azmış bir millettiniz."	
		
	( 31 ) Fe hakka aleynâ kavlu rabbinâ innâ le zâikûn.	
	( 31 )   "Bu sebeple, Rabbimizin sözü aleyhimizde gerçekleşti. şüphesiz azabı tadacağız."	
		
	( 32 ) Fe agveynâkum innâ kunnâ gâvîn.	
	( 32 )   "Sizi biz azdırmıştık, çünkü kendimiz azgındık".	
		
	( 33 ) Fe innehum yevme izin fîl azâbi muşterikûn.	
	( 33 )   O gün hepsi azabda birleşirler.	
		
	( 34 ) İnnâ kezâlike nef’alu bil mucerimîn.	
	( 34 )   Doğrusu suçlulara böyle yaparız.	
		
	( 35 ) İnnehum kânû izâ kîle lehum lâ ilâhe illâllâhu yestekbirûn.	
	( 35 )   Onlara: "Allah'tan başka tanrı yoktur" denildiği zaman şüphesiz büyüklenirler.	
		
	( 36 ) Ve yekûlûne e innâ le târikû âlihetinâ li şâirin mecenûn.	
	( 36 )   "Deli bir şair yüzünden tanrılarımızı mı bırakalım?" derlerdi.	
		
	( 37 ) Bel câe bil hakki ve saddakal murselîn.	
	( 37 )   Hayır; o, gerçeği getirmiş ve peygamberleri doğrulamıştı.	
		
	( 38 ) İnnekum le zâikûl azâbil elîm.	
	( 38 )   Şüphesiz siz can yakıcı azabı tadacaksınız.	
		
	( 39 ) Ve mâ tucezevne illâ mâ kuntum ta’melûn.	
	( 39 )   Yaptığınızdan başka birşeyle cezalanmayacaksınız.	
		
	( 40 ) İllâ ibâdallâhil muhlasîn.	
	( 40 )   Ancak Allah'a içten bağlı kullar bunun dışındadır.	
		
	( 41 ) Ulâike lehum rizkun ma’lûm.	
	( 41 )   İşte onlar; onlar için malûm (bilinen) bir rızık vardır.	
		
	( 42 ) Fevâkih, ve hum mukramûn.	
	( 42 )   Ve meyveler, onlar ikram olunanlardır.	
		
	( 43 ) Fî cennâtin naîm.	
	( 43 )   Naîm cennetlerinde.	
		
	( 44 ) Alâ sururin mutekâbilîn.	
	( 44 )   Karşılıklı tahtlar üzerinde.	
		
	( 45 ) Yutâfu aleyhim bi ke’sin min maîn.	
	( 45 )   Onların etrafında akan sudan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.	
		
	( 46 ) Beydâe lezzetin liş şâribîn.	
	( 46 )   Berrak, içenler için lezzetli.	
		
	( 47 ) Lâ fîhâ gavlun ve lâ hum anhâ yunzefûn.	
	( 47 )   Onun içinde aklı gideren bir şey yoktur. Ve onlar, ondan (o maiden) sarhoş olmazlar.	
		
	( 48 ) Ve indehum kâsirâtut tarfi în.	
	( 48 )   Ve onların yanında, bakışlarını saklayan (sadece onlara çeviren) güzel gözlü kadınlar vardır.	
		
	( 49 ) Ke enne hunne beydun meknûn.	
	( 49 )   Onlar muhafaza edilmiş (el değmemiş) yumurta gibidir.	
		
	( 50 ) Fe akabele ba’duhum alâ ba’din yetesâelûn.	
	( 50 )   Birbirlerine dönüp sorarlar:	
		
	( 51 ) Kâle kâilun minhum innî kâne lî karîn.	
	( 51 )   Onlardan konuşan birisi: "Gerçekten benim bir yakınım vardı." dedi (der).	
                        
                         
- 
                        
                             
 
	( 52 ) Yekûlu e inneke le minel musaddikîn.	
	( 52 )   "Sen gerçekten (tekrar dirilmeyi) tasdik edenlerden misin?" dedi.	
		
	( 53 ) E izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le medînûn.	
	( 53 )   Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Gerçekten biz mutlaka cezalandırılacak olanlar mıyız?	
		
	( 54 ) Kâle hel entum muttaliûn.	
	( 54 )   Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der.	
		
	( 55 ) Fettalea fe raâhu fî sevâil cahîm.	
	( 55 )   Bir bakar onu cehennemin ortasında görür.	
		
