33. Ahzâb Sûresi ( سُورَةُ الْاَحْزَابِ ) Surah Al-Ahzaab
Kur’ân sayfa no : 417 - 426   Cüz : 21 - 22   Âyet sayısı : 73
Okuyan : Mishary bin Rashid Alafasy

  • 33. Ahzâb Sûresi ( سُورَةُ الْاَحْزَابِ ) Surah Al-Ahzaab

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Yâ eyyuhân nebyyuttekllâhe ve lâ tutl kâfrîne vel munâfikîn, innallâhe kâne alîmen hakîmâ. ( 1 )   Ey peygamber! Allah'tan sakın, inkarcılara ve iki yüzlülere uyma, Allah şüphesiz bilendir, hakim'dir. ( 2 ) Vettebi’ mâ yûhâ leyke mn rabbik, nnallâhe kâne bimâ ta’melûne habîrâ. ( 2 )   Sana Rabbinden vahyolunana uy; şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. ( 3 ) Ve tevekkel alâllâh ve kefâ billâhe vekîlâ. ( 3 )   Allah'a güven, Allah, vekil olarak yeter. ( 4 ) Mâ cealallâhu l raculin mn kalbeyn fî cevfh, ve mâ ceale ezvâcekumullâî tuzâhrûne mn hunne ummehâtkum, ve mâ ceale ede’yâekum ebnâekum, zâlkum kavlukum b efvâhkum, vallâhu yekûlul hakka ve huve yehdîs sebîl. ( 4 )   Allah insanın içine iki kalp koymamıştır. Allah, zıhar yapmanız suretiyle eşlerinizi, anneleriniz gibi yaratmamıştır; evlatlıklarınızı da öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah gerçeği söylemektedir, doğru yola O eriştirir. ( 5 ) Ude’ûhum l âbâhm huve akasatu ndallâh(ndallâh), fe n lem ta’lemû âbâehum fe hvânukum fîd dîn ve mevâlîkum, ve leyse aleykum cunâhun fîmâ ahta’tum bhî ve lâkn mâ taammedet kulûbukum, ve kânallâhu gafûran rahîmâ. ( 5 )   Evlatlıkları babalarına nisbet edin, bu Allah katında en doğru olandır. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin. İçinizden kasdederek yaptıklarınız bir yana, yanılmalarınızda size bir sorumluluk yoktur. Allah, bağışlar ve merhamet eder. ( 6 ) En nebyyu evlâ bl muk’mnîne mn enfushm ve ezvâcuhu ummehâtuhum, ve ulûl erhâm ba’duhum evlâ b ba’dn fî ktâbllâh mnel mu’mnîne vel muhâcrîne llâ en tef’alû lâ evlyâkum ma’rûfâ, kâne zâlke fîl ktâb mestûrâ. ( 6 )   Müminlerin, Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeleri gerekir; onun eşleri onların anneleridir; akraba olanlar, miras hususunda, Allah'ın Kitap'ında birbirlerine müminler ve muhacirlerden daha yakındırlar. Dostlarınıza yapacağınız uygun bir vasiyet bunun dışındadır. Bu Kitap'ta yazılı bulunmaktadır.
