31. Lokmân Sûresi ( سُورَةُ لُقْمٰانَ ) Surah Luqman
Kur’ân sayfa no : 410 -413   Cüz : 21   Âyet sayısı : 34
Okuyan : Mishary bin Rashid Alafasy

  • 31. Lokmân Sûresi ( سُورَةُ لُقْمٰانَ ) Surah Luqman

    Bismillâhir rahmânir rahîm
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    ( 1 ) Elif lâm mîm. ( 1 )   Elif, Lam, Mim. ( 2 ) Tilke âyâtul kitâbil hakîm. ( 2 )   Bunlar, hakîm (hikmet ve hükümle dolu) olan Kitab’ın Âyetleri’dir. ( 3 ) Huden ve rahmeten lil muhsinîn. ( 3 )   Muhsinler için hidayet (e erdirici) ve rahmettir. ( 4 ) Ellezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum bil âhirati hum yûkinûn. ( 4 )   O kimseler namazı kılarlar, zekatı verirler; ahirete de yakinen inanırlar. ( 5 ) Ulâike alâ huden mir rabbihim ve ulâike humul muflihûn. ( 5 )   İşte onlar Rablerinin yolunda olanlardır, işte onlar saadete erenlerdir. ( 6 ) Ve minen nâsi mey yeşterî lehvel hadîsi li yudille an sebîlillâhi bi gayri ilmin ve yettehizehâ huzuvâ, ulâike lehum azâbun muhîn. ( 6 )   İnsanlar arasında, bir bilgisi olmadığı halde Allah yolundan saptırmak için gerçeği boş sözlerle değişenler ve Allah yolunu alaya alanlar vardır. İşte alçaltıcı azap bunlar içindir. ( 7 ) Ve izâ tutlâ aleyhi âyâtunâ vellâ mustekbiran ke en lem yesma’hâ keenne fî uzuneyhi vakarâ, fe beşşirhu bi azâbin elîm. ( 7 )   Ayetlerimiz sapık kimseye okunduğu zaman sanki kulaklarında ağırlık var da işitmiyormuş gibi büyüklenerek sırt çevirir. İşte ona can yakıcı azabı müjde et. ( 8 ) İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum cennâtun naîm. ( 8 )   Muhakkak ki âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar için naîm cennetleri vardır. ( 9 ) Hâlidîne fîhâ, va’dallâhi hakkâ, ve huvel azîzul hakîm. ( 9 )   (Onlar) orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah’ın vaadi haktır. Ve O; Azîz’dir (yüce), Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibi). ( 10 ) Halakas semâvâti bi gayri amedin teravnehâ ve elkâ fîl ardi ravâsiye en temîde bikum ve besse fîhâ min kulli dâbbeh, ve enzelnâ mines semâi mâen fe enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm. ( 10 )   Allah gökleri gördüğünüz gibi direksiz yaratmış, sizi sallar diye yeryüzüne sabit dağlar koymuş; orada her türlü canlıyı yaymıştır. Gökten su indirip orada her hoş çiftten yetiştirmişizdir. ( 11 ) Hâzâ halkullâhi fe erûnî mâzâ halakallezîne min dûnih, beliz zâlimûne fî dalâlin mubîn. ( 11 )   İşte bu Allah'ın yaratışıdır. Ondan başkasının ne yarattığını Bana gösterin. Hayır; gösteremezler, zalimler apaçık sapıklık içindedir.