	( 56 ) Kâle tallâhi in kidte le turdîn.	
	( 56 )   Ona der ki: "Allah'a and olsun ki, az kalsın beni de mahvedecektin."	
		
	( 57 ) Ve lev lâ ni’metu rabbî le kuntu minel muhdarîn.	
	( 57 )   "Eğer Rabbimin lütfu olmasaydı ben de oraya götürülenlerden olurdum."	
		
	( 58 ) E fe mâ nahnu bi meyyitîn.	
	( 58 )   Artık biz (bir daha) ölecek değiliz, öyle değil mi?	
		
	( 59 ) İllâ mevtetenâl ûlâ ve mâ nahnu bi muazzebîn.	
	( 59 )   Bizim ilk ölümümüz hariç. Ve biz azap görecek olanlar (da) değiliz.	
		
	( 60 ) İnne hâzâ le huvel fevzul azîm.	
	( 60 )   İşte büyük kurtuluş şüphesiz budur.	
		
	( 61 ) Li misli hâzâ felya’melil âmilûn.	
	( 61 )   Çalışanlar bunun için çalışsın.	
		
	( 62 ) E zâlike hayrun nuzulen em şeceratuz zakkûm.	
	( 62 )   Konukluk olarak bu mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı?	
		
	( 63 ) İnnâ cealnâhâ fitneten liz zâlimîn.	
	( 63 )   Biz o ağacı, zalimler için bir dert yaptık.	
		
	( 64 ) İnnehâ şeceratun tahrucu fî aslil cahîm.	
	( 64 )   O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.	
		
	( 65 ) Tal’uhâ ke ennehu ruûsuş şeyâtîn.	
	( 65 )   Tomurcukları şeytan başı gibidir.	
		
	( 66 ) Fe innehum le âkilûne minhâ fe mâliûne minhâl butûn.	
	( 66 )   İşte cehennemlikler bundan yerler, karınlarını onunla doldururlar.	
		
	( 67 ) Summe inne lehum aleyhâ le şevben min hamîm.	
	( 67 )   Sonra, üzerine kaynar su katılmış içki şüphesiz onlar içindir.	
		
	( 68 ) Summe inne merciahum le ilâl cahîm.	
	( 68 )   Doğrusu sonra dönecekleri yer yine cehennemdir.	
		
	( 69 ) İnnehum elfev âbâehum dâllîn.	
	( 69 )   Onlar babalarını şüphesiz sapık kimseler olarak bulmuşlardı.	
		
	( 70 ) Fe hum alâ âsârihim yuhraûn.	
	( 70 )   Öyleyken yine de onların izlerinden kovalanırcasına koşturuyorlardı.	
		
	( 71 ) Ve lekade dalle kabelehum ekserul evvelîn.	
	( 71 )   Onlardan önce, evvelki ümmetlerin çoğu, and olsun ki sapıtmıştı.	
		
	( 72 ) Ve lekade erselnâ fî him munzirîn.	
	( 72 )   And olsun ki, içlerine uyarıcılar göndermiştik.	
		
	( 73 ) Fanzur keyfe kâne âkibetul munzerîn.	
	( 73 )   Uyarıldığı halde yola gelmeyenlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!	
		
	( 74 ) İllâ ibâdallâhil muhlasîn.	
	( 74 )   Allah'ın, O'na içten bağlanan kulları bunun dışındadır.	
		
	( 75 ) Ve lekade nâdânâ nûhun fe le ni’mel mucîbûn.	
	( 75 )   And olsun ki, Nuh Bize seslenmişti de duasına ne güzel icabet etmiştik.	
		
	( 76 ) Ve necceynâhu ve ehlehu minel kerbil azîm.	
	( 76 )   Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.	
                        
                         
- 
                        
                             
 
	( 77 ) Ve cealnâ zurriyyetehu humul bâkîn.	
	( 77 )   Ancak onun soyunu sürekli kıldık.	
		
	( 78 ) Ve teraknâ aleyhi fîl âhirîn.	
	( 78 )   Ve sonrakiler arasında ona (şerefli bir anı) bıraktık.	
		
	( 79 ) Selâmun alâ nûhin fîl âlemîn.	
	( 79 )   Âlemler içinde Nuh (A.S)’a selâm olsun.	
		
	( 80 ) İnnâ kezâlike necezîl muhsinîn.	
	( 80 )   İşte Biz iyi davrananları böyle mükafatlandırırız.	
		