  • ( 7 ) Ve z ehaznâ mnen nebîyyîne mîsâkahum ve mnke ve mn nûhn ve brâhîme ve mûsâ ve îsâben meryem ve ehaznâ mnhum mîsâkan galîzâ. ( 7 )   Peygamberlerden söz almıştık. Senden, Nuh'dan, İbrahim'den, Musa'dan, Meryem oğlu İsa'dan sağlam bir söz almışızdır. ( 8 ) L yes’eles sâdkîne an sdkhm, ve eadde ll kâfrîne azâben elîmâ. ( 8 )   Allah, doğrulardan doğruluklarını sormak ve inkarcılara can yakıcı azap hazırlamak için bunu yapmıştır. ( 9 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkurû n’metallâh aleykum z câetkum cunûdun fe erselnâ aleyhm rîhan ve cunûden lem teravhâ, ve kânallâhu bmâ ta’melûne basîrâ. ( 9 )   Ey inananlar! Allah'ın size olan nimetini anın; üzerinize ordular gelmişti. Biz de onların üzerine rüzgar ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı görüyordu. ( 10 ) z câukum mn fevkkum ve mn esfele mnkum ve z zâgatl ebesâru ve belegatl kulûbul hanâcre ve tezunnûne bllâhz zunûnâ. ( 10 )   Onlar size yukarınızdan ve aşağınızdan gelmişlerdi; gözler de dönmüştü, yürekler ağızlara gelmişti; Allah için çeşitli tahminlerde bulunuyordunuz. ( 11 ) Hunâlkebtulyel muk’mnûne ve zulzlû zlzâlen şedîdâ. ( 11 )   İşte orada, inananlar denenmiş ve çok şiddetli sarsıntıya uğratılmışlardı. ( 12 ) Ve z yekûlul munâfkûne vellezîne fî kulûbhm maradun mâ vaadenâllâhu ve resûluhû llâ gurûrâ. ( 12 )   İkiyüzlüler ve kalblerinde hastalık olanlar: "Allah ve Peygamberi bize sadece kuru vaadlerde bulundular" diyorlardı. ( 13 ) Ve z kâlet tâfetun mnhum yâ ehle yesrbe lâ mukâme lekum fercû, ve yeste’znu ferîkun mnhumun nebyye yekûlûne nne buyûtenâ avratun ve mâ hye b avrah, n yurîdûne llâ frârâ. ( 13 )   İçlerinden bir takımı: "Ey Medineliler! Tutunacak yeriniz yok, geri dönün" demişti. İçlerinden bir topluluk da Peygamberden: "Evlerimiz düşmana açıktır" diyerek izin istemişlerdi. Oysa evleri açık değildi sadece kaçmak istiyorlardı. ( 14 ) Ve lev duhlet aleyhm mn akatârhâ summe sulûl ftnete le âtevhâ ve mâ telebbesû bhâ llâ yesîrâ. ( 14 )   Eğer Medine'nin etrafından üzerlerine varılmış olsa, sonra da kendilerinden fitne çıkarmaları istense hemen buna girişip derhal yapmaktan geri kalmazlardı. ( 15 ) Ve lekade kânû âhedûllâhe mn kabelu lâ yuvellûnel edebâr, ve kâne ahdullâh mes’ûlâ. ( 15 )   And olsun ki, daha önce, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a ahd vermişlerdi. Allah'a verilen ahd sorulacaktır.
  • ( 16 ) Kul len yenfeakumul frâru n ferartum mnel mevt evl katl ve zen lâ tumetteûne llâ kalîlâ(kalîlen). ( 16 )   De ki: "Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız bilin ki, kaçmak size fayda vermeyecektir; kaçsanız bile az bir zamandan fazla yaşatılmazsınız." ( 17 ) Kul men zellezî ya’smukum mnallâh n erâde bkum sûen ev erâdebkum rahmeh, ve lâ yecdûne lehum mn dûnllâh velyyen ve lâ nasîrâ(nasîran). ( 17 )   De ki: "Allah size bir kötülük dilese veya bir rahmet istese, O'na karşı kim sizi koruyabilir? Allah'tan başka dost ve yardımcı da bulamazsınız." ( 18 ) Kade ya’lemullâhul muavvkîne mnkum vel kâlîne l hvânhm helumme leynâ, ve lâ ye’tûnel be’se llâ kalîlâ(kalîlen). ( 18 )   Sizden muavvik olanları (Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e yardıma mani olanları) ve kardeşlerine: "Bize gelin." diyenleri, Allah kesinlikle biliyordu. Ve onlar, pek azı hariç, savaşa gelmezler. ( 19 ) Eşhhaten aleykum fe zâ câel havfu raeytehum yanzurûne leyke tedûru a’yunuhum kellezî yugşâ aleyh mnel mevt(mevt), fe zâ zehebel havfu selekûkum b elsnetn hdâdn eşhhaten alâl hayr, ulâke lem yuk’mnû fe ahbetallâhu a’mâlehum, ve kâne zâlke alâllâh yesîrâ(yesîran). ( 19 )   Size karşı cimridirler. Fakat korku gelince, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimse gibi gözleri dönmüş olarak sana baktıklarını görürsün. Hayra karşı, keskin dilleri ile (yaralayıcı sözlerle) sizi incitirler. İşte onlar mü’min değildirler. Bu sebeple Allah, onların amellerini heba etti (yok etti). Ve işte bu, Allah’a göre çok kolay oldu. ( 20 ) Yahsebûnel ahzâbe lem yezhebû, ve n ye’tl ahzâbu yeveddû lev ennehum bâdûne fîl a’râb yes’elûne an enbâkum, ve lev kânû fîkum mâ kâtelû llâ kalîlâ(kalîlen). ( 20 )   Bunlar, düşman birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Bu birlikler tekrar gelmiş olsalardı, kendileri çöllerde bedevilerin yanında bulunup, sadece sizin haberlerinizi sormayı dilerlerdi. Aranızda olsalar ancak pek az savaşırlardı. ( 21 ) Lekade kâne lekum fî resûlllâh usvetun hasenetun lmen kâne yercûllâhe vel yevmel âhra ve zekerallâhe kesîrâ(kesîran). ( 21 )   Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Resulullah (Allah'ın Elçisi) en güzel örnektir. ( 22 ) Ve lemmâ raal mu’mnûnel ahzâbe kâlû hâzâ mâ vaadenâllâhu ve resûluhu ve sadakallâhu ve resûluh ve mâ zâdehum llâ îmânen ve teslîmâ(teslîmen). ( 22 )   İnananlar, düşman birliklerini gördükleri zaman: "İşte bu, Allah ve Peygamberinin bize vadettiğidir; Allah ve Peygamberi doğru söylemiştir" dediler. Bu onların ancak imanını ve teslimiyetlerini artırdı.
  • ( 23 ) Mnel muk’mnîne rcâlun sadakû mâ âhedûllahe aleyh, fe mnhum men kadâ nahbehu ve mnhum mey yentezr ve mâ beddelû tebdîlâ(tebdîlan). ( 23 )   İnananlardan, Allah'a verdiği ahdi yerine getiren adamlar vardır. Kimi, bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir. Ahdlerini hiç değiştirmemişlerdir. ( 24 ) L yeczyallâhus sâdkîne b sdkhm ve yuazzbel munâfkîne n şâe ev yetûbe aleyhm, nnallâhe kâne gafûran rahîmâ(rahîmen). ( 24 )   Bu sebeple Allah, doğruları doğrulukları ile mükafatlandırır; ikiyüzlüleri de dilerse azablandırır veya tevbelerini kabul eder. Şüphesiz Allah bağışlayandır, merhamet edendir. ( 25 ) Ve raddallâhullezîne keferû b gayzhm lem yenâlû hayrâ(hayran), ve kefallâhul muk’mnînel ktâl, ve kânallâhu kavyyen azîzâ(azîzen). ( 25 )   Allah inkar edenleri, kinleriyle geri çevirdi, bir hayra ulaşamadılar; savaşta, inananlara Allah'ın yardımı yetti. Allah kuvvetli olandır, güçlü olandır. ( 26 ) Ve enzelellezîne zâherûhum mn ehll ktâb mn sayâsîhm ve kazefe fî kulûbhmur ru’be ferykan takatulûne ve te’srûne ferîkâ(ferîkan). ( 26 )   Allah, Kitap ehlinden, kafirleri destekleyenleri kalelerinden indirmiş, kalblerine korku salmıştı; onların kimini öldürüyor, kimini de esir alıyordunuz. ( 27 ) Ve evresekum