32. Secde Sûresi ( سُورَةُ السَّجْدَةِ ) Surah As-Sajda
Kur’ân sayfa no : 414 - 416   Cüz : 21   Âyet sayısı : 30
Okuyan : Mishary bin Rashid Alafasy

  • 32. Secde Sûresi ( سُورَةُ السَّجْدَةِ ) Surah As-Sajda

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Elif lâm mîm. ( 1 )   Elif, Lam, Mim. ( 2 ) Tenzîlul kitâbi lâ raybe fîhi mir rabbil âlemîn. ( 2 )   Şüphe götürmeyen Kitap, Alemlerin Rabbi'nin indirdiğidir. ( 3 ) Em yekûlûnefterâh, bel huvel hakku mir rabbike li tunzire kavmen mâ etâhum min nezîrin min kabelike leallehum yehtedûn. ( 3 )   "Onu peygamberin kendisi uydurdu" diyorlar, öyle mi? Hayır; O, senden önce peygamber gönderilmemiş olan bir milleti uyarman için sana Rabbinden gelen bir gerçektir. Belki artık doğru yolu bulurlar. ( 4 ) Allâhullezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arş, mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi, e fe lâ tetezekkerûn. ( 4 )   Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah'tır. O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz? ( 5 ) Yudebbirul emre mines semâi ilâl ardi summe ya’rucu ileyhi fî yevmin kâne mikadâruhu elfe senetin mimmâ teuddûn. ( 5 )   Gökten yere kadar, olan bütün işleri Allah düzenler, sonra, işler sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir gün içinde O'na yükselir. ( 6 ) Zâlike âlimul gaybi veş şehâdetil azîzur rahîm. ( 6 )   O, görülmeyeni de görüleni de bilendir, güçlüdür, merhametlidir. ( 7 ) Ellezî ahsene kulle şey’in halakah ve bedee halkal insâni min tîn. ( 7 )   Ki O, herşeyin yaratılışını en güzel yapan ve insanı yaratmaya, ilk defa tînden (nemli topraktan) başlayandır. ( 8 ) Summe ceale neslehu min sulâletin min mâin mehîn. ( 8 )   Sonra onun neslini, basit bir suyun özünden (nutfeden) kıldı (yarattı). ( 9 ) Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhih ve ceale lekumus sem’a vel ebesâra vel ef’ideh, kalîlen mâ teşkurûn. ( 9 )   Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem’î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz. ( 10 ) Ve kâlû e izâ dalelnâ fîl ardi e innâ le fî halkin cedîde, bel hum bi likâi rabbihim kâfirûn. ( 10 )   Puta tapanlar: "Toprağa karışıp yok olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız?" derler. Evet; onlar, Rab'lerine kavuşmayı inkar edenlerdir. ( 11 ) Kul yeteveffâkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn. ( 11 )   De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz."
  • ( 12 ) Ve lev terâ izil mucerimûne nâkisû ruûsihim inde rabbihim, rabbenâ ebesarnâ ve semi’nâ ferci’nâ na’mel sâlihan innâ mûkinûn. ( 12 )   Suçluları Rablerinin huzurunda, başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz! Gördük, dinledik, artık bizi dünyaya geri çevir de iyi iş işleyelim; doğrusu kesin olarak inandık" derlerken bir görsen! ( 13 ) Ve lev şi’nâ le âteynâ kulle nefsin hudâhâ ve lâkin hakkal kavlu minnî le emleenne cehenneme minel cinneti ven nâsi ecemaîn. ( 13 )   Biz dilesek herkese hidayet verirdik, fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair Benden söz çıkmıştır. ( 14 ) Fe zûkû bi mâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ, innâ nesînâkum ve zûkû azâbel huldi bi mâ kuntum ta’melûn. ( 14 )   "Bugüne kavuşmayı unutmanızın karşılığını görün; doğrusu Biz de sizi unuttuk, yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın" deriz. ( 15 ) İnnemâ yuk’minu bi âyâtinellezîne izâ zukkirû bihâ harrû succeden ve sebbehû bi hamdi rabbihim ve hum lâ yestekbirûn. ( SECDE ÂYETİ ) ( 15 )   Fakat Bizim âyetlerimize îmân edenler (âmenû olanlar) onlardır