	( 81 ) İnnehu min ibâdinâl muk’minîn.	
	( 81 )   Doğrusu o, bizim inanmış kullarımızdandı.	
		
	( 82 ) Summe agrakanâl âharîn.	
	( 82 )   Sonra, diğerlerini suda boğduk.	
		
	( 83 ) Ve inne min şîatihî le ibrâhîm.	
	( 83 )   İbrahim de şüphesiz O'nun yolunda olanlardandı.	
		
	( 84 ) İz câe rabbehu bi kalbin selîm.	
	( 84 )   Nitekim Rabbine temiz bir kalple geldi.	
		
	( 85 ) İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâzâ ta’budûn.	
	( 85 )   İbrahim babasına ve milletine şöyle demişti: "Nelere kulluk ediyorsunuz?"	
		
	( 86 ) E ifken âliheten dûnallâhi turîdûn.	
	( 86 )   "Allah'ı bırakıp uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?"	
		
	( 87 ) Fe mâ zannukum bi rabbil âlemîn.	
	( 87 )   "Alemlerin Rabbi hakkındaki sanınız nedir?"	
		
	( 88 ) Fe nazara nazraten fîn nucûm.	
	( 88 )   İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.	
		
	( 89 ) Fe kâle innî sakîm.	
	( 89 )   İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.	
		
	( 90 ) Fe tevellev anhu mudebirîn.	
	( 90 )   Onu bırakıp gittiler.	
		
	( 91 ) Ferâga ilâ âlihetihim fe kâle e lâ te’kulûn.	
	( 91 )   Onların ilâhları ile ilgilendi ve: "Yani (siz yemek) yemiyor musunuz?" dedi.	
		
	( 92 ) Mâ lekum lâ tentikûn.	
	( 92 )   Yoksa siz konuşmuyor musunuz?	
		
	( 93 ) Ferâga aleyhim darben bil yemîn.	
	( 93 )   Sonunda, üzerlerine yürüyüp kuvvetle vurdu.	
		
	( 94 ) Fe akabelû ileyhi yeziffûn.	
	( 94 )   Bunun üzerine putperestler koşarak ona geldiler.	
		
	( 95 ) Kâle e ta’budûne mâ tenhitûn.	
	( 95 )   (İbrâhîm A.S): "Siz yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" dedi.	
		
	( 96 ) Vallâhu halakakum ve mâ ta’melûn.	
	( 96 )   Ve (oysaki) sizi de, yaptığınız şeyleri de Allah yarattı.	
		
	( 97 ) Kâlûbenû lehu bunyânen fe elkûhu fîl cahîm.	
	( 97 )   Putperestler: "Onun için bir yapı yapın da onu oradan ateşin içine atın" dediler.	
		
	( 98 ) Fe erâdû bihî keyden fe cealnâ humul esfelîn.	
	( 98 )   Ona düzen kurmak istediler, ama Biz onları altettik.	
		
	( 99 ) Ve kâle innî zâhibun ilâ rabbî se yehdîn.	
	( 99 )   İbrahim: "Doğrusu ben Rabbim uğrunda sizi bırakıp gidiyorum; O beni doğru yola eriştirir" dedi.	
		
	( 100 ) Rabbi hebe lî mines sâlihîn.	
	( 100 )   "Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver" diye yalvardı.	
		
	( 101 ) Fe beşşernâhu bi gulâmin halîm.	
	( 101 )   Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.	
		
	( 102 ) Fe lemmâ belega meahus sa’ye kâle yâ buneyye innî erâ fîl menâmi ennî ezbehuke fanzur mâzâ terâ, kâle yâ ebetif’al mâ tu’mer se tecidunî inşâallâhu mines sâbirîn.	
	( 102 )   Çocuk kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca: "Ey oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?" dedi. "Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin" dedi.	
                        
                         
- 
                        
                             
 
	( 103 ) Fe lemmâ eslemâ ve tellehu lil cebîn.	
	( 103 )   Böylece ikisi de (Allah’a) teslim olunca, (İbrâhîm A.S) onu alnı üzerine yatırdı.	
		
	( 104 ) Ve nâdeynâhu ey yâ ibrâhîm.	
	( 104 )   Ve ona "Ey İbrâhîm!" diye nida ettik (seslendik).	
		
	( 105 ) Kade saddakter ru’yâ, innâ kezâlike necezîl muhsinîn.	
	( 105 )   Sen rüyaya sadık kaldın (yerine getirdin). Muhakkak ki Biz, muhsinleri işte böyle mükâfatlandırırız.	
		