  • ( 12 ) Ve lekade âteynâ lukamânel hikmete enişkur lillâh, ve mey yeşkur fe innemâ yeşkuru li nefsih, ve men kefere fe innellâhe ganiyyun hamîde. ( 12 )   And olsun ki, Lokman'a, Allah'a şükretmesi için hikmet verdik. Şükreden kimse ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden ise, bilsin ki, Allah her şeyden müstağnidir, övülmeğe layık olandır. ( 13 ) Ve iz kâle lukamânu libenihî ve huve yaizuhu yâ buneyye lâ tuşrik billâh, inneş şirke le zulmun azîm. ( 13 )   Lokman, oğluna öğüt vererek: "Ey oğulcuğum! Allah'a eş koşma, doğrusu eş koşmak büyük zulümdür" demişti. ( 14 ) Ve vassaynâl insâne bi vâlideyhi, hamelethu ummuhu vehnen alâ vehnin ve fisâluhu fî âmeyni enişkurlî ve li vâlideyke, ileyyel masîr. ( 14 )   Biz insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Annesi onu, güçsüzlükten güçsüzlüğe uğrayarak karnında taşımıştı. Çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bana ve ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş Bana'dır. ( 15 ) Ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tuti’humâ ve sâhibhumâ fîd dunyâ ma’rûfe vettebi’ sebîle men enâbe ileyy, summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn. ( 15 )   Ey insanoğlu! Ana baba, seni, körü körüne Bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme; dünya işlerinde onlarla güzel geçin; Bana yönelen kimsenin yoluna uy; sonunda dönüşünüz Bana'dır. O zaman, yaptıklarınızı size bildiririm. ( 16 ) Yâ buneyye innehâ in teku miskâle habbetin min hardalin fe tekun fî sahratin ev fîs semâvâti ev fîl ardi ye’ti bihâllâh, innellâhe latîfun habîr. ( 16 )   Lokman: "Ey oğulcuğum! İşlediğin şey, bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, Allah onu getirip meydana kor. Doğrusu Allah Latif'tir, haberdardır". ( 17 ) Yâ buneyye ekimis salâte ve’mur bil ma’rûfi venhe anil munkeri vasbir alâ mâ esâbek, inne zâlike min azmil umûr. ( 17 )   "Ey oğulcuğum! Namazı kıl, uygun olanı buyurup fenalığı önle, başına gelene sabret; doğrusu bunlar, azmedilmeğe değer işlerdir." ( 18 ) Ve lâ tusa’ir haddeke lin nâsi ve lâ temşi fîl ardi meraha innallâhe lâ yuhibbu kulle muhtâlin fehûr. ( 18 )   "İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi şüphesiz ki sevmez." ( 19 ) Vaksid fî meşyike vagdud min savtik, inne enkeral asvâti le savtul hamîr. ( 19 )   "Yürüyüşünde tabii ol; sesini kıs. Seslerin en çirkini şüphesiz merkeblerin sesidir."
  • ( 20 ) E lem terav ennallâhe sahhara lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardi ve esbega aleykum niamehu zâhiraten ve bâtineh, ve minen nâsi mey yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr. ( 20 )   Allah'ın göklerde olanları da, yerde olanları da buyruğunuz altına verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmez misiniz? İnsanlardan, Allah hakkında hiçbir bilgisi olmadan, doğruluk rehberi ve aydınlatıcı bir Kitap bulunmadan tartışanlar vardır. ( 21 ) Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ vecedenâ aleyhi âbâenâ, e ve lev kâneş şeytânu yede’ûhum ilâ azâbis saîr. ( 21 )   Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun" denince: "Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" derler. Ya şeytan, babalarını alevli ateşin azabına çağırmışsa? ( 22 ) Ve mey yuslim vecehehu ilâllâhi ve huve muhsinun fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, ve ilâllâhi âkibetul umûr. ( 22 )   İyilik yaparak kendini Allah'a veren kimse, şüphesiz en sağlam kulpa sarılmış olur. İşlerin sonucu Allah'a aittir. ( 23 ) Ve men kefere fe lâ yahzunke kufruh, ileynâ merciuhum fe nunebbiuhum bi mâ amilû, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr. ( 23 )   İnkar edenin inkarcılığı seni üzmesin; onların dönüşü Bize'dir; o zaman, yaptıklarını kendilerine haber veririz. Allah, kalblerde olanı şüphesiz bilir. ( 24 ) Numettiuhum kalîlen summe nadtarruhum ilâ azâbin galîz. ( 24 )   Onları az bir süre geçindiririz, sonra da ağır bir azaba sürükleriz. ( 25 ) Ve le in seeltehum men halakas semâvâti vel arda le yekûlunnallâh, kulil hamdulillâh, bel ekseruhum lâ ya’lemûn. ( 25 )   And olsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?" diye sorsan, "Allah'tır" derler. De ki: "Hamd Allah'a mahsustur", ama çoğu bilmezler. ( 26 ) Lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard, innallâhe huvel ganiyyul hamîde. ( 26 )   Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Şüphesiz Allah müstağnidir, övülmeğe layıktır. ( 27 ) Ve lev enne mâ fîl ardi min şeceratin akelâmun vel bahru yemudduhu min ba’dihî sebe’atu ebehurin mâ nefidet kelimâtullâh, innallâhe azîzun hakîm. ( 27 )   Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa ve yedi misli deniz de yedekte bulunup yazılsa yine de Allah'ın sözleri bitmezdi. Doğrusu Allah güçlüdür, hakim'dir. ( 28 ) Mâ halkukum ve lâ ba’sukum illâ ke nefsin vâhideh, innallâhe semîun basîr. ( 28 )   Ey insanlar! Sizin yaratılmanız ve tekrar dirilmeniz tek bir nefsin yaratılması ve tekrar diriltilmesi gibidir. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.