ki, (âyetlerimiz) zikredildiği zaman (hemen) secde ederek yere kapanırlar. Ve Rab’lerini hamd ile tesbih ederler ve onlar kibirlenmezler. ( 16 ) Tetecâfâ cunûbuhum anil medâcii yede’ûne rabbehum havfen ve tameen ve mimmâ razakanâhum yunfikûn. ( 16 )   Yanlarını yataktan uzaklaştırırlar (yan üstü yatarken kalkarlar). Rab’lerine korku ve ümitle dua ederler. Ve onları rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (verirler). ( 17 ) Fe lâ ta’lemu nefsun mâ uhfiye lehum min kurrati a’yun, cezâen bi mâ kânû ya’melûn. ( 17 )   Yaptıklarına karşılık onlar için saklanan müjdeyi kimse bilmez. ( 18 ) E fe men kâne muk’minen ke men kâne fâsika, lâ yestevûn. ( 18 )   İnanan kimse yoldan çıkmış kimseye benzer mi? Bunlar bir olamazlar. ( 19 ) Emmâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe lehum cennâtul me’vâ nuzulen bi mâ kânû ya’melûn. ( 19 )   İnanıp yararlı iş işleyenlere gelince, onların yaptıklarına karşılık, varacakları cennet konakları vardır. ( 20 ) Ve emmâllezîne fesekû fe me’vâhumun nâr, kulle mâ erâdû ey yahrucû minhâ uîdû fîhâ, ve kîle lehum zûkû azâben nârillezî kuntum bihî tukezzibûn. ( 20 )   Ama yoldan çıkanların, işte onların varacağı yer ateştir. Oradan çıkmak isteyişlerinin her defasında geri çevrilirler ve onlara: "Yalanlayıp, durduğunuz ateşin azabını tadın" denir.
  • ( 21 ) Ve le nuzîkannehum minel azâbil edenâ dûnel azâbil ekberi leallehum yeraciûn. ( 21 )   Belki yollarından dönerler diye and olsun onlara büyük azabdan önce dünya azabından tattırırız. ( 22 ) Ve men azlemu mimmen zukkire bi âyâti rabbihî summe a’rada anhâ, innâ minel mucerimîne muntekimûn. ( 22 )   Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim var mıdır? Şüphesiz suçlulardan öç alacağız. ( 23 ) Ve lekade âteynâ mûsâl kitâbe fe lâ tekun fî miryetin min likâihî ve cealnâhu huden li benî isrâîl. ( 23 )   And olsun ki Musa'ya Kitap verdik; Sakın sen ona kavuşacağından şüphe etme. Musa'ya verdiğimizi İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık. ( 24 ) Ve cealnâ minhum eimmetey yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkinûn. ( 24 )   Sabredip ayetlerimize kesin olarak inanmalarından ötürü, aralarından, onları buyruğumuzla doğru yola götüren önderler yaptık. ( 25 ) İnne rabbeke huve yafsilu beynehum yevmel kiyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûn. ( 25 )   Muhakkak ki Rabbin ayrılığa düştükleri şeylerde kıyamet günü aralarında hükmedecektir. ( 26 ) E ve lem yehdi lehum kem ehleknâ min kabelihim minel kurûni yemşûne fî mesâkinihim, inne fî zâlike le âyât, e fe lâ yesmeûn. ( 26 )   Şimdi yurtlarında gezip dolaştıkları, kendilerinden önceki nice nesilleri yok etmiş olmamız onları doğru yola sevketmez mi? Bunlarda şüphesiz ibretler vardır. Dinlemezler mi? ( 27 ) E ve lem yerav ennâ nesûkul mâe ilâl ardil curuzi fe nuhricu bihî zer’an te’kulu minhu en’âmuhum ve enfusuhum e fe lâ yubesirûn. ( 27 )   Kuru yerlere suyu gönderip onunla hayvanlarının ve kendilerinin yedikleri ekinleri çıkardığımızı görmezler mi? Görmüyorlar mı? ( 28 ) Ve yekûlûne metâ hâzâl fethu in kuntum sâdikîn. ( 28 )   "Doğru söylüyorsanız bildirin bu hüküm ne zaman verilecektir?" derler. ( 29 ) Kul yevmel fethi lâ yenfeullezîne keferû îmânuhum ve lâ hum yunzarûn. ( 29 )   De ki: "Hükmün verileceği gün inkarcılara ne inanmaları fayda verir ve ne de ertelenirler." ( 30 ) Fe a’rid anhum ventezir innehum muntezirûn. ( 30 )   Onları bırak, bekle; zaten onlar da senin akıbetini beklemektedirler.

Âyetleri daha iyi anlamak için ehl-i sünnet hocalarımızın tefsirini okumanız tavsiye edilir.