ardahum ve dyârahum ve emvâlehum ve ardan lem tetaûhâ, ve kânallâhu alâ kull şey’n kadîrâ(kadîran). ( 27 )   Yerlerini, yurtlarını, mallarını ve henüz ayağınızı dahi basmadığınız yerleri Allah size miras olarak verdi. Allah her şeye Kadir olandır. ( 28 ) Yâ eyyuhân nebyyu kul l ezvâcke n kuntunne turdenel hayâted dunyâ ve zynetehâ fe teâleyne umett’kunne ve userrhkunne serâhan cemîlâ(cemîlen). ( 28 )   Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: "Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim." ( 29 ) Ve n kuntunne turdenallâhe ve resûlehu ved dâral âhrate fe nnallâhe eadde ll muhsnât mnkunne eceran azîmâ(azîmen). ( 29 )   "Eğer Allah'ı, Peygamberini, ahiret yurdunu istiyorsanız bilin ki, Allah içinizden iyi davrananlara büyük ecir hazırlamıştır." ( 30 ) Yâ nsâen nebyy mey ye’t mn kunne b fâhşetn mubeyynetn yudâaf lehâl azâbu d’feyn, ve kâne zâlke alâllâh yesîrâ(yesîran). ( 30 )   Ey Peygamber'in hanımları! Sizlerden biri açık bir hayasızlık yapacak olursa, onun azabı iki kat olur. Bu Allah'a kolaydır.
  • ( 31 ) Ve mey yaknut mn kunne lllâh ve resûlh ve ta’mel sâlhan nu’thâ ecrrahâ merrateyn ve a’tedenâ lehâ rzkan kerîmâ(kerîmen). ( 31 )   Sizlerden Allah'a ve Peygamberine boyun eğip yararlı iş işleyenlere ecrini iki kat veririz; ona cömertçe rızık hazırlamışızdır. ( 32 ) Yâ nsâen nebyy lestunne ke ehadn mnen nsa nttekaytunne fe lâ tahda’ne bl kavl fe yatamaallezî fî kalbhî maradun ve kulne kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen). ( 32 )   Ey Peygamberin hanımları! Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Allah'tan sakınıyorsanız edalı konuşmayın, yoksa, kalbi bozuk olan kimse kötü şeyler ümit eder; daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin. ( 33 ) Ve karne fî buyûtkunne ve lâ teberrecne teberrucel câhlyyetl ûlâ ve ekmnes salâte ve âtînez zekâte ve at’nallâhe ve resûleh, nnemâ yurîdullâhu l yuzhbe ankumur rcse ehlel beyt ve yutahhrakum tathîrâ(tathîran). ( 33 )   Evlerinizde oturun; eski Cahiliyye'de olduğu gibi açılıp saçılmayın; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! (ehl-i beyt) Şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister. ( 34 ) Vezkurne mâ yutlâ fî buyûtkunne mn âyâtllâh vel hkmeh, nnallâhe kâne latîfen habîrâ(habîran). ( 34 )   Evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmetini hatırda tutun. Şüphesiz Allah haberdar olandır, latif olandır. ( 35 ) nnel muslmîne vel muslmât vel muk’mnîne vel muk’mnât vel kântîne vel kântât ves sâdkîne ves sâdkât ves sâbrîne ves sâbrât vel hâşîne vel hâşât vel mutesaddkîne vel mutesaddkât ves sâmîne ves sâmât vel hâfzîne furûcehum vel hâfzât vez zâkrînallâhe kesîran vez zâkrât eaddallâhu lehum magfraten ve eceran azîmâ(azîmen). ( 35 )   Doğrusu erkek ve kadın müslümanlar, erkek ve kadın müminler, boyun eğen erkekler ve kadınlar, doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, gönülden bağlanan erkekler ve kadınlar, sadaka veren erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, Allah'ı çok anan erkekler ve kadınlar, işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır.