	( 106 ) İnne hâzâ le huvel belâul mubîn.	
	( 106 )   Doğrusu bu apaçık bir deneme idi.	
		
	( 107 ) Ve fedeynâhu bi zibehin azîm.	
	( 107 )   Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.	
		
	( 108 ) Ve teraknâ aleyhi fîl âhirîn.	
	( 108 )   Sonrakiler arasında ona (şerefli bir anı) bıraktık.	
		
	( 109 ) Selâmun alâ ibrâhîm.	
	( 109 )   İbrâhîm (A.S)’a selâm olsun.	
		
	( 110 ) Kezâlike necezîl muhsinîn.	
	( 110 )   İşte iyileri böylece mükafatlandırırız.	
		
	( 111 ) İnnehu min ibâdinâl muk’minîn.	
	( 111 )   Doğrusu o, inanmış kullarımızdandı.	
		
	( 112 ) Ve beşşernâhu bi ishâka nebiyyen mines sâlihîn.	
	( 112 )   Ona, iyilerden olan İshak'ı peygamber olarak müjdeledik.	
		
	( 113 ) Ve bâraknâ aleyhi ve alâ ishâka, ve min zurriyyetihimâ muhsinun ve zâlimun li nefsihi mubîn.	
	( 113 )   Kendisini ve İshak'ı mübarek kıldık; ikisinin soyundan iyi olan da vardır, açıktan açığa kendisine yazık eden de vardır.	
		
	( 114 ) Ve lekade menennâ alâ mûsâ ve hârûn.	
	( 114 )   And olsun ki Musa ve Harun'a da iyilikte bulunmuştuk.	
		
	( 115 ) Ve necceynâ humâ ve kavme humâ minel kerbil azîm.	
	( 115 )   İkisini ve milletlerini büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.	
		
	( 116 ) Ve nasarnâhum fe kânû humul gâlibîn.	
	( 116 )   Onlara yardım etmiştik de üstün gelmişlerdi.	
		
	( 117 ) Ve âteynâ humâl kitâbel mustebîn.	
	( 117 )   Her ikisine de, apaçık anlaşılan bir Kitap vermiştik.	
		
	( 118 ) Ve hedeynâ humâs sirâtal mustakîm.	
	( 118 )   Her ikisini de doğru yola eriştirmiştik.	
		
	( 119 ) Ve teraknâ aleyhimâ fîl âhirîn.	
	( 119 )   Ve sonrakiler arasında ikisine (şerefli bir anı) bıraktık.	
		
	( 120 ) Selâmun alâ mûsâ ve hârûn.	
	( 120 )   Musa (A.S)’a ve Harun (A.S)’a selâm olsun.	
		
	( 121 ) İnnâ kezâlike necezîl muhsinîn.	
	( 121 )   Doğrusu Biz, iyileri böylece mükafatlandırırız.	
		
	( 122 ) İnne humâ min ibâdinâl muk’minîn.	
	( 122 )   İkisi de şüphesiz inanmış kullarımızdandı.	
		
	( 123 ) Ve inne ilyâse le minel murselîn.	
	( 123 )   Doğrusu İlyas da peygamberlerdendir.	
		
	( 124 ) İz kâle li kavmihî e lâ tettekûn.	
	( 124 )   (İlyas A.S) kavmine: "Siz takva sahibi olmayacak mısınız?" demişti.	
		
	( 125 ) E tede’ûne ba’len ve tezerûne ahsenel hâlikîn.	
	( 125 )   Siz (bir put olan) Ba’le mi tapıyorsunuz? Ve Yaratıcılar’ın En Güzeli’ni (Allah’ı) terk mi ediyorsunuz (vaz mı geçiyorsunuz)?	
		
	( 126 ) Allâhe rabbekum ve rabbe âbâikumul evvelîn.	
	( 126 )   Allah, sizin ve evvelki babalarınızın (atalarınızın) Rabbidir.	
                        
                         
- 
                        
                             
 
	( 127 ) Fe kezzebûhu fe inne hum le muhdarûn.	
	( 127 )   Fakat onu yalanladılar. Bu sebeple muhakkak ki onlar, gerçekten (cehennemde) hazır bulundurulacak olanlardır.	
		
	( 128 ) İllâ ibâdallâhil muhlasîn.	
	( 128 )   Allah’ın muhlis kulları hariç.	
		