  • ( 29 ) E lem tera ennallâhe yûlicul leyle fîn nehâri ve yûlicun nehâre fîl leyli, ve sahharaş şemse vel kamere kulluy yecerî ilâ ecelin musemmen ve ennallâhe bi mâ ta’melûne habîr. ( 29 )   Allah'ın geceyi gündüze ve gündüzü geceye kattığını, her biri belirli bir süreye kadar hareket edecek olan güneşi ve ayı buyruk altında tuttuğunu; Allah'ın, yaptıklarınızdan haberdar olduğunu bilmez misin? ( 30 ) Zâlike bi ennallâhe huvel hakku ve enne mâ yede’ûne min dûnihil bâtilu ve ennallâhe huvel aliyyul kebîr. ( 30 )   Bu, Allah'ın hak olmasından ve O'ndan başka taptıkları şeylerin batıl olmasındandır. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür. ( 31 ) E lem tera ennel fulke tecerî fîl bahri bi ni’metillâhi li yuriyekum min âyâtih inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûr. ( 31 )   Gemilerin denizde Allah'ın lütfuyla yürüdüğünü görmez misin? Allah böylece size varlığının delillerini gösterir. Bunlarda, pek sabırlı ve çok şükreden kimselerin hepsine dersler vardır. ( 32 ) Ve izâ gaşiyehum mevcun kez zuleli deavûllâhe muhlisîne lehud dîne, fe lemmâ neccâhum ilâl berri fe minhum mukateside, ve mâ yecehadu bi âyâtinâ illâ kullu hattârin kefûr. ( 32 )   Dağlar gibi dalgalar insanları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; onları karaya çıkararak kurtardığında, içlerinden bir kısmı doğru yolda kalır. Zaten ayetlerimizi bilerek ancak hain nankörler inkar eder. ( 33 ) Yâ eyyuhân nâsuttekû rabbekum vahşev yevmen lâ yecezî vâlidun an veledihî ve lâ mevlûdun huve câzin an vâlidihî şey’e inne va’dallâhi hakk fe lâ tegurrannekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yagurrannekum billâhil garûr. ( 33 )   Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın oğlu, oğulun da babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun. Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın. ( 34 ) İnnallâhe indehu ilmus sâati, ve yunezzilul gayse, ve ya’lemu mâ fîl erhâm, ve mâ tederî nefsun mâzâ teksibu gade, ve mâ tederî nefsun bi eyyi ardin temût, innallâhe alîmun habîr. ( 34 )   Kıyamet saatini bilmek ancak Allah'a mahsustur. Yağmuru O indirir, rahimlerde bulunanı O bilir, kimse yarın ne kazanacağını bilmez ve hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Allah şüphesiz bilendir, her şeyden haberdardır.

Âyetleri daha iyi anlamak için ehl-i sünnet hocalarımızın tefsirini okumanız tavsiye edilir.