  • ( 36 ) Ve mâ kâne l muk’mnn ve lâ muk’mnetn zâ kadallâhu ve resûluhu emran en yekûne lehumul hyeratu mn emrhm, ve mey ya’sllâhe ve resûlehu fe kade dalle dalâlen mubînâ(mubînen). ( 36 )   Allah ve Peygamber'i bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah'a ve Peygamber'e baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur. ( 37 ) Ve z tekûlu lllezî en’amallâhu aleyh ve en’amte aleyh emsk aleyke zevceke vettekllâh ve tuhfî fî nefske mâllâhu mubedîh ve tahşen nâs(nâse), vallâhu ehakku en tahşâh, fe lemmâ kadâ zeydun mnhâ vetaran zevvecnâkehâ lkey lâ yekûne alâl muk’mnîne haracun fî ezvâc ede’yâhm zâ kadav mn hunne vetarâ(vetaran), ve kâne emrullâh mef’ûlâ(mef’ûlen). ( 37 )   Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini bırakma, Allah'tan sakın" diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik, ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir. ( 38 ) Mâ kâne alân nebyy mn haracn fîmâ faradallâhu leh, sunnetallâh fîllezîne halev mn kabl, ve kâne emrullâh kaderan makadûrâ(makdûran). ( 38 )   Allah'ın Peygamber'e farz kıldığı şeylerde ona bir güçlük yoktur. Bu, Allah'ın öteden beri, gelmiş geçmişlere uyguladığı yasasıdır. Allah'ın emri şüphesiz gereği gibi yerine gelecektir. ( 39 ) Ellezîne yubellgûne rsâlâtllâh ve yahşevnehu ve lâ yahşevne ehaden llâllâh, ve kefâ bllâh hasîbâ(hasîban). ( 39 )   Allah'ın göndermiş olduklarını tebliğ edenler, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Allah hesap gören olarak yeter. ( 40 ) Mâ kâne muhammedun ebâ ehadn mn rcâlkum, ve lâkn resûlallâh ve hâtemen nebyyn, ve kânallâhu b kull şey’n alîmâ(alîmen). ( 40 )   Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir. ( 41 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkurûllâhe zkran kesîrâ(kesîran). ( 41 )   Ey inananlar! Allah'ı çok anın. ( 42 ) Ve sebbhûhu bukraten ve asîlâ(asîlen). ( 42 )   O'nu sabah akşam tesbih edin. ( 43 ) Huvellezî yusallî aleykum ve melâketuhu l yuhrcekum mnez zulumât lân nûr, ve kâne bl muk’mnîne rahîmâ(rahîmen). ( 43 )   Karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size rahmet ve istiğfar eden Allah ve melekleridir. İnananlara merhamet eden O'dur.