	( 129 ) Ve teraknâ aleyhi fîl âhirîn.	
	( 129 )   Ve sonrakiler arasında ona (şerefli bir anı) bıraktık.	
		
	( 130 ) Selâmun alâ ilyâsîn.	
	( 130 )   İlyas (A.S)’a selâm olsun.	
		
	( 131 ) İnnâ kezâlike necezîl muhsinîn.	
	( 131 )   Doğrusu Biz iyileri böylece mükafatlandırırız.	
		
	( 132 ) İnnehu min ibâdinâl muk’minîn.	
	( 132 )   O, inanmış kullarımızdandı.	
		
	( 133 ) Ve inne lûtan le minel murselîn.	
	( 133 )   Şüphesiz Lut da peygamberlerdendir.	
		
	( 134 ) İz necceynâhu ve ehlehû ecemaîn.	
	( 134 )   Onu ve onun ailesini, hepsini kurtarmıştık.	
		
	( 135 ) İllâ acûzen fîl gâbirîn.	
	( 135 )   Geride kalanlar arasında acuze bir kadın hariç.	
		
	( 136 ) Summe demmernâl âharîn.	
	( 136 )   Sonra diğerlerini yok etmiştik.	
		
	( 137 ) Ve innekum le temurrûne aleyhim musbihîn.	
	( 137 )   Ve muhakkak ki siz, sabahları onlara mutlaka uğruyorsunuz.	
		
	( 138 ) Ve bil leyl e fe lâ ta’kilûn.	
	( 138 )   Ve geceleyin de. Hâlâ akıl etmez misiniz?	
		
	( 139 ) Ve inne yûnuse le minel murselîn.	
	( 139 )   Doğrusu Yunus da peygamberlerdendir.	
		
	( 140 ) İz ebeka ilâl fulkil meşhûn.	
	( 140 )   Dolu bir gemiye kaçmıştı.	
		
	( 141 ) Fe sâheme fe kâne minel mudehadîn.	
	( 141 )   Gemide olanlarla karşılıklı kura çekmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebeple denize atılmıştı.	
		
	( 142 ) Feltekamehul hûtu ve huve mulîm.	
	( 142 )   Kendini kınarken onu bir balık yutmuştu.	
		
	( 143 ) Fe lev lâ ennehu kâne minel musebbihîn.	
	( 143 )   Eğer o gerçekten tesbih edenlerden olmasaydı.	
		
	( 144 ) Le lebise fî batanihî ilâ yevmi yube’asûn.	
	( 144 )   Muhakkak ki o, beas gününe (kıyâmet gününe) kadar onun (balığın) karnında kalırdı.	
		
	( 145 ) Fe nebeznâhu bil arâi ve huve sakîm.	
	( 145 )   Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık.	
		
	( 146 ) Ve enbetnâ aleyhi şeceraten miy yakatîn.	
	( 146 )   Onun için, geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik.	
		
	( 147 ) Ve erselnâhu ilâ mieti elfin ev yezîdûn.	
	( 147 )   Onu, yüzbin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.	
		
	( 148 ) Fe âmenû fe metta’nâhum ilâ hîn.	
	( 148 )   Sonunda ona inandılar, bunun üzerine Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.	
		
	( 149 ) Festeftihim e li rabbikel benâtu ve lehumul benûn.	
	( 149 )   Putperestlere sor, kızlar senin Rabbinin de erkekler onların mı?	
		
	( 150 ) Em halakanâl melâikete inâsen ve hum şâhidûn.	
	( 150 )   Yoksa melekleri kız olarak yarattığımızda onlar hazır mı idiler?	
		
	( 151 ) E lâ innehum min ifkihim le yekûlûn.	
	( 151 )   Yalanlarından dolayı mutlaka (şöyle, şöyle) diyenler kesinlikle onlar değil mi?	
		
	( 152 ) Veledallâhu ve innehum le kâzibûn.	
	( 152 )   "Allah doğurdu." Muhakkak ki onlar, kesinlikle yalan söyleyenlerdir.	
		
	( 153 ) Astafel benâti alâl benîn.	
	( 153 )   Allah kızları, oğullara tercih mi etmiş?	
                        
                         
- 
                        
                             
 
	( 154 ) Mâ lekum, keyfe tahkumûn.	
	( 154 )   Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz?	
		
	( 155 ) E fe lâ tezekkerûn.	
	( 155 )   Hiç düşünmez misiniz?	
		