  • ( 44 ) Tahyyetuhum yevme yelkavnehu selâm, ve eadde lehum eceran kerîmâ(kerîmen). ( 44 )   O'na kavuştukları gün müminlere yapılacak dirlik temennileri "Selam" demek olacaktır. Onlara cömertçe verilecek ecir hazırlamıştır. ( 45 ) Yâ eyyuhân nebyyu nnâ erselnâke şâhden ve mubeşşran ve nezîrâ(nezîran). ( 45 )   Ey Nebî (Peygamber)! Muhakkak ki Biz, seni şahit, müjdeleyici ve nezir (uyarıcı) olarak gönderdik. ( 46 ) Ve dâîyen lâllâh b znhî ve srâcen munîrâ(munîran). ( 46 )   Ve O’nun (Allah’ın) izni ile Allah’a davet eden ve nurlandırıcı sirac (kandil) olarak (gönderdik). ( 47 ) Ve beşşrl muk’mnîne b enne lehum mnallâh fadlen kebîrâ(kebîran). ( 47 )   İnananlara, Rablerinden büyük bir lütuf olduğunu müjdele. ( 48 ) Ve lâ tutl kâfrîne vel munâfkîne veda’ ezâhum ve tevekkel alâllâh(alâllâh), ve kefâ bllâh vekîlâ(vekîlen). ( 48 )   İnkarcılara, ikiyüzlülere itaat etme; eziyetlerine aldırma; Allah'a güven, güvenilecek olarak Allah yeter. ( 49 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû zâ nekahtumul muk’mnât summe tallaktumûhunne mn kabel en temessûhunne fe mâ lekum aleyhnne mn ddetn ta’teddûnehâ, fe mettûhunne ve serrhûhunne serâhan cemîlâ(cemîlen). ( 49 )   Ey inananlar! Mümin kadınlarla nikahlanıp, onları, temasta bulunmadan boşadığınızda, artık onlar için size iddet saymaya lüzum yoktur. Kendilerine bağışta bulunarak onları güzellikle serbest bırakın. ( 50 ) Yâ eyyuhân nebyyu nnâ ahlelnâ leke ezvâcekelletî âteyte ucûrahunne ve mâ meleket yemînuke mmmâ efâallâhu aleyke ve benât ammke ve benât ammâtke ve benât hâlke ve benât hâlâtkellâtî hâcerne meâk, vemraeten muk’mneten n vehebet nefsehâ ln nebyy n erâden nebyyu ey yestenkhahâ hâlsaten leke mn dûnl muk’mnîn(mu’mnîne), kade almnâ mâ faradnâ aleyhm fî ezvâchm ve mâ meleket eymânuhum l keylâ yekûne aleyke harace, ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen). ( 50 )   Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve Peygamber nikahlanmayı dilediği takdirde müminlerden ayrı, sırf sana mahsus olmak üzere kendisinin mehrini Peygambere hibe eden mümin kadını almanı helal kılmışızdır. Bir zorluğa uğramaman için; müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
  • ( 51 ) Turcî men teşâu mnhunne ve tu’vî leyke men teşâ, ve menbetegayte mmmen azelte fe lâ cunâha aleyk, zâlke edenâ en tekarra a’yunuhunne ve lâ yahzenne ve yardayne bmâ âteytehunne kulluhunne, vallâhu ya’lemu mâ fî kulûbkum ve kânallâhu alîmen halîmâ(halîmen). ( 51 )   Bunlardan istediğini bırakır, istediğini yanına alabilirsin. Sırasını geri bırakmış olduklarından da arzu ettiğini yanına almanda sana bir sorumluluk yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olmasını, üzülmemelerini, hepsine verdiğin şeylere razı olmalarını daha iyi sağlar. Allah kalblerinizde olanı bilir; Allah bilendir, Halim olandır. ( 52 ) Lâ yahllu leken nsâu mn ba’du ve lâ en tebeddele bhnne mn ezvâcn ve lev a’cebeke husnuhunne llâ mâ meleket yemînuk, ve kânallâhu alâ kull şey’n rakîbâ(rakîben). ( 52 )   Bundan sonra sana hiçbir kadın, cariyelerin bir yana, güzellikleri ne kadar hoşuna giderse gitsin, hiçbirini boşayıp başka bir eşle değiştirmen helal değildir. Allah her şeyi gözetmektedir. ( 53 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tedehulû buyûten nebyy llâ ey yu’zene lekum lâ taâmn gayra nâzrîne nâhu ve lâkn zâ duîtum fedehulû fe zâ tamtum fenteşrû ve lâ muste’nsîne l hadîs(hadîsn), nne zâlkum kâne yu’zîn nebyye fe yestahyî mnkum vallâhu lâ yestahyî mnel hakk, ve zâ seeltumûhunne metâan fes’elûhunne mn verâ hcâbe, zâlkum ataharu l kulûbkum ve kulûbhn, ve mâ kâne lekum en tu’zû resûlallâh ve lâ en tenkhû ezvâcehu mn ba’dhî ebedâ(ebeden), nne zâlkum kâne ndallâh azîmâ(azîmen). ( 53 )   Ey inananlar! Peygamber'in evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılın. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu haliniz Peygamber'i üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Peygamber'ini üzmeniz ve ne de O'nuneşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir. ( 54 ) n tubedû şey’en ev tuhfûhu fe nnallâhe kâne b kull şey’n alîmâ. ( 54 )   Bir şeyi açıklasanız de gizleseniz de Allah şüphesiz hepsini bilir.
  • ( 55 ) Lâ cunâha aleyhnne fî âbâhnne ve lâ ebenâhnne ve lâ hvânhnne ve lâ ebenâ hvânhnne ve lâ ebenâ ehavâthnne ve lâ nsâhnne ve lâ mâ meleket eymânuhunn, vettekînallâh(vettekînallâhe), nnallâhe kâne alâ kull şey’n şehîdâ(şehîden). ( 55 )   Onların; babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, hizmetçi kadınları ve cariyeleri hakkında bir sorumluluğu yoktur. Allah'tan sakının, çünkü Allah her şeye şahiddir. ( 56 ) nnallâhe ve melâketehu yusallûne alân nebyy, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyh ve sellmû teslîmâ(teslîmen). ( 56 )   Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi överler: Ey inananlar! Siz de onu övün, ona salat ve selam getirin. ( 57 ) nnellezîne yu’zûnallâhe ve resûlehu leanehumullâhu fîd dunyâ vel âhrat ve eadde lehum azâben muhînâ(muhînen). ( 57 )   Allah'ı ve Peygamber'ini incitenlere, Allah dünyada da ahirette de lanet eder; onlara alçaltıcı bir azap hazırlar. ( 58 ) Vellezîne yu’zûnel muk’mnîne vel muk’mnât b gayr mâktesebû fe kadhtemelû buhtânen ve smen mubînâ(mubînen). ( 58 )   İnanan erkek ve kadınları, yapmadıkları bir şeyden ötürü incitenler, şüphesiz iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olurlar. ( 59 ) Yâ eyyuhân nebîyyu kul l ezvâcke ve benâtke ve nsâl muk’mnîne yudenîne aleyhnne mn celâbîbhnn(celâbîbhnne), zâlke edenâ ey yu’rafne fe lâ yu’zeyne ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen). ( 59 )   Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle; bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder. ( 60 ) Le n lem yentehl munâfkûne vellezîne fî kulûbhm maradun vel murcfûne fîl medînet le nugryenneke bhm summe lâ yucâvrûneke fîhâ llâ kalîlâ(kalîlen). ( 60 )   İkiyüzlüler, kalblerinde fesat bulunanlar, şehirde bozguncu haberler yayanlar, eğer bundan vazgeçmezlerse, and olsun ki, seni onlarla mücadeleye davet ederiz; sonra çevrende az bir zamandan fazla kalamazlar. ( 61 ) Mel’ûnîne, eyne mâ sukfû uhzû ve kuttlû takatîlâ(taktîlen). ( 61 )   Lanetlenmiş olarak, nerede bulunurlarsa yakalanır ve hem de öldürülürler. ( 62 ) Sunnetallâh fîllezîne halev mn kabl, ve len tecde l sunnetllâh tebdîlâ(tebdîlen). ( 62 )   Allah'ın geçmişlere uyguladığı yasası budur ve Allah'ın yasasında bir değişme bulamazsın.