	( 156 ) Em lekum sultânun mubîn.	
	( 156 )   Yoksa apaçık bir deliliniz mi var?	
		
	( 157 ) Fe’tû bi kitâbikum in kuntum sâdikîn.	
	( 157 )   Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin bakalım.	
		
	( 158 ) Ve cealû beynehu ve beynel cinneti nesebâ, ve lekade alimetil cinnetu innehum le muhdarûn.	
	( 158 )   Allah'la cinler (melekler) arasında da bir soy bağı icadettiler. And olsun ki, cinler de, kendilerinin (bunu söyleyenlerin) hesap yerine götürüleceklerini bilirler.	
		
	( 159 ) Subhânallâhi ammâ yasifûn.	
	( 159 )   Allah onların vasıflandırmalarından münezzehtir.	
		
	( 160 ) İllâ ibâdallâhil muhlasîn.	
	( 160 )   Allah'ın içten bağlı kulları bunların dışındadır.	
		
	( 161 ) Fe innekum ve mâ ta’budûn.	
	( 161 )   Bundan sonra muhakkak ki siz ve sizin taptıklarınız.	
		
	( 162 ) Mâ entum aleyhi bi fâtinîn.	
	( 162 )   Onun (Allah’ın) aleyhinde, kimseyi fitneye düşürecek değilsiniz (düşüremezsiniz).	
		
	( 163 ) İllâ men huve sâlil cahîm.	
	( 163 )   Ama cehenneme girecek olanlar hariç.	
		
	( 164 ) Ve mâ minnâ illâ lehu makâmun ma’lûm.	
	( 164 )   Ve bizden (hiç) kimse yoktur ki, onun bilinen bir makamı olmasın.	
		
	( 165 ) Ve innâ le nahnus sâffûn.	
	( 165 )   Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah’ın huzurunda) saf saf duranlarız.	
		
	( 166 ) Ve innâ le nahnul musebbihûn.	
	( 166 )   Ve muhakkak ki biz, mutlaka (Allah’ı) tesbih edenleriz.	
		
	( 167 ) Ve in kânû le yekûlûn.	
	( 167 )   Ve onlar mutlaka, sadece (şöyle) diyorlardı.	
		
	( 168 ) Lev enne indenâ zikran minel evvelîn.	
	( 168 )   Keşke bizim yanımızda (elimizde) evvelkilere verilenlerden bir zikir (bir kitap) olsaydı.	
		
	( 169 ) Le kunnâ ibâdallâhil muhlasîn.	
	( 169 )   (O zaman) mutlaka biz, Allah’ın muhlis kullarından olurduk.	
		
	( 170 ) Fe keferû bih, fe sevfe ya’lemûn.	
	( 170 )   Böyleyken O'nu inkar ettiler. Ama bileceklerdir.	
		
	( 171 ) Ve lekade sebekat kelimetunâ li ibâdinâl murselîn.	
	( 171 )   And olsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir.	
		
	( 172 ) İnnehum le humul mensûrûn.	
	( 172 )   Onlar şüphesiz yardım göreceklerdir.	
		
	( 173 ) Ve inne cundenâ le humul gâlibûn.	
	( 173 )   Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.	
		
	( 174 ) Fe tevelle anhum hattâ hîn.	
	( 174 )   Bir süreye kadar onlara aldırış etme.	
		
	( 175 ) Ve ebesirhum fe sevfe yubesirûn.	
	( 175 )   Onlara inecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.	
		
	( 176 ) E fe bi azâbinâ yesta’cilûn.	
	( 176 )   Azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?	
		
	( 177 ) Fe izâ nezele bi sâhatihim fe sâe sabâhul munzerîn.	
	( 177 )   O azap, yurtlarına indiğinde, uyarılan fakat yola gelmeyenlerin sabahı ne kötü olur!	
		
	( 178 ) Ve tevelle anhum hattâ hîn.	
	( 178 )   Bir süreye kadar onlardan yüz çevir.	
		
	( 179 ) Ve ebesir fe sevfe yubesirûn.	
	( 179 )   İnecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.	
		
	( 180 ) Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn.	
	( 180 )   Senin güçlü olan Rabbin, onların vasıflandırmalarından münezzehtir.	
		
	( 181 ) Ve selâmun alâl murselîn.	
	( 181 )   Ve selam, peygamberleredir.	
		
	( 182 ) Vel hamdu lillâhi rabbil âlemîn.	
	( 182 )   Hamd de Alemlerin Rabbi Allah'adır.