  • ( 63 ) Yes’eluken nâsu ans sâah, kul nnemâ lmuhâ ndallâh, ve mâ yuderîke lealles sâate tekûnu karîbâ(karîben). ( 63 )   İnsanlar senden kıyametin zamanını soruyorlar; de ki: "Onun bilgisi ancak Allah katındadır; ne bilirsin, belki de zamanı yakındır." ( 64 ) nnallâhe leanel kâfrîne ve eadde lehum saîrâ(saîran). ( 64 )   Allah şüphesiz, inkarcılara lanet etmiş ve onlara içinde sonsuz olarak temelli kalacakları çılgın alevli cehennemi hazırlamıştır. Onlar bir dost ve yardımcı bulamazlar. ( 65 ) Hâldîne fîhâ ebedâ(ebeden), lâ yecdûne velyyen ve lâ nasîrâ( nasîran). ( 65 )   Allah şüphesiz, inkarcılara lanet etmiş ve onlara içinde sonsuz olarak temelli kalacakları çılgın alevli cehennemi hazırlamıştır. Onlar bir dost ve yardımcı bulamazlar. ( 66 ) Yevme tukallebu vucûhuhum fîn nâr yekûlûne yâ leytenâ ata’nâllâhe ve ata’nâr resûlâ(resûlen). ( 66 )   Yüzleri ateşte çevrildiği gün: "Keşke Allah'a itaat etseydik, keşke Peygamber'e itaat etseydik!" derler. ( 67 ) Ve kâlû rabbenâ nnâ ata’nâ sâdetenâ ve kuberâenâ fe edallûnâs sebîl(sebîlâ). ( 67 )   Ve cehennemde olanlar derler ki: “Yarabbi, muhakkak ki biz, sâdatlarımıza (dînde ileri gidenlerimize) ve küberamıza (büyüklerimize) itaat ettik. Ve böylece Senin yolundan (Sıratı Mustakîmi’nden) saptırdılar.” ( 68 ) Rabbenâ âthm d’feyn mnel azâb vel’anhum la’nen kebîrâ( kebîran). ( 68 )   “Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle lânetle.” ( 69 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tekûnû kellezîne âzev mûsâ fe berraehullâhu mmmâ kâlû, ve kâne ndallâh vecîhâ(vecîhen). ( 69 )   Ey inananlar! Musa'yı incitenler gibi olmayın. Nitekim Allah onu, söylediklerinden beri tutmuştu. O, Allah'ın katında değerli bir kişiydi. ( 70 ) Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve kûlû kavlen sedîdâ(sedîden). ( 70 )   Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olun ve sedîd (doğru) söz söyleyin! ( 71 ) Yuslh lekum a’mâlekum ve yagfr lekum zunûbekum, ve mey yutllâhe ve resûlehu fe kade fâze fevzen azîmâ(azîmen). ( 71 )   (Böylece) sizin için amellerinizi ıslâh etsin (salih amele çevirsin). Günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve kim, Allah’a ve O’nun Resûl’üne itaat ederse, o taktirde fevzül azîm (en büyük mükâfat) ile kurtulmuş olur. ( 72 ) nnâ aradnâl emânete alâs semâvât vel ard vel cbâl fe ebeyne en yahmlnehâ ve eşfakane mnhâ ve hamelehâl nsân, nnehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen). ( 72 )   Doğrusu Biz, sorumluluğu (emaneti) göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir; onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim ve çok cahildir. (kabulüne rağmen emanete hıyanet etmektedir) ( 73 ) L yuazzballâhul munâfkîne vel munâfkât vel muşrkîne vel muşrkât ve yetûballâhu alâl muk’mnîne vel muk’mnât(mu’mnât), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen). ( 73 )   Bunun sonucu olarak, Allah, ikiyüzlü erkek ve kadınlara, Allah'a ortak koşan erkek ve kadınlara azap verecektir. Allah inanan erkek ve kadınların tevbelerini kabul buyuracaktır. Allah bağışlar ve merhamet eder.

Âyetleri daha iyi anlamak için ehl-i sünnet hocalarımızın tefsirini okumanız tavsiye edilir.